bölüm 19: ne ilk ne son
Aybars, sabah ezanının ardından odasına gelip yatağına kıvrılan oğlunu uykusunda izlerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti. Kendisi de yatağın diğer tarafına uzanmış, yıllardır boş kalan ve kimsenin elinin değmediği yatağının doldurulma hissini içinde yaşıyordu.
Bir zamanlar bu yatağa sığamadığını hisseder yüzüne bile bakmak istemezdi. Belki yaşı fazlasıyla geçmişti veya boyu ve görünüşü duygusal bir adam imajını komple ortadan kaldırıyordu ama Aybars'ın yere göğe sığamadığı uzun zamanlar olmuştu. Tam da burada, bu odanın içinde. Ona bakan güçlü bir adam görürken Aybars aynada kendine baktığında evladına sahip çıkamayacak kadar aciz bir adam görüyordu. Ve onu on beş sene boyunca bulamayacak kadar da güçsüz.
Şimdi, her gece hayalini kurduğu gibi hatta hayallerinin bin kat üzerinde bir mutluluğu vardı. Yine de kalbinin bir yerlerinde bu mutluluğu ve huzuru bozan düşünceler onu esir alıyordu.
Sanki her an bir şey olacak da yine bir evladı elleri arasından kayıp gidecek gibi.
Aybars başını çevirip yanında yatan oğluna baktıktan sonra bir elini kaldırıp onun saçlarını okşadı. Bu yatak bütün çocuklarının sığabileceği kadar genişti. Aslında geniş olan Aybars'ın bütün evlatlarını gövdesine sığdırabilecek kadar merhamet dolu bir adam olmasıydı. Yüreğiydi.
Bu yürek sadece evlatlarına böyle atıyordu.
Yıllar geçtikçe yaşadıkları hatırına daha fazla gelir olmuştu. Eski eşi, abisi bildiği adamın ihaneti, oğlunun yokluğu, annesiz kalan çocuklarını eksiksiz büyütme çabası, kansere bir çare, aramak, aramak ve aramak. Yiğit'i aramak. Oğlunu. Ona öyle bir oyun oynamışlar, öyle bir canından vurmuşlardı ki Aybars'ı... Aybars bir daha kalkamayacağını, bir daha hayatı öyle gençliğindeki gibi doyasıya yaşayamayacağını anlamıştı.
Şimdi ömrünün belki bilemedin on senesinde huzurlu olmak istiyordu. Omuzlarında bunca yük, kalbinde bunca ağrı varken daha fazla yaşayacağını hiç düşünmese bile yaşadığı zaman boyunca eksik olmak istemiyordu.
Yiğit tekrar öksürdüğünde babasına arkasını dönüp yastığa daha çok sokulmuştu. Burnundan nefes alamadığı için ağzı hafif aralık dururken ağzını şapırdatmasıyla Aybars güldü.
Çocukları her ne kadar boyuna gelmiş olsalar da hâlâ onları beş yaşında çocuk gibi görmekten kendini alamıyordu. Hangisine baksa o içini ısıtıyor ister istemez yüreğinde kocaman bir sevgi seli oluşuyordu.
Sabah saatlerinde odasının kapısının tıklatılmasıyla Aybars kendine geldi. Saniyeler içinde içeri giren Bora tam ağzını açacakken Yiğit'i burada görmesiyle duraksamış diyeceğini de unutmuştu. "Burada mı uyudu?"
"Evet, kapıyı sessizce kapat da gel." Babasının dediğini yaparak küçük odadaki kenarda duran sandalyeyi çekti ve yatağın karşısına hizaladı. Oturduktan sonra "Ben de onu arıyordum. Yine bir yaramazlık peşinde diye düşünmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben bazen eksilirim biraz
Ficțiune adolescențiYiğit Ege sorunlu ve baş edilemez bir çocuktu.