13

1.5K 290 227
                                    

Siktir git hayatımdan.

Taehyung'un gözlerimin içine büyük bir nefretle bakarak söyledikleri aklımdan gitmiyordu.

Birine karşı böyle bir cümle kurmak cesaret isterdi. En azından ben, iğne ucu kadar bile olsa değer verdiğim herhangi birine bunu söyleyemez, tükürürcesine hayatımdan çıkmasını isteyemezdim.

Taehyung'un kanlı dudaklarından dökülenleri anlamlandırmayı saniyeler sonra başardığımda dudaklarım aralanmış, ellerim iki yanımda yumruk olurken boğazımdan yukarı tırmanan tuhaf bir karıncalanma hissetmiştim. Utanç mıydı bu? Onu en çok kendi olduğu yerde, tüm bu hikayelerin, itibarın ve sırların arkasında, kafesin içinde, habitatında yakaladığım için değil de, ondan duyduğum bu ağır sözler yüzünden duyduğum utanç mıydı?

Tamam, dövüş sırasında dikkatinin dağılmasına, oldukça ağır dayak yemesine ve dolayısıyla da kaybetmesine neden olmuştum ancak bu işittiklerimi hak ediyor muydum, emin değildim. Bakışlarında tuhaf, hem korkunç hem de korkmuş bir şeyler vardı. Bana zarar vermek istediğini düşündüm.

Her şey bir hataydı.

Ben de dediğini yaptım.

Ona bir kez daha bakmadan odanın kapısını bulup hızla kendimi dışarı attığımda bunun bir çeşit istediğin buysa, tamam demek olduğunu biliyordum. Gözlerim yeniden dolmaya başlarken hem çok küçük düşmüş, hem çok mahcup, hem de çok sinirli hissediyordum. Onun için endişelenmiştim, ona bir şey oldu diye ödüm kopmuş, parmaklarım uyuşmuş, kalbim durmuştu adeta. Tüm bunlar ona değer verdiğimi göstermiyor muydu? Hatasız olduğumu iddia ediyor değildim ancak bu kadar sert çıkışmasına gerek de yoktu. Zaten korkmuş, zaten yorulmuştum tüm bunlardan. Ateşi bir de onun harlamasına gerek yoktu.

Ancak belki de fazla alınganlık ediyordum. Evet, Kim Taehyung hayatıma bir şekilde girmişti ancak hiçbir unvana sahip değildi. Hyung diyebileceğim bir yakınım, abim değildi. Ailemden biri, arkadaşım da değildi. Ancak gelin görün ki düşmanım olarak da göremiyordum onu. Tüm bunlardan sonra o beni bir tehdit olarak, sırlarını ve kimliğini zedeleyen bir düşman olarak görmeye başlayacak mıydı, bilmiyordum. Tek bildiğim benim ona hiçbir isim veremememdi.

Asansöre bu sefer tek başıma bindiğimde tüm bunları düşünüyor ve karmakarışık olan duygularıma söz geçiremiyordum. Kırılmıştım. Neden kırılmıştım? Buna hakkım mı vardı sanki?.. Bu gece buraya gelerek Taehyung'dan böyle bir tepki almayı beklemiyor muydum? Bu şekilde olmasa bile elbet bir gün öğrenecekti ve onu karşıma almış olacaktım işte. Zira daha önce kimse itibarı arkasına sakladığı sırları eşelemek istememiş, kimse benim kadar ileri gitmemişti.

Tuvalet kabininin içine adımladığımda buraya birkaç saat değil, yıllar önce gelmiş gibi hissediyordum. Gördüklerim, bildiklerim ve duyduklarımla şimdiden birkaç ay önceki Jeongguk'tan çok farklıydım. İçkilerini yudumlayıp masalara taşları dizen insanların arasından sıyrılmış, kendimi temiz havaya atabildiğimde yanmaya devam eden gözlerimi agresif hareketlerle silmiştim. Ağlamayacaktım. Taehyung kalbimi kırmamıştı, kıramazdı. Ne zamandan beri onun bir küfürüne bu kadar üzülecek kadar hayatıma almıştım onu, bilmiyordum. Belki ben hastayken çorba getirdiği akşam, belki beni boğulmaktan kurtardığı gün yaşanmıştı bu. Emin değildim, yine de bundan sonra önlemimi alacak, istediği buysa gerçekten de hayatından çıkacaktım.

Taksi çağırmak için telefonumu çıkardığım saniyelerde o gece bir kez daha "Bayım," hitabını duymamla kaşlarımı çatmış ve tuhaf bir dejavu hissiyle sarmalanırken benimle konuşan, tanımadığım adama bakmıştım.

"Araç, sizin için burada."

Islak gözlerim yüzünden birbirine yapışmış kirpiklerimi kırpıştırarak bir adama, bir de oldukça lüks görünen siyah taksiye bakmış, saniyeler sonra ise bunda Taehyung'un bir parmağı olduğunu düşünüp sinirlendiğimi hissetmiştim.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin