19. Bölüm

1.1K 32 4
                                    

Bazen hayat her şeyimizi elimizden alır. Annemizi, babamızı, sevgilimizi, arkadaşlarımızı, kedimizi, köpeğimizi belki de çok sevdiğimiz bir eşyamızı. Hayat bazen 'her şeyim' dediklerimizi acımasızca bizden koparır ve bir daha asla geri vermez. Hayat benden babamı aldı, sevdiğim adamı aldı, gücümü aldı. Hayat bana sadece anne ve kardeşim dediğim iki kişiyi bıraktı. Ama babam? Emre'm? İtiraf ediyorum. Ben onu çok sevmişim meğerse. Ama, bunu bir türlü kabullenemedim. Dedim ki; nasıl severim ben bu adamı? O benden yaşça büyük. Belki de aşkın mantıklı olduğu zaman yaşı olmazdı fakat bu aşk değilmiş. Onun karısı veya sevgilisi varmış. Beni aslında sevmiyormuş. Bana sadece takıntısı, belki de arzusu varmış. Bunu fark edip buna göz yumacak kadar aptaldım işte ben de. Yatağımda yemek yemeden, banyo yapmadan, insanlarla konuşmadan kaç gün geçirdim bilmiyordum ama benim gözlerimi açacak hâlim yoktu. Göz açmayı bırak uyanmayı bile istemiyordum. 'Sevmiyorum.' dediğim adam beni nasıl olur da bu denli perişan edebilirdi aklım almıyordu. Beni babam bıraktı, beni lise aşkım bıraktı, beni, bana aşık olduğunu düşündüğüm, kendimi buna inandırdığım adam bıraktı. Ben hayatımda hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Şu an yanımda istediğim tek insan babamdı ama artık o da yoktu. Bir yıldız gibi gökte kaydı ve gitti. Diyorum ya bir yıldız gibi. Hayat benden babamı aldı yetmedi sevdiğim adamı aldı. Sırada ne vardı acaba? Ben düşüncelerimle boğulurken kapım tıkladı. Gelen Sedef'ti. Onunla buluşmuyorduk ama her gün konuşuyorduk. Muhtemelen günlerce bana ulaşamadığı için dayanamayıp geldi. "Nefes!" Dehşet ve hayret içerisinde bana bakıyordu. Gözlerindeki hüzünü görebiliyordum. Dikkatimi Sedef'in elindeki ağzına kadar dolu 2 poşet çekmişti. Muhtemelen abur cubur almıştı. Tatlıyı ne kadar sevdiğimi ve kayıtsız kalamadığımı bildiği için 2 poşet dolusu yiyecek getirmişti. Ama sorun şu ki bırak tatlı yemeyi onlara bakmak bile midemi bulandırıyordu. "Çeker misin şunları gözümün önünden." Gözlerim dolmuştu yine. Sedef durumu anneme farklı şekilde anlatmıştı belli ki. Annem benim için 2 gün izin almıştı. Şimdi ise telefonla, bir psikolog arkadaşı ile görüşüyor olmalıydı. Zorla konuştum. "Anneme ne anlattın?" "Metehan vardı ya, onun buradan gittiğini ve sana veda etmediğini söyledim. Annen lise aşkın olduğu için inandı." Neyse en azından annem gerçekleri bilmiyordu. Eğer bilseydi ilk Emre'yi vurur daha sonra beni gebertirdi. Hayır, annemle babamın arasında 10 yaş fark vardı. Yaşa kızacak değildi. Kızacağı şey ondan gizlemem olacaktı. "Nefes, yalvarırım kalk. Seni ben banyo yaptıracağım. Saçını ben kurutacağım. Üstünü ben giydireceğim, yemeğini ben yedireceğim. Yeter ki sen kalk kendine gelmeye çalış." Ağlamaya başlamıştım. Benim için üzülmesini istemiyordum. "İstemiyorum." Burnum akmaya başlamıştı. Sedef hemen komodindeki peçeteyi bana verdi. Kolumu bile hareket ettiremediğimden sadece ağlayarak bakmakla yetindim. O ise derin bir nefes verip burnumu sildi. Zil çalıyordu. Gelen Miraç'tı sanırsam. Ses onun sesine benziyordu. Kapıyı tıkladı. Sedef benim yerime 'Gel.' dedi. Miraç'ın da elinde yiyecek bir şeyler vardı. Bana öyle bir baktı ki içinin gittiğine emindim. Sessizce ağlıyordum ben de. Akan göz yaşımı izledi. Sessizce aynı yer de kaldı bir süre. Ardından elindeki poşetleri bıraktı. Hızla yanıma geldi. "Nolmuş sana?" Eliyle göz yaşımı sildi. Sedef eğilip yanağımı öptü. Ölüm sessizliği vardı sanki. Sedef ve Miraç 'Ne yapacağız?' der gibi birbirlerine bakışlardı. Sessizliği bozan Miraç oldu. "Sedef tut şunun kolunu banyo yaptıracaksın sen bunu. İç çamaşırlarını sen seç diğer kıyafetlerini ben. Nefes sen seversin diye tavuk pilav getirdim kızım soğumasın hemen banyo yap da ye. Açlıktan ölecek gibisin." "İstemiyorum." "İstemiyorum ne demek? İçeri de annen ağlıyor, o kadını bir erkek için üstelik şerefsiz pislik bir erkek için bu kadar üzmeye hakkın var mı senin? Ben cevap vereyim, yok! Kalk şimdi." Haklıydı, ama elimde olmayan bir şey için beni suçlayamaz veya zorlayamazlardı. Miraç kolumdan tuttu. Aynı anda Sedef'te ayaklandı. İkisi birlikte beni banyoya soktu. Sedef ile ikisi bana kıyafet seçti. Ardından Sedef geldi ve üstümdekileri çıkarmaya başladı. "İstemiyorum dedim size!" Ani çıkışım Sedef'i sinirlendirmişti. "Kapat şu çeneni sen bir şey yapmayacaksın seni ben yıkayacağım." Bir şey demedim çünkü hâlim yoktu. Sedef beni tamamen çıplak bırakmıştı. Ondan utanmıyordum. Ardından küvete oturmamı sağlayarak suyu ayarladı. Küvetin giderini kapatıp biraz suyla dolmasını sağladı. Ardından duş başlığını alıp ılık suyu saçlarıma tuttu. Titriyordum. Gözlerimi kapatmış kendimi Sedef'e bırakmıştım. Sesten anladığım kadarıyla eline şampuan dökmüştü ve şimdi de saçlarıma yediriyordu. "Bak," dedi ve duraksadı bir süre. Muhtemelen en yumuşak şekilde konuşmaya hazırlıyordu kendini. "Senin ne yaşadığını anlayabiliyorum. Aynı zamanda Miraç'ta. Çünkü ikimiz de senin yaşadığını yaşadık, senin geçtiğin yollardan geçtik. İkimizin de o dönemlerde ne kadar berbat bir hâlde olduğunu unutmamışsındır bence. Ama noldu? Geçti. Geçiyor. Geçmek zorunda Nefes. Hayat bize öyle acılar çektirir ki ayakta durmakta güçlük çekeriz. Bazılarımız ayakta kalamaz kendini acının kollarına bırakır. Sen kendini acının kollarına teslim etmeyeceksin Nefes. Seni kendine getireceğiz." Saçlarımı duruluyordu, o kadar yumuşak yapıyordu ki uykum gelmişti. Gözlerimi kapatıp Sedef'i dinlemeye devam ettim. "Üniversiteye başlayacak, yep yeni bir hayata adım atacaksın. Karşına kimler kimler çıkacak, buna rağmen kendini perli perişan edemezsin. Eğer sana bir darbe girişiminde bulduysa hayat kendini savunacaksın sen de darbeye karşı. Kendini dayanıklı hâle getireceksin ki kolayca yıkılmayasın." Saçlarımı durulaması bitmiş bu sefer de yavaşça ve narince vücudumu keseliyordu. "Cevap vermek zorunda değilsin ama bunları aklına sokmak zorundasın." Sustu. Ne o, ne de ben konuşmuştuk. Vücudumu duruladı ve saçıma krem sürdü. Birkaç dakika bekledik. Sedef vücuduma sıcak su tutuyordu. Birkaç dakikanın sonunda nihayet kremi duruladı ve saçımın şekil alması için bir şeyler yaptı. Küvetteki suyu boşalttı. Son bir kez bana su tuttu ve çıkmama yardımcı olup vücuduma havluyu sardı. Saçlarımın altına ise saç havlusunu koydu ve odama gittik. Miraç ve annem benim için kıyafet hazırlamışlardı. Sedef hiç bıkmadan benimle uğraşıyordu. Saçımın suyunu sıktı ve üstümü giydirdi. Ardından kremlerimi ve spreylerimi kullanarak saçımın şekil almasını sağladı. Daha sonra kuruttu. "Şimdi sana yemek yedireceğim hiç itiraz istemiyorum." "Ama canım istemiyor, içim almıyor." "Yiyeceksin Nefes!" Bir şey demedim. İyiliğimi düşünüyordu sonuçta. Miraç'ın getirdiği tavuk pilavı ve ayranı masaya koydu. Beni yatağıma oturttu. Ayranı çalkaladı ve tavuk pilav paketini açtı. Vicdanım sızlıyordu. Sanki küçük bir çocukmuşum gibi hissediyordum. Çünkü Sedef benimle öyleymişim gibi ilgileniyordu. "Acı biber ister misin?" Evet anlamında kafamı salladım. Tavuk pilava karabiber atmıştı. Beni çok iyi tanıyordu. Nasıl yiyeceğimi biliyordu.
Hazırlayıp paketi kucağına koydu ve yedirmeye başladı. Annem ve Miraç ortalarda gözükmüyorlardı. Ben bunları düşünürken Sedef ayran içirdi bana. Sedef bana yemek yedirirken içeri Miraç geldi. Yemek yediğimi görünce biraz olsun rahatlamış gibiydi. Miraç'ın arkasından annem geldi. "Nefes, anneciğim. Seni psikoloğa götüreceğim. Belki de konuşmak iyi gelir." Ne gerek vardı ki? "Ne gerek vardı anne? Gereği yok. İstemiyorum." Miraç'ın yüzü kasıldı. Muhtemelen sinirlenmişti. "Nefes, gideceksin. İstemiyorum ne demek? Sanki senin kötülüğüne uğraşıyormuşuz gibisin." Sinirlerim gerilmişti. Sedef son bir kaşık pilavı da verip ayranı içirdi ve çöpleri atmak için gitti. "Nefes istemiyorumu yok bu işin gideceksin. Annenim ben senin! İçim nasıl sızlıyor biliyor musun?" "Bilmiyorum! Bilmekte istemiyorum. Benimde içim sızlıyor anne! Kalbim acıyor. Canım yanıyor. Ama yapabilecek bir şeyim yok!" Emre'ye olan sinirimi onlardan çıkarıyordum. Miraç bunu fark etmişti. "Metehan'a olan sinirini bizden çıkarma Nefes." Uyarıcı ve sert bir tonda konuşmuştu. Cevap vermedim. Onları şu an gebertesim vardı ama Emre'ye olan kinimi onlara kusmak istemiyordum. "2 gün sonraya randevu aldım. İtiraz istemiyorum Nefes!" Odadan çıktı. O çıkarken Sedef geldi. Miraç kapıyı kapatıp konuştu hemen. "Nefes annenden Emre'ye olan kinini çıkaramazsın. Evet bu dönem iğrenç bir dönem biz de geçtik ama bize bu kötülüğü yapandan çıkaramadığımız siniri, kini, öfkeyi artık neyse bir başkasından çıkarmadık. Kendine gel yoksa kafayı yersin. Ölenle ölünmez, gidenle gidilmez. Bu arada pislik Emre Sedef ve benim numaramı nereden bulduysa bulmuş bizi arayıp beni öldüreceğini söylüyor." Kalbim korkuyla atmaya çarpmaya başlamıştı. Korkuyla Miraç'a baktım. Gözlerim dolmuştu. "Ne?" Diyebildiğim tek şey buydu. "Duydun işte kızım! Bu herifi geberteceğim o olacak." "Sakın! Bulaşma ona." Miraç tek kaşını kaldırdı. Sedef sadece bizi dinliyordu. "Bana o pisliği mi savunuyorsun?" "Hayır tabii ki salak. Emre yapacağım derse yapar. Uzak dur ondan lütfen." Evet öyleydi. Emre boş laf konuşmazdı.

Artık kitabı yazma isteğim gidiyor. Açıkçası devam edip etmemek konusunda arada kaldım. Yorum yapmayan, vote vermeyen bir kitleye kitap yazmak boşa zaman gibi geliyor.

Zaaf // VPN ile erişim sağlayın! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin