bölüm 9: babam üzülmesin diye
Aybars Meryem ile üniversite zamanı tanışmış henüz yirmi yaşlarının başındayken bir yuva kurmak istediklerine karar vermişlerdi. Aşk ateşine tutulduğunu sanan iki yürek bir an önce kavuşmak istemişti ki önlerinde Aybars'ın babası hariç hiçbir engel yoktu.
Mustafa Efendi oğlunun okuyup öyle yuva kurmasını isterken bu ilişkinin evlilik boyutuna varmasını hiçbir zaman desteklememişti. Kaldı ki Meryem'in babası zorluk çıkartana kadar. Apar topar evlenip yuva kuran gençler hayatı toz pembe yaşıyor o yaşlarının tadını çıkartıyorlardı.
Aybars hayatın ilk darbesini o yıl babasının aniden nükseden hastalığı yüzünden üniversiteyi bırakıp çalışma hayatına atılarak yemişti. Bundan da hiç gocunmamıştı.
O yılın ona kattığı güzelliklerden birisi de Bora'ydı. Bir baba olmak omuzlarına oldukça büyük yükler bindirmişti fakat o, her şeye rağmen bundan memnundu. Mükemmel giden evliliği, babasının kendisiyle gurur duyması ve daha nice duygu beraberinde onu takip ediyordu.
Mutluydu.
Meryem üniversitedeki iki yıllık bölümünü bitirmiş fakat hamileliği yüzünden çalışmayarak evde çocuğuna bakmıştı. Bir şekilde hayatları böyle devam ederken Mustafa Bey'in sağlığı daha iyi olup iş hayatına atıldığında hayatları maddi açıdan çok daha rahat bir konuma gelmişti.
Ali de işte bu sıralarda, bir sonbahar mevsiminin biten ayının akşamında dünyaya gelmişti. Aybars hayatının ikinci baharını yaşarken çok geçmeden Eylül'ün haberini almıştı, daha canlı bir kişiliğe bürünmüş, tam olarak baba olmanın hakkını vermişti.
Bundan sonrasında ne Meryem ne Aybars çocuk düşünmüyordu. Öyle ya hayatın cilvesi yine onlara vurmuş dört senenin ardından ikizlere hamile kalan karısıyla deli gibi mutlu olmuştu. Sadece bu mutluluğun tek kişilik bir mutluluk olduğunu ise uzun bir zaman boyunca anlayamamıştı. Hayatı tam olarak bu zamandan sonra ikiye ayrılıyordu.
Çocukları bu dünyada her şeyinden önce geliyordu Aybars'ın. Mutluluk dediğinde aklına çocuklarının şen kahkahaları, yaramazlık dediğinde o namaz kılarken sırtına çıkmaya çalışan çocuklarının kendi hallerinde eğlenmeleri, bayram günü erkenden kalkıp sıraya dizilerek elini öpmeleri, bahçede oynarken yaramazlık yapıp annesinden azar işitmemek için dev gibi bedeninin arkasına sığınmaları, babalarını at yapıp sırtına binerek evde dolanırken bundan oldukça zevk almaları, annesi izin vermiyor diye babasına koşup çikolata parası almaları, ramazan zamanı yarım gün oruç tutarak birbirlerini geçmeye çalışmaları geliyordu. Aybars'ın tüm hayatı tamamiyle buydu.
Eğlenceliydi. En önemlisi huzurluydu.
Bu huzur er ya da geç bozuldu ve yerini Aybars'ın toparlayamayacağı kocaman bir boşluğa bıraktı. Anne boşluğu nasıl dolardı bilmezdi ki o. Ama yine de kolları sıvadı ve içinde hem ihanetin hem de evlat acısının onu devirmesine müsaade etmeden geride kalan çocuklarıyla ilgilendi. Bir yandan oğlunu ararken bir yandan da yıllarca onlara hem anne hem baba olmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben bazen eksilirim biraz
Novela JuvenilYiğit Ege sorunlu ve baş edilemez bir çocuktu.