20

1.3K 241 79
                                    

geçmiş,

Yan yana iki adamın geçebileceği kadar geniş, üstünde iyi işçiliğin ve zanaatin getirisi olan işlemeler bulunan ahşaptan bir kapı. Tuhaftı. Bir zamanlar kim bilir hangi ormanda bir ağaç olan bu canlı yapı zamanı gelince kesilmiş, biçilmiş, işlenmiş; aynı şeyi, insanı ve varoluşu tanımlayan ancak birbirinden bir o kadar da farklı iki kelimeyi ayıran bir virgül gibi, tam da buraya dikilmişti. Fakir, zengin gibi. Zayıf, güçlü gibi.

Işık, karanlık gibi.

Çağırıldığı bu odaya girmeden önce düşündüğü şey buydu. Baktığı ahşap kapının sadece alanları birbirinden ayırmadığını, aynı zamanda farklılıkları hatırlatmak için orada durduğunu biliyordu. Sıkıntılı bir nefes alıp kapıyı tıklatmadan önce kendini bu kadar tedirgin hissetmesinin sebebi buydu.

Zaman büküldü, yavaşladı ve yeniden hızlandı. Sonunda kapıyı çalabildiğinde içeriden gelen "Gir," sesi gecikmemiş, hayatın üzerine bindirdikleriyle ister istemez çöken omuzlarını geriye doğru atmış, mağrur ve dik bir duruşla içeri doğru adımlamıştı.

Birkaç yıldır seyrek de olsa gördüğü adamın odası tam da hayal ettiği gibiydi. Böylesine pahalı tablolarla, biblolarla, halılarla, perdelerle; ve hatta o ana kadar gördüğü en güzel şömineyle döşenmiş olmasa koyu renklerle dekore edilmiş bu dört duvarın bir mağarayı andırdığını söyleyebilirdi. Paranın ve gücün getirdiği itemler her yerdeyken pahalı puronun kokusu da içeriyi sarmış, mekanı çok daha sofistike bir şeye dönüştürmüştü.

Göz göze geldiği Bay Choi'nin soğuk irisleriyle buluşmak, her zaman olduğu gibi içini titretti. Bu adama ne zaman baksa içinin üşüdüğünü hissediyor ve titreyen ellerini iki yanında birer yumruk yapmayı engelleyemiyordu. Ondan korkuyor muydu? Evet. Ancak Bay Choi'ye hayrandı da. Onun hiçlikten var ettiği, çalışıp çabalayarak bugüne getirdiği tüm bu varlık ve güç hayran olunmayacak gibi değildi. Ona göre Bay Choi, orta sınıftan toplumun en üst kesimine kendi tırnaklarıyla tırmanan bir dağcıydı.

Ve on yedi yaşındaki Taehyung'un bu hayran olunası adamın kendisini neden çağırdığıyla ilgili en ufak bir fikri yoktu.

"Otur," dedi soğuk bakışların sahibi. Esmer olan ikiletmeden masanın karşısındaki deri koltuklardan birine yerleşti. "Beni çağırmışsınız." Dudaklarından dökülen ilk şeydi ancak ergenliğin sebep olduğu değişimlerden biri olan yeni yeni kalınlaşan ses tonu aleyhine olacak şekilde çatlamış, Taehyung'un rezil olduğunu düşünmesine neden olarak utançla boğazını temizlemesine neden olmuştu.

Elindeki özel üretim imza kalemiyle birkaç saniye önündeki kağıtlarla ilgilenen ve derin bir nefes aldıktan sonra fütursuzca imza atan adam ise en sonunda evraklarla işini bitirmiş ve adının gerçek altınla işlendiği kalemi haznesine geri yerleştirmişti. Masasındaki kablolu telefonu kaldırıp Taehyung'un anlamadığı birkaç şey mırıldandığında kapının önünde bekliyormuş gibi hemen o saniye odaya takım elbiseli bir adam girmiş, Dooyun Choi'nin imzaladığı kağıtları almış ve tek kelime etmeden ikisini yalnız bırakmıştı.

Ancak o dakika tüm ilgisini karşısındaki çelimsiz ve kambur oturan çocuğa veren adam önce çerçevesiz gözlüklerini çıkarıp yakasına asmış, ardından kısa ve kalın parmaklarını masanın yüzeyinde birleştirerek hafifçe öne eğilmişti.

"Evet, seni çağırdım."

Taehyung bir şeylerin yanlış olduğunu sezebiliyordu. San gibi bir bağlantıları olmasa böyle bir adamla aynı odada bulunmayı ve karşısında oturmayı bırakın, aynı mahallelerde bile dolaşamayacağını biliyordu. Onun yaşadığı yerde her akşam sofrada suç ve sefillik yenirken Bay Choi'nin en pahalı viskileri yudumladığını biliyordu çünkü. Taehyung gibiler hayatta kalırdı, Choi soyadına sahip olanlar ise yaşardı. Sadece on yedi yaşında olan Taehyung hayat hakkında her bilgiye sahip olmayabilirdi ancak bu sınıf farkının ayırdına varabilecek kadar da tecrübesi vardı.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin