"Alara!" Babamın beşinci kez bağırmasına da bir tepki vermeden ayağa kalktım, ona hala sinirli olduğumu söylememe gerek yok sanırım. Benim yerimde kim olsa babasının kızı yaşında üstelik kızının en yakın arkadaşıyla birlikte olduğunuzu öğrense verdiği bir tepki olurdu. Bu tepkisizlik de olsa..Tüm gün orada durup sadece ne kadar kötü göründüğümü gösteren aynaya bir bakış attım, gözaltım morarmış ve iyice çökmüştü. Yüzüm muhtemelen doğru dürüst yemek yemediğim için sararmıştı. Son bir hafta içinde mahvolmuştum. Evet, şuan da beni en iyi tanımlayan kelime buydu. Mahvolmak.
Odamın kapısı aniden açılınca istemeden irkildim. "Alara deminden beri sana bağırıyorum biye cevap vermiyorsun?"
"Duymadım." büyük bir umursamazlıkla yatağımın ucuna oturdum. İnatla babamın yüzüne bakmıyor karşımda ki duvarla bakışıyordum. "Bir şey mi oldu?"
Babam odama pek fazla girmezdi önemli bir şey olmadıkça o yüzden merak etmiştim. "İnanmıyorum unuttun mu?" onu bu kadar heyecanlandıran şey umrumda değildi ama benimle nasıl bir ilgisi olduğunu bilmek istedim. "Noldu? Yoksa evleniyor musun?" babam ciddi anlamda sorduğum soruyu kısa bir kahkahayla geçiştirdi. "Sana bir hafta önce söylemiştim ama unutmuşsun. Akşam birlikte iş yapacağımız arkadaşım ve ailesi geliyor."
Tabi babacığım, senin misafirlerini çok güzel ağırlayıp sahte gülümsememle bakın işte bizim çok mutlu bir hayatımız var der gibi sırıtırım.
"Kararı benim yerime sen vermişsin zaten ne dememi bekliyorsun?" babam söylediklerime aldırış bile etmedi yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu sadece. "Akşam sekizde hazır ol hayatım." sonunda odamdan çıktığında rahatladım.
Sadece bir an babamın iyi olmadığımı fark etmesini istedim. Neden yemek yemediğimi, neden üzgün olduğumu sormasını bekledim. Ama bırak sormayı hiçbirini fark etmemişti bile..
İstemeye istemeye de olsa kalkıp dolabımın başına geçtim. Ne halde olursam olayım ya da ne kadar üzgün olursam olayım bunu asla dışarıya yansıtmazdım işte en çok bu huyumu seviyordum, sonunda okula gitmek için hazır olduğumda evden çıkmıştım.
Okula geldiğimde her şey normal görünüyordu ta ki hızla gelen bir araba yüzünden birikmiş suda çamurdan sıçrayan mahvolan okul formam olmasaydı. "Yuh ama!"
Arabaya ölümcül bakışlar atarken arabanın sahibini tanımadığımı fark ettim. Arabadan çıkan kişi umursamaz bir tavırla arabayı park etti beni görmezden gelerek okula yürüdüğü sırada arkasından bağırdım. "Kime diyorum ben? Duyu organın felan mı arızalı!"
Bana dönüp yüzüme baktı. "Pardon ne?" ve göremediğim kulaklığını çıkarttı.
Çamurdan mahvolmuş eteğime çevirdim bakışlarımı. "Sorun şu ki formamı mahvettin."
Hala adını bilmediğim yabancı formama ve az önce park ettiği arabasına baktı her şeyi yeni fark etmiş gibi yüzünü buruşturdu. "Pardon."
Bu sahte bir pişmanlık göstergesiydi bu bakışları nerede görsem tanırdım. Son derece ego içeren bakışlar. Ne yaparsam yapayım zenginim ve yakışıklıyım bana bir şey olmaz düşüncesi.. İşte bu beni sinirlendiriyordu.
Sinirle yürümeye başladım ve onun yeşil renginde ki arabasının tam yanında durdum onun gözlerine az önce bana baktığı gibi umursamazca baktım. Ayağımı kaldırıp arabasının tekerini birkaç kez tekmeleyip ona döndüm. "Pardon!" dedim onun gibi duygusuzca. Yaptığım şeyden hiç rahatsız olmamış gibi gülümsedi, ilginç bir kişiliği olduğu belliydi.
Onu umursamayıp okula doğru yürümeye başladım ta ki arkamdan seslenene kadar. "Hey vahşi kız! Dursana sana diyorum." Önümü dönüp ona bakarken aslında baya yakışıklı olduğunu fark ettim, simsiyah saçları özenle taranmış ve şekil verilmişti. Kahverengi gözleri vardı ve daha önce hiç kimsede görmediğim kadar açık renkteydi. "Ne istiyorsun?" Adımla seslenmemişti muhtemelen yeni öğrencilerden birisiydi çünkü eğer bu okuldaysa ismini bilmeme ihtimali yoktu. "Yeni öğrenciyim ve gelir gelmez de düşman edinmek istemem, senden de baya korktum o yüzden formanı bana ver kuru temizlemeye göndereceğim." Benimle dalga geçtiğini anlamıştım bu yüzden sadece gülmekle yetindim, muhtemelen diğer tüm erkekler gibi benim güzelliğimden etkilenip benimle flört etmeye çalışıyordu. "Gerek yok yenisini alırım."
"Emin misin? Telafi etmek istiyorum gerçekten. Bu arada ben Oflaz." Neden bu kadar ısrarcı olduğunu merak etmiştim ama bunu anlamak o kadar zor değildi, çok bariz bir şekilde beni etkilemeye çalışıyordu. "Hem ayrıca benim bu numaralara tav olacağımı sanıyorsan yanılıyorsun ben senin bildiğin kızlara benzemem."
Sanki komik bir şey söylemişim gibi gülmeye başlayınca deli olduğunu düşünmeye başlamıştım. "Neden gülüyorsun?" Beni görmezden gelip arkamda bir yere bakmaya başladı.
"Aşkım buradayım!" gelen sesle birlikte kafamı çevirdim sarışın bir kız bize doğru bakıp el sallıyordu, Oflaz yanımdan geçerken bana doğru bakıp göz kırptı sonra da o kıza doğru yürümeye başladı. Sevgilisi olduğuna şaşırmıştım birbirlerine sarılırken onları izliyordum ve tam bir aptal durumuna düşmüştüm gözlerimi devirip okula girdim.
Gün boyunca Sedef'in yapmacık hareketlerine tahammül etmeye çalıştım her şeyi bildiğini söylemek, beni nasıl kaldırdığının hesabını sormak istedim ama kendimi tutmayı başardım. Çünkü onunla ilgili başka planlarım vardı ve benden bu kadar kolay kurtulamazdı onu doğduğuna pişman edecektim.
Eve geldiğimde üzerime günlük giydiğim sade mavi bir elbise geçirip saçımı da atkuyruğu yapmıştım. Babamı sinir etmek için nasıl görüneceğimi pek fazla önemsememiştim onun yüzüne bakıp hiçbir şey olmamış gibi davranmak zaten son derece zordu benim için. Aşağıdan çalan kapı zilini duyunca odamdan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım. Babam sonunda beni fark ettiğinde samimi olmaya çalışarak gülümsedi. "Prensesim de geldi işte." Beni tanıttığı insanlara kafamı kaldırıp baktım. Babam gibi ciddi duran siyah takım elbiseli orta yaşlarda bir adam vardı ve onun yanında karısı olduğunu düşündüğüm çok güzel bir kadın vardı en son kapıdan içeri giren çocuğa bakınca gözlerim kocaman açıldı.
Daha önce karşılaştığım çocuk.
Onun burada ne işi vardı? Bana bakıp ukalaca sırıtıyor ve muhtemelen şuan yaşadığım şaşkınlıktan dolayı yüzümde oluşan ifadeye bakıp keyif alıyordu.
Önceden gördüğümün aksine serseri gibi değilde daha çok modaya uygun giyinmişti. Beyaz gömlek ve altında siyah renkte tarz bir pantolon vardı. Neyseki babam şaşkınlığımı fark etmemişti onları tanıtarak elini uzattı. "Alara'cığım seni Demir Soykan'la tanıştırayım yeni iş ortağımla ve eşi Arzu hanım." onaylayarak başımı salladım ve mahçup bir ifadeyle adam ve eşinin elini sıktım.
"Bu da oğlu Oflaz hemen hemen aynı yaşlardasınız iyi anlaşacağınızdan eminim." Oflaz ne yaptığını anlayamadan elimi tutup kendine çekti ve üstüne bir öpücük bıraktı bunu yaparken gözlerime bakmayı ihmal etmedi. "Hiç şüpheniz olmasın efendim." hiç tekin olmayan bir sırıtmayla ekledi. "Çok iyi anlaşacağız." bence buna kendi bile inanmamıştı, elimi sertçe çektim bu çocukta anlayamadığım bir şeyler vardı. Etkileyici ama aynı zamanda tehlikeli tıpkı benim gibi..
✨
Oflaz hakkında ki düşünceleriniz?
Sizce yeni bölüm nasıldı?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Etkisi | Texting
RomanceAlara: Ben artık bu ilişkiye devam edemiyorum Atlas. Alara: Aslında her şey bir oyundu. Alara: Bizim sevgili olmamız, ilk karşılaşmamız hepsi oyundu. Alara: Böyle öğrenmeni istemezdim ama artık seni kandırmak istemiyorum.