15

1.7K 278 145
                                    

Gözler kalbin aynasıdır derler. Duyguları, düşünceleri, en derinlere gömülü olan sırların serzenişlerini gözlerden, bakışlardan anlayabiliriz. Ve biri, içinde gerçekten çok karanlık bir kötülük saklıyorsa bunun da gözlerden görülebileceğine, en azından o karanlığın içimi üşüteceğine eminim.

Ancak bu hayatta sadece birinin bakışlarıyla böylesine ürpermiş, zift karası gözlerinden akan soğuklukla iliklerime kadar donduğumu hissetmiştim. Güçlü, acımasız ve otoriter bakışları yorgun gözlerinden benimkilere ulaşıyor, olduğum yerde küçülüp kaybolmak istememe neden oluyorlardı.

Her şey evdeki yardımcılardan birinin önünde, bel hizasında birleştirdiği elleriyle herkesin bulunduğu odaya adımlayıp "Akşam yemeği servisi şimdi başlıyor." Demesiyle başlamıştı. Dakikaları Taehyung'a ve Younghee denen o kadına bakmamaya çalışmakla, zor da olsa kendimi San'la muhabbet etmeye zorlamakla geçirdiğimden o beni fark etmese de yardımcı kadına parlayan gözlerle bakmış ve hemen oturduğum yerden kalkmıştım.

Oradan çıkmış ve salon dedikleri odadan daha küçük, ancak yine de sıradan bir yemek odasına göre oldukça büyük olan bir alana geçmiştik. Ortada olan ahşap yemek masası büyük bir dikdörtgen şeklindeydi ve üzerinde herkese yetecek kadar servis açılmıştı. Dört şamdan üzerlerindeki mumları tutarken sadece görüntü için yerleştirilmiş olan kırmızı güller de masayı süslüyordu. Başımı hafifçe yukarı kaldırdığımda oldukça yüksek tavanlı olan bu odayı devasa, benden bile büyük olduğundan emin olduğum bir avizenin aydınlattığını görmüş ve ister istemez birinin kafasına düşüp düşmeyeceği hakkında endişelenmiştim. Yemek masası ve avize dışında odadaki diğer eşyalar duvarlarda bulunan, evin genel estetiğine ve renk paletine uyan tablolardı.

Belimde bir dokunuş hissettiğimde bunun San olduğunu anlamış ve kulağıma doğru eğilip "Gel, bizim yerimiz şurası." Dediğinde onu takip etmekten başka bir şey yapmamıştım. Dikdörtgen masanın en ucuna yakın bir yere doğru yürüdüğümüzde San'ın benim için çektiği sandalyeyle şaşkınlığımı gizlemekte zorlansam da bir teşekkür mırıldanarak oturmuş ve onun bu kadar kısa bir sürede nasıl da değiştiği hakkında düşünmüştüm. O, masanın uzun kenarının en başına oturmuşken ben de hemen yanında oturuyordum ve o an en son beklediğim şey San'ın tam karşısındaki sandalyeyi çeken kişinin Taehyung olmasıydı.

Hiçbir şey olmamış gibi, ne San'la ne de benimle hiçbir problemi yokmuş gibi rahat bir şekilde sandalyesine oturan Taehyung olduğum yere kısa bir bakış attığında şaşkın bakışlarımı önüme doğru çevirmiştim. Ancak şaşırma merasimim bitmemiş olacak ki karşımdaki sandalyenin de Younghee tarafından çekildiğini görmüş ve karşıma yerleşmesini büyük gözlerle izlemiştim. San'a baktığımda önümüzdeki ikiliye siniri bozulmuş bir bakış attığını ve ellerini masanın üzerinde birleştirdiğini görmüştüm. Taehyung'la bakışları buluştuğunda birbirlerine bakarken hafifçe yana yatırdıkları başları ve kaldırdıkları tek kaşlarıyla ne kadar da benzediklerini düşünüyordum. Bu ışıkta, bu evde, bu atmosferde onları kardeş gibi gösteren bir şeyler vardı.

Taehyung hakkında düşündüm. Kardeş gibiydik, demişti San. Eşitlerdi, birbirine denklerdi ancak bir yandan da değillerdi çünkü San'ın sütten çıkmış ak kaşık olmadığını biliyordum ancak kafes dövüşlerinde milleti öldüresiye dövmediğinden de emindim. Onları eşit derecede güçlü ama bir yandan da zayıf yapan, bir zamanlar kardeş gibi olmalarına rağmen şu an birbirlerinden nefret etmelerine neden olan ve tuhaf bir şekilde hala sürekli aynı odalarda, aynı insanlarla beraber olmalarını sağlayan bir şeyler vardı. Bilmediğim ancak öğrenmeye oldukça hevesli olduğum çok şey vardı daha.

Evdeki yardımcılar herkesin önüne başlangıçları servis etmeye başlarken Taehyung ve San arasında kalan, masanın en başındaki boş sandalyeye baktım. İçimden bir ses oranın kime ait olduğunu bildiğimi söylüyordu ve evet, bu malikaneye gelirken onunla yüz yüze geleceğim gerçeğini de kabul etmiştim. Yine de vücudumdaki her bir sinirin gerildiğini hissetmeden edemedim. Royal'e ikinci kez, davetsiz bir şekilde girdiğimi, üstüne üstlük aşağıya inip arenayı bulduğumu ve Taehyung'u dövüşürken izleyip dayak yemesine neden olduğumu biliyordu. Tüm bunları biliyordu ve nazik bir uyarıyla bir daha Royal'in önünden bile geçmemem gerektiğini de söylemişti. Dolayısıyla o adamla aynı masaya oturmak avuçlarımın terlemesine ve neyle karşılaşacağımı merak etmeme neden oluyordu. Beni burada gördüğüne şaşıracak mıydı mesela? Yoksa her şeyden olduğu gibi bundan da mı haberi vardı? Beni görmezden mi gelecekti yoksa herkesin içinde azarlamayı mı tercih edecekti? San'a tüm bunlardan bahsetmiş miydi ya da bu; Taehyung, ben ve onun arasında bir sır olarak mı kalmıştı?

𝙝𝙖𝙧𝙙 𝙛𝙚𝙚𝙡𝙞𝙣𝙜𝙨, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin