Yazardan not
Kitaptaki karakterlerin sayısı oldukça fazla olmasıyla beraber daha eklenecek bir çok kişi var. Ben her bir karakterin benimsenmesi ve sevilmesi taraftarı olduğum için mümkün olduğunca fazla beraber geçen sahne yazıyorum. Artık bölümler olaylar başlayacağı ve tabii anladığınız üzere Egemen'in Suna için tekrardan şans denemesi ile ayrıntılı olacak. Ben uzun ve tabii ayrıntı yazmasını seven birisiyim bu yüzden şimdiden söylüyorum. Bundan sonraki bölümler olaylara göre uzun olacaktır. Şimdilik bu bölümü birden bu kadar uzun yazmak istemediğim için burada kestim.
Bölümleri beğenmeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayınız. Keyifli okumalar dilerim.
(Bölüm kelime sayısı: 12.270)
8
Ben hâlâ seni seviyorken nasıl başka bir kadının alyansını takabilirim? Duyduğum sözler ile yerimde kas katı kesilirken arkama bakmaktan korktum. Neden bilmiyordum ama Egemen'in yüzüne bakmaktan çekinmiştim. Çok uzun bir zamandan sonra kalbim hızla attı. Stresten ya da korkudan değil. İstemediğim bir şekilde mutluluktan. Bu adamın beni sevdiğini söylemesi neden beni bu kadar mutlu etmişti? Hiç mi gururum yoktu benim? Ben neden hâlâ beni terk edip giden bir adamın beni sevdiğini söylediğinde çocuk gibi heyecanlanıyordum? Kendimden nefret ettim. İlk defa kendimden nefret ettim. Sonra Egemen'den nefret ettim. Dilhun gibi güzel bir kıza bunu yaptığı, arkasından iş çevirdiği için Egemen'den nefret ettim.
Dudaklarım alayla kıvrılmıştı ama o yüz ifademi görememişti. "Ne kadar kolay ya." Sesim biraz fazla neşeli çıkmıştı. Yavaşça Egemen'e doğru dönerken elimle alkış yapmaya başladım. "Önce bir kızın hayatına gir. Sonra onu kendinde kör kütük aşık et. Ha birde bakmışsın ortalarda yoksun. Sonra geliyor kız seni buluyor ama ne görsün paşamız nişanlı." Son cümleyi söylemekten nefret etmiştim. Öyle ki hiç konuşmamış olmayı dilerdim. Ellerimi iki yana açarken bahçeyi işaret ettim. "Ha birde Egemen hazretleri bir gece evlerinin bahçesinde terk ettiği kıza seni seviyorum değip açık kapı bıraksın."
Egemen öne doğru bir adım atarken elimi havaya kaldırıp onu durdurdum. "Suna beni yanlış anladın." dediğinde elimle sus işareti yaptım. Sinirden dişlerimi sıkıyordum. "Ya açıklama yap desem ağzını açamayacaksın birde karşıma geçmiş beni yanlış anladın diyorsun Egemen!" diyerek biraz yüksek sesle çıkıştım. Canım sıkılmıştı. Burada olmaktan, onunla konuşmaktan canım sıkılmıştı. Kollarımı göğüs hizamda bağlarken merak ettiğim bir şey sordum. "Neden?" devam etmemi bekledi. Ayrıntıya ihtiyacı vardı belli ki. "Beni neden terk ettin. " Egemen sessizliğini korurken dudaklarını araladı. Konuşmaya başlamadan önce, "Geçerli bir açıklama yapacaksan o konuşmayı yap Egemen. Kendimi yetersiz hissettiğim onca geceye ilaç olacak, beni ağlattığın her anın telafisini yapacaksan konuş." diyerek onu uyardım. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Sorunun bende olmadığını, her şeyin onun aptallığını olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı.
"Sen hiçbir zaman yetersiz olmadın Suna. Sen benim tanıdığım en güzel en harika kadındın. Hep de öyle kalacaksın. Bunu kimse değiştiremez. Ama mecburdum. Sana anlatamayacağım şeyler oldu. Gitmek zorundaydım Suna." diyerek konuştu. Sanırım uzun bir aradan sonra ilk kez onu bu kadar ciddi görmüştüm. Gitmek zorundaydım Suna. Nedenlerle ilgilenmiyordum. Ben bana yaşattıkları ile ilgileniyordum. Ve Egemen arkasında çok büyük bir enkaza neden olarak çekip gitmişti. Beni böyle yıldızların gökyüzünü aydınlattığı bir gecede bırakıp gitmişti. Sanırım hiçbir şey ona olan nefretimi dindirmeyecekti. İçimde her geçen gün, onu her gördüğümde kendini katlayan bir kin vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜRAİ
Fiksi Umum"Elimi bir süreliğine tutabilirsin fakat kalbimi sonsuza kadar tut."