bölüm 17: babam arkamda
Ergenlik zamanlarımda, yani tam da bu zamanlarda birçok kez kavgaya karışarak karakola alınmış biri olarak buraları avucumun içi gibi biliyordum. Ama benim karakola gelme sebeplerim hep kavga ve dövüştü. Annemi ve babamı sinir etmek için saçma propagandalara katılır saçma yerlere üye olurdum. Bir gün kahve ocağından bile toplanmışlığım vardı ki, o gün bile herkesin üzerinden bir şeyler çıkarken tertemiz, püripaktım.
Ben hiçbir zaman iyi bir çocuk, iyi bir evlat olamadığımı zaten biliyordum. Eskiden böyle bir derdim de yoktu.
Şimdi, içime yavaş yavaş yayılan korkunun asıl sebebini anlayamıyordum.
Benim gerçek ailem gözümde kusursuzdu. Babam kusursuzdu, benden büyük kardeşlerim her görevini eksiksiz yerine getirmiş bir meslek sahibi olarak babalarını gururlandırmış insanlardı. Emir ise bunun için köpek gibi çalışıyordu.
Bildiğim tek şey, babamın bu halde olmamı hak etmediğiydi.
Eski ailem sonuna kadar hak ederdi. Ben de onlara hak ettiklerini misliyle veren, hiçbir hayat dersinden akıllanmayan o yaramaz, baş edilemez ve sorunlu çocuk olmuştum.
Düşüncelerimden sıyrılırken derin bir nefes alarak duvardaki saate baktım. Buraya geleli bir saat oluyordu. Küçük bir sorguya katılmış, ifademi vermiştim. Reşit olmadığımız için arabada bizimle gelen bir polis abinin ricasıyla hepimizi ayrı odalara almışlar, bekletiyorlardı. Karşımdaki koltukta oturup bana göz kulak olan bir kişi daha vardı. Bu alandaki polislerin bu kadar duyarlı olduklarını bilmiyordum. Rencide etmeden, sessiz sedasız her şeyi halletmişlerdi. Hatta bir tanesi motive bile etmişti.
Şimdi ise bir büyüğümün gelip beni almasını bekliyordum. Onlara Bora'yı aramalarını söylemiştim. Diğerlerini aratıp da kalplerine indirmek istemiyordum. Saat bir hayli gecikiyordu ve bizim İzmit işi bu gidişle yatacaktı. Bu halde bile hâlâ bunu düşünüyor olmam da garipti.
Bilmem kaçıncı kez öksürüğümü tutamayıp öksürdüğümde ciğerimi masaya bırakmıştım. Duvar kenarında üst üste dizilmiş kolilerde su vardı ve hâlâ tanımadığım adam içinden bir şişe su çıkarıp "Yakala," diyerek şişeyi bana fırlattı. Daha ne olduğunu bile anlamadan üzerime doğru gelen şişeyi zar zor tuttum. "Teşekkür ederim."
Sadece başını sallamakla yetinmişti. "Ailemden biri geldiğinde gidebilecek miyim?"
Keskin bakışları bana yönelirken suyu açıp birkaç yudum almıştım. "Gidebilirsin. Korkmanı gerektirecek bir şey yok, rahat ol."
"Bora öğrendiğinde korku filmi çekeceğiz burada," diye homurdandım sessizce. Oflayarak bir kere daha saate baktım. Bunalmış ve sıkılmıştım. Biraz da verilecek tepkilerden korkuyordum.
"Öylece elimi kolumu sallayıp gideceğim öyle mi?"
"Siciline işlenecektir. Doktor raporu alınacak zaten eğer kanında bir şeye rastlanmazsa sıkıntı olmaz." Tek kaşını kaldırıp suratıma bakmıştı. "Rastlanmaz değil mi?"