bölüm 10: fotoğraf albümü
Uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken kimse ne yemek yemişti ne de başka bir şey yapmıştı. Saat gece yarısına gelirken Ali onuncu aramasını gerçekleştirip en sonunda abisine ulaştı ve geldikleri haberini aldı. Herkes bir nebze olsa da rahatlamışken ne olduğunu çok merak ediyorlardı.
Ben de dahil.
"Allah'ım sen koru abim de bir şey demiyor ki!" Eylül oturma odasında bir eli ensesinde bir o yana bir bu yana giderken endişeliydi. Fazla endişeleniyordu. "Eminim bir şey oldu babamın da sesini duyamadık zaten."
"Felaket tellalı gibisin abla," dedi Emir. "Ağzını bir hayra aç lütfen ve başımı döndürdün artık otur."
"Gerçekten Eylül, hadi." Ali Eylül'ün omuzlarına baskı uygulayarak onu oturttuğunda ben yattığım yerde kollarımı göğsümde bağladım. Kaç saattir aynı pozisyonda aynı koltukta oturmaktan götümün çanağı ağrımış artık hissetmeyeceğim dereceye gelmişti.
"Siz ne anlarsınız, en son böyle gelmediklerinde çalıştığı yerdeki Mehmet amca elini makineye kıstırmış iki parmağından olmuştu. Babama da aynısı.." Eylül gerçekten felaket tellalı gibiydi. Ali onu susturunca ben de rahatladım. "Ya Eylül dur Allah aşkına. Öyle şey olsa abim bize söylerdi."
Babamın nerede nasıl şartlar altında çalıştığını bile bilmediğimi fark ettim. Ne iş yapıyordu da parmağını kaptıracaktı ki?
"Tamam sustum haklısın." Bir süre sessizlikle beklediğimizde zilin çalmasıyla herkes bir anda ayağa fırladı. Saniyesinde kapıyı açarlarken ben uyuşmuş bacaklarımı zorla kaldırıp peşlerinden ilerlemiştim. "Baba ne oldu, hii eline ne oldu?!" Eylül'ün yüksek sesiyle endişelendim. O dediği şey mi gerçekleşmişti? Hızla kapıdaki adama baktığımda serçe parmağının sargılı olduğunu gördüm. "Bir şey yok çatlak sadece." dedi Bora. Onu da o an fark ettim zaten.
Şu an sadece Maviş'e odaklanmıştım. Oldukça yorgun gözüküyordu. Göz altlarındaki halkalar kendini belli ediyordu. Eylül'ü kolunun altına çekip dudaklarını saçına bastırdı. "İyiyim ben ufak bir iş kazası." Açıklaması gözlerimi dolduracaktı neredeyse. Ne kadar güzel bir açıklamaydı.
"Bu kaçıncı baba? Allah aşkına başka iş mi yok çık oradan kendine zarar veriyorsun sadece." Ali'nin söyledikleriyle Ali'ye bakıp yorgun argın bir tebessüm kondurdu dudaklarına. "Koltuğu taşırken oldu oğlum ben de anlamadım, daha dikkat ederim bir dahakine."
Mobilyacı mıydı babam? Hmm.
"İçeri geçin artık. Baba yemekleri ısıtayım ben de açsınızdır." Emir mutfağa ilerleyecekken "Yok oğlum yatacağım direkt," dedi. İçeri geçtiklerinde Bora ayakkabısını çıkarırken göz ucuyla bana baktı. Bir omzumu duvara yaslamış onları izliyordum. "Hadi herkes yatağa yarın güzel bir kahvaltı yaparız. Okulunuz, işiniz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben bazen eksilirim biraz
Dla nastolatkówYiğit Ege sorunlu ve baş edilemez bir çocuktu.