17

1.6K 293 170
                                    

Kahvaltı boyunca bakışlarını üzerimde hissettiğim birçok kişi vardı.

San, Taehyung ve beni at sürerken gördüğünden beri gözlerini üzerimden çekmiyordu ve pek de arkadaş canlısı baktığı söylenemezdi. Aksine, çatılı kaşlarının altından birer ok gibi sapladığı bakışları oldukça sertti ve arada ona baksam da gözlerimi kaçırmak istememe neden oluyordu. Bay Choi'nin bakışlarını da birkaç kere üstümde hissetmiştim. Çoğu zaman yemeğiyle ilgilense de arada zor bir bulmacaymışım da beni çözmesi gerekiyormuş gibi, şüpheli ve soğuk bakışlarını oğlu gibi üzerimde tutmuştu. Taehyung ise arada bir olmasıyla beraber Onyx'in yelesi kadar koyu olan irislerini yüzüme çıkarıyor, ona karşılık vermek için kirpiklerimin altından gözlerimizi buluşturduğumda bir nefeslik süre boyunca yoğun, anlamadığım bir dilden ama oldukça yoğun bir şekilde göz temasında bulunmamıza neden oluyor, ardından hiçbir şey olmamış gibi tabağıyla ilgilenmeye devam ediyordu.

Sabah bahçede Onyx'i sürdüğümü gören kalabalık ev ahalisinin de dikkatini çektiğim doğruydu. Eve adım attığımdan beri daha bazılarının adını bile öğrenmeye fırsatımın olmadığı Choi'lerin tuhaf, küçümser ve hayran bakışlarını yakalıyordum.

İlginin bu kadar üzerimde olması alışık olduğum bir şey değildi ve bundan hoşlanmış mıydım, emin değildim. Özellikle San'ın bakışları rahatsız bir şekilde ceviz ağacından yapılma sandalyede kıpırdanmama neden oluyor, beni kıskandığının farkında olsam da göz hapsinden kurtulmak istiyordum.

Çeşitli konuların konuşulduğu, çatal kaşık seslerinin duyulduğu uzun kahvaltı faslının ardından sonunda lavaboya kaçmak için bir fırsat bulabilmiş, kendimi geniş banyoya attığımda yüzüme soğuk su çarpmıştım. Neden böyle hissediyordum, bilmiyordum. Sabah Taehyung'la geçirdiğimiz dakikalar aklımı bulandırıyordu. Onu tüm bedenimde hissetmek tuhaf bir şekilde çok iç gıdıklayıcı bir histi. Üstelik, kendime itiraf etmesi zor olsa da Younghee'nin masadaki kinli bakışlarından keyif almıştım. Onun Taehyung için değerini hala tam olarak anlayabilmiş değildim ancak diğer herkes gibi bizi gördüyse ve azıcık bile olsa kıskandıysa... İşte bu yüzüme keyifli bir sırıtma yerleşmesine neden olurdu ve oluyordu da. En azından aynada gördüğüm yansımam bunu gösteriyordu. Birkaç dakika boyunca kendimi izleyip üzerimdeki tuhaf gerginliği atmaya ve o sabahı daha fazla düşünmemeye çalıştıktan sonra ellerimi yıkamış ve av başlayana kadar odamda durmaya karar vererek kendimi banyodan dışarı atmıştım.

Karşımda elleri ceplerinde bir şekilde bekleyen San'ı görmeyi beklemiyordum. Kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktığımda "Seni ava hazırlayayım dedim." Diye mırıldanmış ve gözlerimi kırpıştırmama neden olmuştu. "Ne-hemen mi? Şimdi mi gidiyoruz?"

Bir Choi geleneği olan bu etkinliğe katılmak konusunda oldukça heyecanlı hissediyordum. Özellikle Taehyung'u at üstünde, avlanırken görecek olmak yutkunmak istememe neden oluyordu. Bir daha ne zaman, nasıl böyle bir fırsat yakalayacaktım ki?.. Yine de kendimi tam olarak hazır hissetmiyordum. At sürmeyi bile birkaç saat önce öğrenmiştim ve yıllardır avlanan bu grupla birlikte ormanın derinliklerine inmenin beni korkutmadığını söylemek yanlış olurdu. "Evet," dedi San, bir elini omzuma yerleştirip beni yönlendirirken. "Uzun bir gün olacak. Vakit kaybetmek istemeyiz."

San'la beraber evin içinden arka bahçeye açılan kapıya yürürken geniş salondan gelen seslerle ava gitmeyecek olanların burada olduğunu anladım. Açıkçası San neden bir anda yanıma damlamıştı, bilmiyordum, bahçeye kendim de çıkabilirdim sonuçta. Yine de omzumu sahiplenici bir şekilde kavrayan tutuşu bunun kıskançlıkla ilgili olduğunu söylüyordu. "Ben... Daha önce hiç böyle bir şey yapmadım." dedim dürüst olarak. Bir aile üyesi olmamama rağmen düğünden iki gün önce buraya gelerek ve kimseye kendini sürdürtmeyen Onyx'e binerek üzerime yeterince ilgi toplamıştım, bir de onlar avlanırken bir şeyleri mahvedip alay konusu olmak istemezdim.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin