21. Bölüm

704 21 13
                                    

Annem 10 dakika sonra çıktığında onu bekliyordum. Nihayet geldiğinde ayağa kalktım. Ve merakla sordum. "Ne dedi?" Annem iç çekti. "Depresyondan şüphe ediyor, onun alanı olmadığı için de psikiyatriye yönlendiriyor. Kısacası psikiyatri sana daha iyi yardımcı olacak. Benim bir arkadaşım var kendisi psikiyatri. İsmi Berhan. Ona randevu alacağım en yakın zamana." Hayır, ben iyiyim! Neden anlamıyorlar ki? İyiyim işte ihtiyacım yok o saçma ilaçlara! Sinirle konuşmaya başladım. "İstemiyorum psikiyatri falan! Çok istiyorsan sen git." "Nefes! Bak ses tonuma dikkat etmeye çalışıyorum beni deli etme. Gideceğiz diyorsam gideceğiz. Sanki kötülüğüne gidelim diyormuşum gibi davranma!" Cevap vermeden yürümeye başladım. Nerede bu çıkış? Arkama baktığımda annemi göremedim. Annem neredeydi peki? Ben çok yanlış bir yerdeyim sanırım. Hemen hiçbir mesaja ve aramaya bakmadan annemi aradım. "Neredesin anne?" "Acil doğumhaneye geldim. Taksi çağır git. Kendine gelene kadar da ihtiyacın dışında konuşma benimle!" Suratıma kapattı. Gözlerim doldu. Ayaklarım tutmuyordu. Sanki yere yığılacak ve bayılacak gibiydim. Bir anda, yer ayağımın altından kayıp gitti. Tam o sırada biri kolumdan tutup kaldırdı beni. Kafamı zar zor kaldırıp beni tutan kişiye baktım. Ne? Altay! Ne işi vardı burada? Hemen toparlanmaya çalışıp ayağa kalktım fakat başım öyle bir dönüyordu ki tekrar düşecekken Altay bu sefer beni belimden tuttu. "Nefes iyi misin?" Gözleri kocaman açılmış dehşet içinde bana bakan adam çok endişeliydi. "Değilim." Diyebildim sadece. İyi değildim ki, hiç iyi değildim. Bu sefer yalan söyleyemedim. "Neyin var Nefes? Çökmüşsün bildiğin!" "Bilmiyorum, iyi değilim. Gitmek istiyorum." Altay beni daha sıkı tuttu. Telefonumdan taksi çağırmak için bir numara tuşladım ki telefonu tutamadığım için telefonu düşürdüm. Kahretsin! Hiç hâlim yoktu. Altay bir yandan beni tuttu bir yandan da telefonumu aldı. O kadar endişeli duruyordu ki üzülmüştüm. "Hasta mısın? Doktora gidelim mi? Hastanedesin sonuçta." Hızlı hızlı konuşmuştu. "Bedenen bir hastalığım yok. Ruhen, yani mental açıdan iyi değilim." Zorlanarak konuştum. Bunun farkındaydı. O yüzden çok bir şey demedi. Etrafta kimse yoktu. En boş koridordaydık. Bacaklarım tutmuyordu asla. Ben yürümüyordum aslında. Beni Altay yürütüyordu. Kısa bir sürede park yerine gittik. Altay hemen arabasını açıp beni arka koltuğa oturttu. Hızla sürücü koltuğuna geçti ve sürmeye başladı. "Gülsoy Semti miydi?" Evet anlamında gözümü kırptım. Anlamış olacak ki sürmeye başladı. Gözlerimi kapattım. Aslında ben kapatmadım. Kendi kendine kapandı. Gözlerim kapandığı gibi Emre'yi gördüm. O burada değildi. Ama aklımdaydı. Rüyalarımdaydı. Fiziken nasıl burada değilse en başka yollarla buradaydı. Uyuyordum, uyku beni kollarına almıştı.

...

Gözlerim yavaş yavaş açılıyordu. En son Altay beni evime götürüyordu. Gözlerimi tamamen açıp etrafa bakındım. İlk önce algılamakta biraz zorluk çektim fakat, gözlerimi açtığım bu yer bana çok yabancıydı. Burası benim evim değildi. Telefonum karşıdaki komodindeydi. Kendime gelip doğruldum ve yattığım yerden kalktım. Muhtemelen Altay'ın evindeydim. Bana o günü hatırlatmıştı. Yani, Emre'nin evinde olduğum günü. Moral bozukluğu ile komodindeki telefonumu aldım. Ardından yatağın başındaki perdeyi araladım. Ayın ışığı pencereden içeri giriyordu. Elimdeki telefondan saate baktığımda saat 4.26'ydı! Ne? Nasıl ama? Annem nerede? Panikle odadan çıkıp 3 tane kapının bulunduğu dar koridorda yürüdüm. Bazı odaların kapıları açıktı ve içeriye sokak lambalarının ışığı vuruyordu. Dar ve biraz uzun koridordan çıktığımda evde kimse yoktu. Her yerin ışığı kapalıydı ve sızan bir iki ışık hariç her yer karanlıktı. Tekrar dar koridora girdim. Koridorda biraz dikilip telefonuma baktım. Kimseden bir mesaj yoktu. Annemden bile. Üstüm başım darma dağınıktı. Sadece saçlarımı düzelttim. Kapısı kapalı olan bir oda daha vardı. Kapıyı tıkladım. Bir kez daha, sonra bir kez daha. Ses gelmiyordu. Ayakta duracak hâlim olmadığından odaya girdim. Hatta daldım. "Hassiktir." Altay üstü çıplak altında boxerla uyuyordu. Tahminen girmeyeceğimi düşünmüştü. Çekinerek yanına gittim. Odadan içeri giren ışık karın kaslarına vuruyordu. Bu nasıl bir andı böyle amına koyayım? Öğretmenlerimle yani 'eski' öğretmenlerimle böyle anlar yaşamak zorunda mıydım ben? Yatağa doğru yaklaştım, daha sonra eğildim. Göğüslerim fırlayacak gibiydi ama umrumda değildi. Yüzüne yaklaştım. "Hocam." Elimle omzuna dokundum. "Uyanır mısınız?" Bu sefer vurur gibi yaptım. Altay bir anda gözlerini açtı. Refleks ve korkuyla geriye attım kendimi. "Nefes?" Sorar gözlerle bakıyordu bana. "Ne işin var bu oda da?" "Uyandım, sizi bulamadım geldim. Annem nerede? Neden evde değilim?" Altay bıkkınlıkla bir nefes verdi. "İlk olarak annen nöbetçi. İkinci olarak da anahtarınız evde kalmış. Annen de nöbetçi olduğundan sana kalacak bir yer bulamadı, ben denk gelince benim sana sahip çıkmamı istedi." İçimden ufak bir sinir krizi geçiriyordum. Annemin beni düşünmesi beni deli ediyordu. Psikiyatri olayından sonra ona çok gıcık kapmıştım. "Evime gitmek istiyorum." Altay üzerine giyecek bir şey aradı. Ama bulamadı. Birden ayağa kalkınca sendeleyip düştüm ve kafamı duvara çarptım. "Ahh."  Acıyla inleyip doğrulmaya çalıştım ama nafile. Altay hemen üzerime doğru eğildi. Elimi tutup beni kaldırdı ve kendine doğru çekti. "Çok özür dilerim. İyi misin?" Endişeli gibiydi sanki. Çarpmanın etkisiyle başım ağrımaya başlamıştı. "Değilim." 2 gram hâlim olsa da şimdi o bile yoktu. Altay benden uzaklaşıp kolumu tuttu. Yanlış anlaşılmak istemiyordu anladığım kadarıyla. Altayın kolumu tutan eli, elime indi. Ve yürümeye başladı. Lambaları açmıyordu. Beni mutfağa getirdiğinde davlumbaz ışığını yaktı. Mutfakta loş bir ortam vardı. Altay dolaptan soğuk su çıkardı. Evi cehennem gibi yanıyordu. Soğuk suyu bana verdi ve gitti. 2 dakika sonra üstünü giymişti. Keşke giymeseydin de izleseydim biraz. Ay sus Nefes! Verdiği sudan birkaç yudum aldım. Kendimi zorlamak istemiyordum çünkü zorlasam kusardım. Altay başıma gelmiş beni izliyordu. Baş aşağı süzdü beni. Gözleri minik bir an, 6-7 saniye kadar göğüslerimde oyalandı. Gözlerini kapattı bir anda. Anlamıyorum ne bu göğüse olan merak? Bildiğimiz organ işte! Saçmalık. Altay da hâlâ uyku sersemliği vardı. Yürürken sendeliyordu biraz. "Kendinize gelemediniz sanırım." Derin bir nefes alıp verdi. "Evet, biraz." Kendimi nedensizce Emre'ye ihanet ediyor gibi hissediyorum. Elimde değil ama çok tuhaf ve suçlu hissediyorum. O bana ihanet etmiş olsa bile içimde ona karşı olan savaşma duygusu kötü hissetmemi sağlıyordu. Bu yüzden bir an önce evime gidip yalnız kalmak ve ağlayıp saatlerce uyumak istiyorum. Altay kendine bir bardak su almış içmişti. Ne tuhaf bir hayat yaşıyorum böyle? "Hocam," Altay bana döndü. "Efendim Nefes?" Suçluluk hissederek konuşmaya başladım. "Eve girmemizin hiçbir yolu yok mu?" Altay yanıma geldi ve bana baktı. "Annen işten gelene kadar yok ne yazık ki Nefesciğim." Sıkıntılı bir nefes verdim. "Annem kapıyı kilitlemiş midir sizce?" Altay düşündü. "Bilemiyorum yüksek ihtimalle kilitlemiştir." Başımı eğdim. Çocuk gibi hissediyorum şu an ama evimi istiyorum.  Elimde değil. "Peki o zaman. Uykunuz var mı?" "Vardı ama sen uyanıkken uyuyamam." "Neden?" "Ayıp olur Nefesciğim." Bana sürekli 'Nefesciğim' demesi Emre'yi getiriyordu aklıma. Gözlerim dolmuştu. Yine o halsizlik bedenimi sarmıştı. "Olmaz. İsterseniz uyuyabilirsiniz. Ben gideceğim zaten." Ayağa kalktım fakat dengemi kaybedip sandalyeye düştüm. "Nefes saçmalama. Ayakta bile duramıyorsun. Şu saatte nereye gideceksin?" "Size ne?" Tekrar kalktım ve zorlanarak yürümeye başladım. Altay beni izliyordu, muhtemelen gitmeyeceğimi düşünüyordu. Ama yanılıyordu. Gidecektim. Kapıyı açacağım sırada Altay kolumu tuttu sertçe. "Delirme Nefes!" "Bırakır mısınız? Gideceğim!" "Sen gerçekten iyi değilsin, onu geçtim bu saatte seni bir yere gönderemem." "Kolumu bırakın!" Beni dinlemiyordu. Asla bırakmıyordu kolumu. Tüm gücümle kolumu çektim. Biraz bile etki etmemişti. Tamam o zaman, biraz kadınlığımızı kullanalım. Serbest olan elimle yüzünü okşadım. Bu yaptığıma o kadar şaşırdı ki ağzı açık kaldı. "Napıyorsun Nefes?" Cevap vermedim. Kolumu hatta bileğime inen eli gevşemişti. Ona dolu gözlerle baktığımda etkilenmiş gibiydi ve eli tamamen bırakmıştı bileğimi 'Fırsat bu fırsat' diye içimden geçirip Altay'ı ittim ve kapıyı açıp koşmaya başladım. "NEFES!" Hassiktir! Sanırım çok kızmıştı. Tek katlı evden çıktığımda 1-2 ev haricinde hiçbir şey yoktu burada. Ormana gidiyordu bu yol! Çevre de kulübeye benzeyen tek odalı ve tek katlı birkaç tane daha ev vardı. Koşuyordum. Altay arkamdan geliyordu ve daha hızlı koşuyordu. Dayanamayıp kendimi yere attım. Delirmiş gibiydim, noluyordu bana? Hiç iyi değildim. Tıpkı bir geri zekâlı gibi davranıyordum. Kendimi yere attığımı gören Altay hemen yanıma geldi, hatta uçtu. Üzerime eğilip elleriyle yanaklarımı sardı. "İyi misin? Neden böylesin Nefes? İlk geldiğinde de her zaman deli gibi davranırdın. Beni çok korkuttun! Sana bir şey olursa annene ne diyeceğim ben, hiç düşündün mü?" "Özür dilerim. Sadece gidip ağlamak istiyorum, yatmak istiyorum. Saatlerce uyumak istiyorum." Altay beni kaldırıp kucağına aldı. Ellerimi boynuna doladım. Kalbim çok hızlı atıyordu, yani her an fırlayacak gibiydi. Bu heyecandan değil tüm gücümle koşmaktan olmuştu. Altay beni sıkıca tutuyordu. Ve hemen eve getirmiş tüm kapıları kilitlenmişti. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Emre'yi özlemiştim. Hem de öyle bir özlemiştim ki dayanamıyordum. Altay beni kucağından indirmiyordu asla. Kafamı boynuna gömdüm. Ağladığımı görmesini istemiyordum. Ellerimle göz yaşlarımı sildim. Beni kendi odasına getirmişti sanırım. Yatağa yatırdı ve yanıma oturdu. "Nefes, neden bu hâle geldin?" Ona bir şey anlatamazdım. "Anlatmak istemiyorum." Sesim titriyordu. "Anlıyorum, istediğin zaman anlatırsın." Cevap vermedim. Gözlerimi kapattım ve arkamı döndüm. Altay ise odadan çıktı.

Offf var ya nasıl heyecanlıyım. O kadar güzel bir hikâye akışı yaptım ki yazmak için sabırsızlanıyorum. Siz de bir oy verirsiniz artık. Emre ile Nefes olsun mu sizce? :)

Zaaf // VPN ile erişim sağlayın! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin