4

2.6K 403 276
                                    

Kendimi tanıdığımı düşünürdüm.

Korkularımı, hislerimi, sevdiğim ve nefret ettiğim tüm o şeyleri. Ve insanın kendisi olmadığı tek bir an bile yoktu. Kimse izleyicilerinin arasında kendisinin olmadığı bir film izlememiş, kimse kendinden bir an bile uzaklaşmamıştır. İnsan olmanın acılı yanı ve insanların kendilerinden bu kadar nefret etmelerinin sebebi buydu belki de. Kendimizden kaçamıyorduk.* En kirli düşüncelerini ve günahlarını bildiğimiz benliklerimiz ölene kadar bizimleydi.

Kendimi tanıdığımı düşünürdüm ancak aynanın önünde yirmi bir yıldır tanıdığım Jeongguk'la alakası olmayan biri dururken bundan o kadar da emin değildim. Ben böyle şeylerden hoşlanmazdım çünkü. Abartılı takılar, iddialı kıyafetler ve makyaj; Jeongguk'un düşkün olduğu şeyler değildi. Pantolonum rahat olsa da göbeğimin üzerinde biten parça farklı hissettiriyor, omurgamda yabancı bir hissin dolaşmasına neden oluyordu. Tüm bunlar bana bu kadar ters ve aykırıyken bu kadar güçlü hissediyor olmamın nedeni neydi peki? Çünkü gerçekten, aynadaki aksime bakarken küllerimden doğmuş gibi hissediyordum. Bu Jeongguk farklıydı, iddialı ve cürretkardı. Gözleri bile özgüvenle parlıyordu ve yapamayacağı hiçbir şey yok gibiydi. San'ı etkileyebileceğimi bildiğim için mi bilmiyordum ama uzun süre sonra ilk defa bu kadar özgüvenli hissediyordum.

Küçük bir tarz değişikliğinin insanı bu kadar etkileyebilmesi şaşırtıcıydı.

Günler önce Taehyung'un önerileri üzerine alışverişe çıkmış, burslarımdan arttırarak bankada acil durumlar için biriktiriyor olduğum paranın önemli bir kısmını kullanmak zorunda kalmıştım. Yanıma Sakura'yı almamıştım çünkü denediğim her şeye abartılı tepkiler vereceğini biliyordum ve tüm bu San-için-değişme olayını onaylamayacağına dair kuşkularım vardı. Kulağa kötü geldiğini biliyordum. Kimse kimse için değişmemeliydi ve belki de büyük bir hataya sürükleniyordum ama elimde değildi. O ve dünyasıyla ilgili her şey beni heyecanlandırıyor, kalbimi bir kuş gibi kanatlandırıyordu. Bunca yıl rahat olanı seçmiştim. Şimdi oğlanın biri için bile olsa değişikliğe gitmek kimseye zarar vermezdi.

Hem, kim bilir, belki kendi aşk hikayemi yazmaya başlamıştım bile.

Aldığım parçalardan sonra Taehyung'a fotoğraf atma fikri gecenin bir yarısı aklıma gelmiş, vereceği tepkileri düşünerek sırıtmadan edememiştim. Kim Taehyung pek çok açıdan sinirimi bozuyordu. Onunla iletişime geçememem ve sadece onun istediği zamanlar konuşabilmemiz çıldırtıcıydı. İstediği an yurt odama girip çıkabilmesi, kendini bilmiş tavrı ve umursamazlığı insanı deli ederdi. Bu yüzden ben de kartlarımı açık oynamayı seçmiş, ona fotoğrafları gönderirken tereddüt etmemiştim. Belki rahatsız olmuş, belki de bir ucube olduğumu düşünüp benimle bir daha konuşmamaya karar vermişti, bilmiyordum. Yine de içten içe etkileyici göründüğümü biliyor ve ne kadar ifadesiz görünse de Taehyung'un da etkilendiğini düşünmek istiyordum. Sinirleri bozan taraf hep o olamazdı sonuçta, değil mi?

Fotoğrafları gönderdiğim geceden sonraki günlerim oldukça normal geçmiş, kampüs sınırları içerisinde ağzımın sularını akıtarak San'ı gözlemlemeye devam etmiştim. Taehyung'u ise bir ya da iki kez görmüş, yine de yanına adımlamamıştım çünkü kurallar netti. O bana yazmadan ona yazarak çizgiyi çoktan aşmıştım ve hala bir şansım varsa bunu boşa harcamak istemezdim.

Ancak beklediğim gibi olmamış, koca bir haftanın sonunda bile Taehyung bana yazmamış ya da odama gelmemişti. Tamam, aptal kurallarından birini çiğnemiştim ama bu beni bir oyuncakmışım gibi atabileceği anlamına gelmiyordu. Benim de bir kalbim vardı ve San için atıyordu. Bana yardım sözü vermişken bunlar hiç yaşanmamış gibi davranmaya kalkamazdı. Günler geçtikçe sinirim artmış, bu hep böyle mi olacak, hep beni peşinden mi koşturacak diye düşünürken en sonunda onu kampüste gördüğüm bir gün ipleri koparmaya engel olamamıştım.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin