7. Bölüm

3.6K 55 4
                                    

Sedefle birlikte bize gelmiştik, gelirken ise içecek almıştık. Annem halâ gelmemişti. Annemi arayıp ne zaman geleceğini sordum. İşinin uzadığını hiç gelmeyeceğini ve beni çok sevdiğini söyledi. Annemle görüşememek beni çok üzüyordu. Sedef çantasını odama koyup elini yıkmaya gitti. Kendi evinde gibi rahat davranması beni mutlu ediyordu. Ben de elimi yıkadım ve üstümü değiştim. Sedefe de rahat olabilmesi için bir şeyler verdim. "Ne yiyeceğiz?" Dolabı açtım. Dolapta tavuk vardı. Krema da vardı. Ayrıca mantar da vardı. "Körili tavuklu makarna yiyelim mi?" "Yiyelim!" Sedef'in sevinçle 'yiyelim!' demesi çok hoşuma gitmişti. Bu yüzden yanağından kocaman öptüm onu. O da aynı şekilde beni. Sedef makarna suyunu koyarken ben tavuğu ve mantarı doğruyordum. Bir yandan da konuşuyordukm. "Emre hocanın sana bir şey yapmasından korkuyorum açıkçası." Aslında ben de öyle, belki de zorla sahip olacaktı yani sahip olmaya çalışacaktı. "Ben de korkuyorum fakat sınav senemde ve sınav dönemimde başıma bir iş almak istemiyorum. Ayrıca kimse bana inanmaz." "Kimse bana inanmaz değil, okulun itibarı zedelensin istemezler." "Doğru söylüyorsun aslında. Ama azıcık aklı varsa bu kadar sevilen bir öğretmenken bir anda çakılmak istemez bence." Sedef konuşurken ben tavukları ve mantarları kızartıyordum. Acaba aynı anda pişse bir şey olur muydu? Neyse yaptım bir kere. "Bence de istemez, eminim ben dışında sulandığı öğrencileri vardır." Sedef yüzünü ekşitti. "Aslında olmayabilir de hiçbir fikrim yok ama 18 yaşından küçük kızlara sulanması iğrenç olur." Sedef kaynayan suya makarnaları atarken ben de dolaptan kremayı çıkarıyordum. Büyük bir şekilde 4 parça olarak kızaran tavuklar pişmek üzereydi. Yaklaşık 15 dakika içerisinde yemeği hazırlayıp oturma odasına gitmiştik. Sedef televizyondan dizi izliyordu. Ben ise telefonumla ilgileniyordum. Sedef aklına bir fikir gelmiş gibi bana döndü bir anda. "Nefes, sana bir şey diyeceğim ama kızma." Kaşlarımı çattım. "Söz veremem canım." Sedef biraz çekinerek konuşmaya başladı. "Emre hocayla biraz temas etsen," n'yi uzatmıştı. "Sence de anlamaz mıyız amacını?" Bu kadarı fazla olurdu ancak niyetini anlarsam, bana olan ilgisinin neden olduğunu çözersem, benim için daha iyi olabilirdi. "Aslında amacını anlayabilmek için bunu yapabilirim, ama" ama deyip duraksadım. "İş kötü yerlere giderse her şey berbat olur." Sedef'in olumlu bir şey demesini bekledim. "Olmaz, olamaz. Artık çoğu kişi onun sana olan ilgisini fark etmeye başladı." Sedefle yemeğimizi yedikten sonra 2.5-3 saat ders çalıştık. Mola verdiğimiz de annemi arayıp nasıl olduğunu sordum. Sedef de kendi ailesinden birilerini aramıştı. Biraz daha birlikte takıldıktan sonra Sedef evine gitmişti. Ben ise mutfağı toplayıp yarınki sınavıma çalıştım.

...

6. Dersteydik, 6. Dersteydik ve ben kafayı yiyordum. Sedef'in dediği gibi bu adama yakınlaşmak zorundaydım, fakat nasıl yapacaktım ki? İllâ bulurum bir yol. Zekâma hayranım gerçekten, aslında bu okula fazlayım işte ama neyse. Zil çalmadan 2 dakika önce Edebiyat sınavının kağıdı gelmişti. Yani kelebek sistemle sınav olduğumuz için kim hangi sınıfa düşmüş onun kağıdıydı bu. Herkes kağıda teker teker bakmıştı. Sıra bana geldiğinde kağıtta adımı arıyordum. "Nefes Kayran. 11/B 19.". Eski sınıfım. Yani 12. Sınıf olmadan önceki sınıfım. Zil çalınca herkes sınıfına geçti. Bana gelen sıraya oturup notlarıma göz gezdirdim. Şükürler olsun ezberim kuvvetliydi de ezberleyebiliyordum. Zil çalıp sınav başladığında Emre hoca girmişti sınıfa. Doğru ya! Dersleri fizikti. Emre kağıtları dağıtırken benim olduğum sıraya gelince 3 saniye bakıştık. Bugün sadece siyah giyinmişti. Elindeki damarlar ve kasları 'ben buradayım!' der gibi kendini belli ediyordu. Yine onu süzüp iç çekmiştim ve o yine fark etmişti ki gülmesini engellemeye çalışıyordu.
40 dakika boyunca Emre bazen sınıfa göz gezdirmişti. Benden gözünü alamıyordu. Bugün yine serbest gelmiştim. Acaba formamın olmayışına mı bakıyordu?
Zil çalmadan 5 dakika önce kağıdımı masaya koymuştum. 7. Ders de sonunda bitmişti! Fakat ben de bitmiştim. Bugün perşembe günüydü ve okuldaki tek öğretmen Emre oluyordu. Sedef'in dediği gibi ona yakınlaşacaktım. Belki o benden önce davranırdı. Sedefle sınav hakkında konuşmuştuk. Ve ona aklımdaki şeyden bahsettim. O ise beni onaylamıştı. Bu yaptığım acizlik gibi geliyor bana aslında. Ama en iyisi bu olacak, belki de her şey rayına oturur bu şekilde. Çıkış saatimiz geldiğinde 20 dakika beklemiştim. Ardından 'devamsızlığımı' bahane ederek yanına gidecek ve biraz ileri gidecektim duruma göre. Sedef beni parkta bekliyordu. Okuldan içeri girdiğimde Emre'nin odasına baktım oradaydı oturuyordu. Geldiğimi fark etmemişti. Kapıyı tıklayarak içeri girdim. Beni görünce gözü dar bluzumdan 'varım, ben burayadayım!' diye bağıran göğüslerimde oyalandı. Utanarak başımı eğdim. "Evet Nefes?" "Hocam devamsızlığımı halledeceğinizi söylemiştiniz fakat hala 11.5 gün." "Ben de bu sebeple gelmeni bekliyordum," diyerek pis pis sırıttı. Ayağa kalktı. Etrafımda dolandı biraz. "Evet hocam?" Sorar gibi söylediğim şeyle arkama geçti. Ne yaptığına bakmak için arkamı döndüğümde kapıyı kitliyordu! NE! NE DEMEK KAPIYI KİTLİYORDU? SAKİN OLMALIYIM. Benim amacım zaten yakınlaşmak değil mi? Pekâlâ, sorun yok, sorun yok. "Ben sana bunun bir bedeli olacağından bahsetmemiştim. Bunun ikimiz için de güzel bir bedeli var." Sözünü bitirip anahtarı asla boyumun yetmeyeceği dolabın üstüne koydu. Ve üzerime gelmeye başladı. Bense ne yapacağımı bilmiyordum. Acaba çantamı koysam nolurdu? Omuzlarım kopacaktı biraz daha bu şekilde dikilirsem. Ayrıca bu oda neden bu kadar sıcak ve neden kendi parfüm kokumla boğulacak gibi hissediyorum? Evet belki de hocam beni taciz edecek fakat ben bunları düşünüyorum. Kendi kendime güldüğümde Emre arkasını dönmüştü ben de Sedef'e olayı özetleyen minik bir mesaj atıp hemen telefonumu sakladım. Emre bana tekrar döndüğünde gözlüğünü düzeltiyordu. Hadi ama! Bu kadar çekici ve olgun olamaz ki! "Nefes çantanı bırakır mısın?" Seve seve! Dediğini yaptım. O ise üzerime gelerek beni duvarla arasına aldı. Odasında sadece bir pencere vardı ve perdesi kapalıydı. Bu okulda kimse yok mu? Korkmaya başlamıştım. Yıllar önce tacize uğramadan önce de buna benzer bir şey yaşamıştım. Bu da korkmama yetmişti. Fakat o zaman ben küçüktüm, ve benim rızam yoktu... Gözlerim dolmuştu. Fakat odanın karanlık, hafif mavi loş ışığı bunu saklıyordu. Emre elini saçıma götürdü, ardından yanağıma. Ne yapacağımı, ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Eli yüzümde oyalanırken ben hiçbir şey yapamıyordum. "Nefes..." Gözlerim ona bakamıyordu. Cevap veremiyordum. "E-efendim?" Titrek çıkan sesim onun hoşuna gitmiş gibiydi. "Ben," dedi devam edip etmemekte kararsızdı. "Ben uzun zamandır, yani yaklaşık 2 yıldır, seni seviyorum. Seni istiyorum." Gözlerim korkakça ona baktı. "Ne?" Geri çekildi. "Duydun işte. Senin hakkında senden daha fazla bilgiye sahibim. Yağmurlu günlerde yaptıklarını, kedileri sevişini, kitap okumaya ve yemek yemeye bayıldığını, her zaman gittiğin cafe de içtiğin içeceği ve en önemlisi deliliğini." Duyduklarım karşısında afallamıştım. Bu kadar şeyi beklemiyordum. "Bunlar daha hiçbir şey Nefes." Ondan uzaklaşmak için odanın bir köşesine geçtim. "Bu sevgi veya aşk değil. Bu takıntı." "Hayır Nefes! Sen o sarışın çocukla yakın olduğun zaman delirmiştim!" İşte buydu. Bu takıntı oluyordu. "Neyim olarak? Bu takıntı. Ben sizin öğrencinizim, siz de benim öğretmenim." Planlar iptal. Bu adama asla yakınlaşamam. "Haklısın, ama içimde engel olmadığım şeyler var Nefes." Hiç merak etmiyordum. Daha fazla duymak istemiyordum. Bana o günü ve o adamı hatırlatıyordu. "Kapıyı açın, duymak istemiyorum." Bunu dedikten sonra üzerime yürümeye başladı. "Neden? Neden Nefes? Ben böyle şeyler yapacak bir adam değilim, ilk kez hayatımda ilk kez bir kadına yenildim." "Ama," dedim, "Ama yapıyorsunuz. Bu iyi değil. Evet reşitim, evet olgunum, belki hoşunuza giden bir şeyler vardır ama, ben bana takıntı yapmış birine karşı bir şey yapamam." Üzülmüştü, hemen teslim olmuştu. Ona üzülmüştüm. "Bari seni bir kez öpeyim, sonra seni rahat bırakacağım. Bir kez öpüp sarılayım. Çikolata kokunu daha yakından içime çekeyim." Bu dediğini yapmasına müsaade edemezdim. "Hayır. Buna izin veremem. Lütfen açın kapıyı da gideyim." O bana yaklaştı. Hayır diyor olsamda onu istiyordum. Ama içimden bir ses 'yapma!' diyordu. Bana iyice yaklaştığında göğüsüm onunkine çarptı. Bu onu etkilemiş olacak ki kısık sesle inledi. Hayır! İğrenç. Aslında değil de bilmiyorum, ne düşünsem bilmiyorum. O ise dayanamayacak gibiydi. Belimin altında sert bir şeyler hissediyordum. Umarım tahmin ettiğim şey değildir. Odanın loş mavi ışığı yavaşça kırmızıya dönüştü. Şimdi ben de renkten renge dönüşecektim. "Nefes lütfen sadece bir kez." Daha fazla düşünmeye gerek yoktu, dokunuşu, hissettiğim şey ve kırmızı loş ışık içimde bir şeyleri hareket ettirdi. "Pekâlâ tama-" Dudağımda hissettiğim dudağı, belimdeki eli ve sertçe beni öpüşü. Bir saniye de histen hise kapılmıştım. Dudakları boynuma kaymıştı. Ve eli kalçama doğru gitmişti. Sonra tekrar belime. Dudakları dudaklarımı tekrar bulduğunda eli göğüsüme gidiyordu ki onu ittim. "İstediğin olduysa, ben gitmek istiyorum." Hiçbir şey demedi kapıyı açtı ben ise çantamı alıp koşar adımlarla uzaklaştım.

Bölümü daha heyecanlı bir hâle getirdim. Alın güzelce okuyun. 😝🎀

Zaaf // VPN ile erişim sağlayın! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin