Bölüm 18

184 24 7
                                    

"SANA YAZ DEDİYSEK YAZACAKSIN!" Duyduğum gür sesle uykumdan sıçrayarak uyandım.

"Elinden geleni ardına koyma soysuz." Karşı zindandaki adamın hakaretinden sonra karşısındaki asker sağlam bir yumruk geçirmişti yüzüne. Açık olan yaralarından kan sızmaya başladı. Mimiklerinden acı çektiğine dair hiçbir şey anlaşılmıyordu.

"Senin o bey oğlu havaların burada sökmez. Burada benim sözüm geçer. Yaz şunu elimden bir kaza çıkmasın."
Adamın dudakları kıvrıldı.
"Cehenneme kadar yolun var."

Asker tam adama saldıracakken yanındaki askerler engel oldu.
"Durasın. O bize canlı gerek. Elinde kalmasın." Genç asker diyecek bir şey bulamamış olmalı ki bir hışımla zindandan çıktı. Peşinden diğer askerler de onu takip etti.

Karşıdaki adama baktım. Demek bey oğluydu. Karatoygarlar'ın esiri olduğumuza göre ya Barak ya da Gökmen beyinin oğlu olmalıydı.
"Ne yazmanı isterler senden, dertleri nedir?"

Sadece baktı, cevap vermedi. Beni tepeden tırnağa inceledi. Bu arada ben de onu inceliyordum. Yapılı olduğu perişan haline rağmen anlaşılıyordu. Gerçi buralarda herkes küçük yaşlarda kılıç kullanıyor, iyi birer savaşçı olarak yetişiyorlardı. Yemyeşil gözleri ve gece karası saçlarıyla çekici göründüğünü itiraf etmek zorundaydım. Vücudu çeşitli yaralarla kaplıydı. Ona her ne yazdırmak istiyorlarsa bu onlar için önemli olmalıydı.

Bir dakika, ben neden bu adamın iç sesini duyamıyorum! Tolunay da ortalarda görünmüyor zaten. Buralarda da ben mi göremiyorum? Yakınlarda nöbet tutan askerlerin zihinlerine ulaşmaya çalıştım. Koca bir boşlukla karşılaştım. Yeteneklerimi kullanamıyordum. Şu an herhangi bir insandan farkım yoktu. Açina'nın varlığını hissedemiyordum. Demek bu yüzden yanımda değildi. O da beni hissedemiyordu. Yoksa burada bulunan herkesi parçalar etiyle kendine ziyafet çeker ama beni kurtarırdı.

Gözümden ardı ardına yaşlar süzülürken kendimi tutamadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Annemin hiçbir emanetine sahip çıkamamıştım. Elimde kalan güçlerim ve iyem iken onları da kaybetmiştim. İşe yaramazın tekiydim.

"Ne diye ağlarsın hatun, çok mu önemli neden burada olduğum senin için?"
Cevap vermedim, veremedim. Konuşacak halde de değildim zaten. Boş boş önümdeki duvarı izlerken bakışlarını üzerimde hissettim. Dönüp bakmadım.

Belki de en başından bu topraklara adım atmamalıydım. Ya da en azından Asena uyandıktan sonra büyüdüğüm topraklara geri dönmeliydim. Yapamadım. Açina'yı ait oldukları topraklardan ayıramadım. Vahşi bir kurttu. Avlanmak isterdi. Doğaya aitti. Şehir onu boğardı. Kaldı ki geldiğim yerde hiçbir şeyim kalmamıştı. Kendime bakamazken iyemi aç bırakırdım.

İçimde derin bir boşluk vardı. Farkında olmadan iyem ruhumda büyük bir alan kaplıyordu. Ve yeteneklerim. Benim bir parçam olmuştu. İkisini de kaybetmek tarifi imkansız bir acı veriyordu. Ah! Tolunay'ın tepemde boş boş konuşmasını bile özlemiştim. Acaba burada mıydı yoksa onu göremediğimi fark edip gitmiş miydi. Beni pek sevmezdi zaten. Sırf yalnızlıktan sıkıldığı için yanımda kalıyordu. Şimdi onu göremezken kalmasının bir anlamı yoktu.

Sağıma döndüm ve onu gördüm. Kaşlarını çatmış beni izliyordu.

"Üzülme, buradan çıkacağız. Ailene geri döneceksin. " demesiyle gözlerim doldu.
"Yok ki benim ailem." Bakışları değişmişti. Neydi bu acıma mı, merhamet mi, yanlış mı görüyordum yoksa anlayışla mı bakıyordu.

"Gidecek yerin yoksa benimle gelebilirsin. Beyliğimizin kapıları herkese açıktır. "

Söyleyecek bir şey bulamadım. Bakışları beni rahatsız etti. O böyle bakarken insanlardan uzak kalamazdım. Tekrar önüme döndüm.

Düşüncelere dalmışken zindan kapısı açıldı. Sabahki askerdi. Karşıdaki adama bakıp, "Seninle sonra ilgileneceğiz Alptekin Bey." Dedi ve bana yöneldi.

"Diyesin hele minik kuş hangi beyliktensin, kimlerdensin?" Ağzımı dahi açmadım. Askere dik dik baktım.
" Demek zoru oynarsın. Öyle olsun. Ben istediğimi elbet alırım."

Yanındaki askere yöneldi. Açın şunun kapısını. Asker kapiyi açtı ve içeri girip ellerimi ve ayaklarımı zincire vurdular. Benim nefret dolu bakışlarıma gür bir kahkaha attı. "Seni evcilleştirmek güzel olacak" dedi ve belindeki hançeri çıkardı.

Bu arada Alptekin elindeki zincirleri çekiştiriyor, karşımdaki adama hakaretlerini sıralıyordu. "Lan gücün kadınlara mı yetiyor? Bir karatoygar bile bu kadar şerefsiz olamaz. " Öyle ki ondan şu an ben bile korkmuştum. Biraz daha zorlasa zincirleri kıracak gibiydi. Karşımdaki asker ona tedirgin bir bakış atıp zincirlerin sağlamlığına güveniyor olmalı ki bana döndü.

"Sana son bir şans veriyorum hatun. Kim olduğunu söylemezsen işkenceyle konuşturmak zorunda kalırım ve inan bu hiç hoşuna gitmez." Durdu ve bana baktı. Söylemeyeceğimi anlamış olmalı ki hançerini yaklaştırdı. " Sen bilirsin. Yazık olacak güzelliğine " dedi ve sol kolumu tuttu. Üzerimdeki gömleğin kolunu yırtarak hançeri kolumun üzerinden başlayarak aşağı doğru kaydırdı. Canım hiç olmadığı kadar yanıyordu. Kolumdan oluk oluk kan akıyordu. Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Ona bu zevki yaşatmazdım.

Gözlerimi Alptekin'e çevirdim. Birazdan burayı yakacak gibi bakıyordu. Zincirlere hırsla asıldı. Zinciri zindana bağlayan çiviler yerinden oynadı. Karşımdaki asker panikle konuştu. "Şunun kapısını kapatın!"

Askerler kapıyı kapatamadan dışarıdan kılıç ve bağırış sesleri gelmeye başladı. Bir asker telaşla içeri girdi. "Komutanım Gökmenler baskın verdi. Çok dayanamayız. "
"Allah kahretsin! Gidiyoruz. "

Ardına bakmadan zindandan ayrıldı. Alptekin son kez zincire asıldı ve duvardan sökmeyi başardı. Ellerinde zincirle bana yaklaştı ve gömleğinden yırttığı parçayla kolumu hızlıca sardı.

"Az dayanasın. Birazdan buradan çıkarız."

Cevap veremedim. Kan kaybından bayılmak üzereydim. Zindana biri girdi.

"Şükür beyim. Yaşarsın."
"Hatun yaralıdır. Çok kan kaybetti. " dedi ve askerden aldığı anahtarla önce kendinin, sonra benim bileklerimi çözdü. Hızla beni ayağa kaldırırken ani hareketle başım döndü.
Yürüyemeyeceğimi anlamış olmalı ki beni kucağına aldı ve zindanın çıkışına yöneldi. Dışarı adım attığımızda bizi ormanlık alan karşıladı. Gözlerim kapanırken son gördüğüm endişeyle bize yönelen Kutalmış Bey'di.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin