20. Bölüm.

795 16 4
                                    

2 Gün Sonra

Annem beni sabahın 9'unda uyandırmıştı. Muhtemelen randevum içindi. Ne gerek vardı ki? Toparlanacaktım işte! Ben içimden kendi kendime konuşuyordum. Ben kendi kendime konuşurken de annem beni giydiriyordu. Muhtemelen benimle uğraşmak istemediği için uzun bir elbise giydirmişti. Saçımı ise taramıştı ve çiçekli bir toka takmıştı. Sanırım beni hâlâ küçük kızı olarak görüyordu. Bunların öncesinde annem beni banyo yaptırmıştı. Birkaç fıs parfüm sıkmıştı. "İyi misin böyle anneciğim?" Cevap vermeden kafamı salladım. Annem iyi olmadığımın farkındaydı ve bir nebze de olsa içini rahatlatmak istiyordu. Beni tamamen hazırlayıp yeni bir ayakkabı çıkardı ve uzun zamandır elime almadığım, almak da istemediğim telefonumu bana verdi. Kendisi de hazırlanmaya gitti. Telefonuma kaymıştı aklım, açsam mı? Ne yapacağım? Ondan gelen hiçbir şeyi görmek istemiyorum, ama belki ulaşmadıysa? En iyisi psikologla birlikte açmaktı. İçimi dökmek beni rahatlatabilirdi. Annem yaklaşık 20 dakika gibi bir sürede hazırlanmıştı. Yorgun ve mutsuz görünüyordu. Bir de endişeli gibiydi. Elinde arabasının anahtarı vardı. Telefonum elimde onu bekliyordum o ise televizyonu kapatıp birkaç şeyin fişini çekmekle meşguldü. İşi bir iki dakika da bitmiş olacak ki yanıma gelip beni kaldırdı ve koluma girdi. Birlikte çıktığımız da benim için arabanın kapısını açtı. Ardından kendisi de bindi ve arabayı çalıştırıp öylece bekledi biraz. Ardından kendine gelip sürmeye başladı. Telefonunu arabaya bağlayıp güzel ve rahatlatıcı sözsüz bir müzik açtı. Gideceğimiz hastaneyi az çok tahmin ediyordum. Yani biraz uzaktı, 1 saat kadar. Bu süreç boyunca annem güzel müzikler açtı. Aklımda birçok şiir canlandı, kendi kendime bu şiirleri okudum. Şiir okumayı, ezberleyip paylaşmayı çok severdim. Ben bunları düşünürken camı açtım biraz. Yavaş yavaş mayışıyordum. Uykum gelmişti. Birazcık uyuyacaktım. Ne olurdu ki en fazla? Gözlerim kapanmış, bilincim uzaklaşırken tek düşündüğüm Emre'ydi. Rüyalarımda, aklımda, bilincimde her şeyimde Emre vardı. Bu kadar kısa bir sürede nasıl bu kadar sevebildim bilmiyordum. Bunu asla kabullenmek istemiyordum ama ben onu sevmişim meğerse. Kafamı bulandıran düşüncelerle geçen 1 saatin sonuda gelmiştik. İyi değildim, bir an önce konuşmam gerekiyordu. Ama ne diyecektim ki? Öğretmenimle birlikte oldum falan mı? Anneme söylerse ne yapacağım? Annem arabayı park ediyordu. Ben de o sırada Miraç'ı aradım.  Annem ve ben arabadan indiğimiz de Miraç hâlâ açmamıştı uyuyordu sanırım. "Anne beklesene bir telefonla konuşacağım." 5. Kez aradığımda nihayet açılmıştı telefon. "Aptal Miraç neden açmamakta bu kadar ısrarcısın? 5. Kez aramamı mı bekledin?" "Haydaa, kızım bir dur işimiz vardı herhalde! Ayrıca kendine geldin herhalde?" Sinirle gözümü devirdim. "Sus bir, ben bu psikoloğa ne diyeceğim? Öğretmenimle birlikte oldum mu diyeceğim?" Göz ucuyla annemi kontrol ettim. O da ayaküstü birileriyle sohbet ediyordu. "Diyeceksin tabii ki. Psikologlar senin özelini ailende olsa kimseye söyleyemez delirdin mi sen?" "Gerçekten mi?" "Gerçekten." Gözlerim dolmuştu. Aklıma Emre ile yaşadığım o gün geliyordu. Bir an olsun aklımdan çıkmıyordu ki... Anneme baktım tekrar. Beni bekliyordu. Ben de daha fazla beklememesi için hemen Miraç'la vedalaşıp kapattım. Annemin yanına gittiğimde süzülen göz yaşlarıma baktı. "İyi misin?" Dudaklarım istemsizce büzülmüştü. Hayır anlamında kafamı sallamıştım. Annem elimi tutup beni gideceğimiz psikoloğun odasına götürdü. Altın Alan yazılı bir yere girdik. Sanırım burası özel bir alandı. Psikolog Esra Aydın. Gelmiştik sanırsam. Tam da ekranda benim ismim çıkmıştı. İçeri girdiğimde annem gelmemişti. Rahat konuşabilmem için gelmemişti büyük ihtimalle. İçeri girdiğimi gören Esra hanım bana bakıp gülümsedi. "Merhaba, sen Nefes olmalısın." "Evet ben Nefes." Zorla gülümsemeye çalıştım. Esra hanım bunu fark etmişti. "Hoş geldin canım, annenle yakın arkadaşım ve senin yaklaşık 1 haftadır hayata küstüğünü içinde çok büyük savaşlar verdiğini söyledi. Başımı sallayabildim sadece gözlerim dolmuştu. Hatta bir damla gözyaşım akmıştı bile. "Rahat olabilirsin, peçete ister misin?" Evet anlamında başımı salladım. Esra hanım bana bir peçete kutusu uzattı peçete aldım ve burnumu sildim. Esra hanım peçeteyi önüme koyduktan sonra bir de su uzattı. Sudan da birkaç yudum içtikten sonra daha iyiydim. "Bana neler olduğunu, nasıl bu hâle geldiğini anlatmanı istiyorum." Biraz tereddüt etmiştim açıkçası. Eğer anneme anlatırsa annemin bana neler yapacağını düşünmek bile istemiyordum. O yüzden içimden geçenleri şap diye söyleyiverdim. "Anneme anlatacak mısınız? Annemin bilmesini istemiyorum." Esra hanım gülümsedi. "Elbette hayır. Burada konuşulan burada kalacak emin olabilirsin. Annenle sıkı dost olsak bile meslek gereği asla söylemem içini rahat tutabilirsin. Hatta bir psikoloğa değil de çok sevdip güvendiğin bir arkadaşına anlatır gibi yapabilirsin." İçim rahatlamıştı birazcık. Mesleği gereği gerçekten söylemezdi herhalde. Derin bir nefes verip başladım. "Ben, okul kapanmadan 3 hafta önce falan, öğretmenimle flört etmeye başladım." Esra hanım hiçbir tepki vermeden beni dinliyordu, sanırım bundan bin beterini duyduğu için bu ona normal geliyordu. "Öğretmenim benden birkaç yaş büyük ben de reşitim zaten. Birlikte çok güzel zamanlar geçirdik. Okul açıkken yakın değildik pek fazla ama mezun olduğum gece çok yakınlaştık. Birbirimizi tanıdık, yemeğe çıktık, bir şeyler yaptık. Yani yanlış anlaşılacak şeyler değil." Bazı yerleri bilmemesi gerekiyordu, ne olur ne olmaz. Biraz duraksadım ve devam ettim. "Ben onu sevmediğimi düşünüyordum fakat seviyormuşum aslında. Bir gün arkadaşım Miraç'ın onum bana zarar vereceğini söylediği bir zamanda Emre'yi aradım. Bir buluşma ayarladım ve en yakın zamana aldım buluşmayı. O gerçekten de bana zarar verebilirdi çünkü, ben bunun olmasını istemiyordum. Emre bana takıntı yapmıştı kısaca. Ben onunla bir gram yakın değilken o bana dair her şeyi biliyormuş. Beni uzaktan uzağa izleyip takip ediyormuş. Her neyse. Buluşma günü geldiğinde kendi arabamla gittim. Buluşmayı kimsenin olmadığı terk edilmiş evlerin olduğu gül bahçesinde ayarlamıştım. Buluşmayı ayarladığım yere gittiğimde Emre oturmuş benim gelmemi bekliyordu. Yanına gittiğimde bir şeyler konuştuk seni merak ettim falan demişti. Fakat ben onunla kavga ettiğim, bana bağırdığı için onunla yollarımı ayırmak istiyordum. Ona bu konu hakkında bir şeyler söyledim. Tam konuşacaktı ki bir anda telefonu çalmaya başladı. Telefonun ekranı bize doğru dönüktü. Telefonun çalan sesi konuşmasına engel oldu. Ekrana baktığımda Bir Tanem yazısını gördüm. O an beni aldattığını anladım." Esra hanım birkaç tane not alarak bana doğru baktı. Muhtemelen ne diyeceğini düşünüyordu.  "Onun sevgilisi olduğunu nereden çıkardın? Belki de annesi, kardeşi, arkadaşı olabilirdi." Ne? Hiç düşünmemiştim. Ciddi anlamda bu ihtimali hiç düşünmemiştim. Ama olsun. Eğer öyle olsaydı açıklayacağım demek yerine o benim arkadaşım falan diyebilirdi. Bu ihtimalleri siliyoruz o yüzden. "Eğer öyle olmuş olsaydı, bana açıklayacağım demek yerine hemen o an arayanın kim olduğunu söyleyebilirdi." "Hmm, pekâlâ." Birkaç şey daha yazdı. "Bak, aldatılmak çok ağır bir şey, herkesin şu hayatta yaşadığı bir şey. Aldatmak birçok yolla olabilir. Eğer o seni aldattıysa acını bir başkası ile kapatacaksın, kulağa korkunç geliyordur belki de ama o acıyı bir başkası kapatabilir. Bildiğim kadarıyla sen üniversiteye gideceksin. Hayatına kimler girecek. Ayrıca," durdu. Derin bir nefes alıp devam etti. "Senin, senden büyük sana takıntısı olan bir adamla birlikte olman, ne kadar doğru? Bunu seni yargılamak için demiyorum. "Emre 30 yaşındaydı. Ben şu an 19 yaşındayım." "11 yaş fark var aranızda yani. Sen 30 yaşındaki bir adamın bekâr olabileceğini nasıl düşündün tatlım?" "Açıkçası bir ilişkisi var mı yok mu hiç kurcalamadım." Konuştukça rahatlıyordum sanki. Fakat tek isteğim psikiyatriye gitmemekti. Bir sürü ilaç içip onlara bağlı olmak beni deli ediyordu. "Belki de o heyecanla bunu bozmak istemedi beynin. Sana da hak veriyorum çünkü en güzel zamanlarında bomba bir şey yaşamışsın. Lisedeki birçok genç kız öğretmen öğrenci ilişkisine hayran." "Doğru diyorsunuz. Yaptığım hiç yanlış değil ben bunun farkındayım ama oldu işte, şimdi ise üzülmeden edemiyorum. Bir şey hissetmiyorum sandım ama ben Emre'yi seviyormuşum aslında." "İnkâr ve kabullenme." Bir anda kafamın içinde Model grubunun Sen Ona Aşıksın şarkısı çalmaya başladı. Gözlerim doldu. Hatta ağlamaya başladım. Esra hanım beni izledi ağlarken. Sanırım rahatlamamı bekliyordu. "Nefes, senin gerçek hayata dönmen gerekli. Yani eve tıkılırsan, dışarı çıkmaz ve sosyalleşmezsen daha kötü bir yaşantıya sahip olabilirsin. Zamanla birçok şeyini kaybedebilirsin." "Haklısınız ama ne yapacağımı bilmiyorum. Tüm gün uyumak istiyorum eve gidince yine aynısı olacak." "Anlıyorum tatlım. Annenle görüşeceğim durumunu. Anlattıkların aramızda kalacak emin olabilirsin." Sanırım gitme vakti gelmişti. "Anladım teşekkürler." Ayağa kalktığımda Esra hanım gülümsedi. Dışarı çıktığımda telefonla konuşan annemi gördüm. Benden sonra içeri girdi. Muhtemelen durumumu konuşacaklardı.

Bursa da olduğum için geç geldi bölüm. Her şey daha heyecanlı bir hâl alacak beklemede kalın! 💋

Zaaf // VPN ile erişim sağlayın! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin