3.bölüm"İlk yalan."

249 5 0
                                    

Angel bahçeye giren arabayla çağlayan düşüncelerinden sıyrıldı. Yatağın diğer tarafında kalan bavulu aceleyle doldurdu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra bukleleri bozulmuş saçlarını düzeltti. Gözlerindeki korkunun-şüphenin yatışmasını nafile bir çabayla bekledi. Sakin-ağır bir ritimde nefesler almaya başladı. Odanın kapısı açıldığında banyodan çıktı. "Sevgilim." dedi düşük bir sesle. "Gelmeniz uzun sürdü."

"Taze meyve-sezbe hiçbir yerde kalmamıştı. Biraz dolaştık sonunda sevdiğin her şeyi tek tek bulup aldım." Angel ona sarıldı. Pavel gülümseyerek elini bal sarısı saçlarından geçirdi. "Sen neler yaptın bakalım?"

"Bavulumu hazırladım. Biraz uzun sürdü. Hangi elbiseleri getireceğim konusunda hâlâ kararsızım." dedi ellerini ileri geri oynatarak. Pavel elini sırtında gezdirirken saçlarının bukleleriyle oynuyordu. "İstersen benim valizime ekleyebilirsin."

"Olur."

Dolabın önünde bir süre oyalandıktan sonra eline geçen elbiseleri onun bavuluna eklemek için etrafından dolandı. "Babam ne yapıyor?"

"Barbekü için malzemeleri bagaja koyuyor."

"O zaman acele etmeliyiz." diyerek hızlı adımlarla yanından geçerken kolunu kavrayan parmaklarla gerisin geriye ona doğru döndürüldü. "Ağladın mı sen?" Angel yeşil gözlerini kaçırdı. "Kabus gördüm." Pavel pufa oturduğunda onu da sağ bacağına oturttu. "Hepsi geçti bebeğim. O bir daha gelmeyecek. Haberleri gördün. Ova ise iyi durumda. Sende zamanla unutacaksın."

"Sadece korktum."

Elini yanağına attığında gözünün yaşını sildi. Gözleri ağır ağır suratında dolaşırken Angel ona sokuldu. Belindeki elleriyle gevşerken elbisesinin açıkta bıraktığı bacaklarına inen parmakları tenini karıncalandırıyor ve kanını istemdışı kaynatıyordu. "Korkma bebeğim, her şey iyi olacak." Göğsü sıkıntıyla doldu. "Pavel." dedi başını göğsünden çeker çekmez. "Babamı bekletmeyelim." Pavel gülümsediğinde dudaklarının kenarı kıvrıldı. "Hazırlanmalıyız." Başını usulca salladığında kucağından kalktı ve hızlı adımlarla odadan ayrıldı. Pavel duruşunu bozmadan, koltuktan kalkmadan arkasından baktı. "Seni ne rahatsız ediyor?" Histerik-kıvamsız bir gülümsemeyle mırıldandı. "Benden ne saklıyorsun?"

Çiftliğe uzun bir araba yolcuğundan sonra ulaştılar. Turuncu çatıları olan üçgen kiremitlerle süslenmiş ev göz alıcıydı. Çift kanatlı kapıları vardı. Bahçede mermer bir fıskiye bulunuyordu. Taş basamaklarla süslenmiş betonlar yeşilliklerin üstüne inşa edilmişti. Aralarından otlar ve sarı papatyalar yükselmişti. Eve girdiklerinde uzun bir köşe koltuğu ve alçak ahşap masanın olduğu salona geçip oturdular. Kısa bir sohbet sonrası yemeğe girişmek üzere hazırlıklara başladılar.

Angel'in gözü telefonundaydı. Karşı taraftan gelen tüm mesajlar okunduktan sonra silinmişti. Beyaz- ince bluzunun üstüne kot-bahçıvan formlu bir tulum giydi. Saçlarını at kuyruğu yaptığında önüne birkaç perçim bıraktı. Onlar yemekle ilgilenirken o bahçeyle oyalandı. Toprağı sağlıksız-kurumuş otlardan temizlerken düşünceliydi. Pavel'e sormalı ve onunla konuşmalıydı. Fakat tepkilerinden korkuyor ve gerçeğin bu olup olmadığı konusunda kararsızlıklar yaşıyordu. Pavel tarafından bir açıklamaya ihtiyacı vardı.

Öte yandan o videodaki çocuk hâlâ içinde bir yerde yaşıyor muydu? Bunu kesinlikle bilmeliydi. Sarı-boru kalıplı botlarına sıçrayan toprağı silktikten sonra nefes nefese kaldığını fark etti. Beline sarılan kuvvetli kollarla aniden irkildi. "Güzelim." Başını omuzuna yaslarken elini tuttu. "Dalmışım. Çok fazla bitki kurumuş. İyi bakamamışlar."

"Nefes nefesesin. Zaten yorucu bir yolculuktan geldik. Hem her şey tamam." Belinden tutarak onu yönlendirmeye başlamasıyla adımlarına ayak uydurdu. "Sebzeleri közledik. Salata da hazır."

Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin