23

1.8K 216 186
                                    

🔞

choke!kink & slut!kink

bunlardan rahatsız oluyorsanız bu bölümü geçebilirsiniz.

yarıda kesmek istemediğim için 7k kelime oldu çıktı, 2 bölüm gibi düşünün yani. ve lütfen yorumlarınızı esirgemeyin, yoruldum yazarken... 🥱

.

taehyung

Hayatım boyunca görülmeyi, anlaşılmayı beklemiştim.

Ötekileştiğini, içinde bulunduğu çevrelerden farklı olduğunu, esirgendiğini ve kendi hayatında bile ana karakterlerden biri değil de sikik bir figüran olduğunu hissetmeyen kimse deneyimlediğim bu anlaşılma ihtiyacını hissetmemiştir. Birinin size anladığını belli eden gözlerle bakması, birinin sizi kabul etmesi ve olduğunuz, sırf olduğunuz ve hatta herkese göstermekten çekindiğiniz kişi yüzünden sevmesi bambaşka bir şeydi çünkü.

Böylesine karşılıksız bir sevgiyi ve kabullenmeyi en son annemle babam hayattayken tatmıştım. Küçük yaşlardan beri beni büyüten kişi büyük annem olsa, beni çok sevdiğini bilsem ve ben de onu çok, gerçekten çok sevsem de onda bu anlaşılmışlık ve aidiyet hissini tekrar bulamamıştım. Bana gözü gibi bakıyor, beni düşünüyor, beni elinden geldiğince iyi yetiştiriyordu ancak gözünde olduğumdan çok daha farklı biri olduğumu biliyordum. Kız kardeşim Hena için bir kurtarıcıydım ona göre, ailemi kaybettikten sonra bile yıkılmayan, hızla büyümek zorunda kalıp hayatın yükünü omuzlarıma alan bir kahramandım, ancak asla geceleri annesini özlediği için ağlayan Taehyung, kardeşinin geleceği için endişelenen ve onun çocukluğunun kendisininkinden daha iyi geçmesi için istemediği bir adama dönüşen biri değildim. Büyük annemin gerçek beni tanımamasının en büyük sorumlusu bendim, biliyordum. İkisi için bir kalkan olmak adına onlardan uzaklaşmış, zayıf yanlarımı, endişelerimi ve korkularımı görmemeleri için büyük uğraş vermiştim. Sadece Hena'yı yatırdıktan sonra ağlayabilmiştim mesela, on yedi yaşındayken elim ilk kez silah tuttuğunda barut kokan parmaklarımla eve gitmeyi kendime hak görmemiş, bir arkadaşta kaldığımı söyleyerek geceyi soğuk bir bankta geçirmiştim. Zorlandığımı, tüm bunların benim için kolay olmadığını biliyordu, biliyorlardı, yine de gördükleri buz dağının sadece görünen yüzü, okyanusta bir damlaydı.

Jeon Jeongguk'un ise kocaman gözleri vardı.

Gerçekten, sadece onun bildiği dilde bir büyüyle gezegendeki tüm ışığı irislerine hapseden gözleri tıpkı bir geyiğinki gibi iri irilerdi ve kalbinden geçen tüm hisleri bir ayna gibi o parlak gözlere yansıtıyor, sorunun ne olduğunu anlamayacağım şekilde kalbimin bir ve bazen iki kere duraksamasına neden oluyordu.

Yaşamlarımızı birer çizgi olarak düşünürsek bundan birkaç ay öncesine kadar Jeon Jeongguk'la hayatlarımızın paralel gittiğine yemin edebilirdim. Çünkü bilirsiniz, paralel doğrular asla, sonsuzda bile kesişmezler ve biz de Jeongguk'la böyleydik işte. Onu kampüste görürdüm, sonradan başıma bela olacak ama o zamanlar bunun farkında olmadığım o koca gözleri çehresinde oldukça karakteristik durduğu için onu her gördüğümde kim olduğunu da bilirdim. İsmi hafızamda silik, hiç kullanma ihtiyacı hissetmediğim için öylesine bir kelime olsa da mevsimler değişir, onun ve benim hayatımda asla kesişmeyen olaylar olur; gecesinde yaşımın iki katı bir adamın ensesine tetiği dayadığım bir günün sabahı kampüste onu atkısını burnuna kadar çekmiş, kollarında göğsüne bastırdığı kitaplarıyla beraber yürür ve arkadaşına hevesli hevesli bir şeyler anlatırken görürdüm. Yelkovan ve akrep yarışır, koca gözlerin hatırası aklımdan çıkar, sonra akşamına yüklü bir para teslimatı yapmak için son dersimi ektiğim rastgele bir gün onu yapraklarını dökmüş olan iri bir ağacın gövdesine yaslanmış, yalnız bir şekilde ağlarken görür ve içimde kıvılcımlanan küçük merak kıpırtılarını görmezden gelerek başımı çevirir, kendi işime bakardım. Böyle böyle geçirmiştik günleri. O bambaşka, ben apayrı şeyler yaşarken yaşam çizgilerimiz asla kesişmemiş ve bizi birbirimizden haberdar etmemişti.

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin