Asaf
Benim ailem; bir baba, iki abi ve benden oluşan dört kişilik bir aile.
Biyolojik babam kim bilmiyorum, annem ben küçükken göçüp gitti. Yanında iyi hissettiği tek adam bir askerdi ve ona yakışan bir şekilde, annemle beni korumak adına geldiği zaman... Kendini koruyamadı, annemin yanına gitti.
Geriye pek kimsem kalmadı, bu yüzden bana babalık yapan bir adam sayesinde bu günlere gelebildim.
Abilerimin ikisi de askerdi ve geriye kalan tek tük insandan birileriydi.
Ellerim arasında kıvırdığım beyaz kağıdı sımsıkı tutuyordum, demir kapısında beklediğim okuluma son kez göz ucuyla bakıyordum. Küçüklü büyüklü gruplar halinde çıkan bazı arkadaşlarıma veda ediyor, mezun olduğumuz için kahkahalarla yolcu ediyordum onları.
"Asaf!" Tanıdık bir ses bakışlarımı okuldan çekti, bana doğru gelen adama döndürdü. Gözlerinin kenarlarında iyice belirginleşmiş kırışıklıklar, saçlarında tel tel uzamış beyazlıklara rağmen hala güler yüzlüydü. "Mezuniyetini kutlarım oğlum."
Onun gülümsemesi, buruk hislerimi silip süpürdü. Büyükçe açtım dudaklarımı. "Teşekkürler!"
Yanıma gururlu bir ifade ile yaklaştı, sonra tam önümde durdu ve kafasını kaldırarak yüzüme baktı. Hala gülümseyen yüzlerimiz olduğu yerdeydi fakat işin garip tarafı biraz eğmek zorunda kalmıştım kafamı.
Anıl'ın yüzündeki gülümseme hızla silindi. "Bu kadar uzamak zorunda değildin!" Diyerek mızmızlandı. Ne kadar böyle konuşsa da içten içe biliyordum ki benim adıma mutluydu.
Biraz zaman sonra yan yana yürüyerek oradan ayrıldık. "Tugay nerede?" Ona bakmadan konuştum.
"Saçını yapamadı bir. Yoldaydı en son."
Aramızdan ayrılan yakınlarımız dışında bir biz kalmıştık. Bir de şu yüzbaşı. Tugay.
Hala bazı şüphelerim vardı gerçi.
"Şimdiye kadarki her şey için teşekkür ederim baba." Dilime birçok söylenecek söz geldi fakat söyleyemedim.
"Evet... Sorun değil."
Biliyorum, bu küçük kelimeler yeterli değil fakat daha fazlası oldukça utandırıcı olurdu.
Sonbaharda üniversite için yurda yerleşecektim ve bir teşekkür gerekliydi.
"Ah, işte Tugay." İleride bir yere bakarak işaret etti babam. Kafamı kaldırıp baktığımda, karşımdaki güçlü adam orada durmuş ve ikimize bakarak arabaya yaslanıyordu.
Adımlarımı hızlandırıp Anıl'ı geride bıraktım. Zamanın zalim izleri yüzünde yer yer edinmiş, omuzlarına her türlü yükü alabilecek bir duruşa sahip olan askerin tam önünde durdum.
O, sırtımdan itekleyen, beni destekleyen bir figürdü.
Babamın ve benim ihtiyaç duyduğum her an bizimleydi.
Kendisi benim kahramanımdı.
"Her zamanki gibi... Bundan sonra da babama iyi bak."
Her şeyi Tugay'a bırakacağım.
"...?" Bir an duraksadı. "Elbette." Kaşları hafifçe kalktı. "Bunca zaman sonra ne düşürdü aklına bu düşünceyi?"
Ona gülümsemedim.
Her şeyi ona bırakacağım ve ben ilerleyeceğim.
Bütün kayıplarımıza rağmen kendi hayatımı kuracağım.
İşte böyle...
Benim ailem; bir baba, iki abi, Tugay ve benden oluşan beş kişilik bir aile.
*
Evet... Ani bir final yaptığım için üzgünüm.
Dediğim gibi, aklımda yaklaşık otuz bölüm vardı ve istediğim çoğu şeyi yazdığım için bitirmek istedim. Kimseyi bekletmek istemiyorum.
Özel bölüm gelecek. Final bölümünü Asaf'ın ağzından yazmak istediğim ve kısa tuttuğum için özel bölümlerde bolca güzel anılar kullanacağım.
Acemi yazarlığımdan dolayı beni affedin, tamamlayamadığım çok nokta oldu. Belki ileride bütün kitabı tekrar düzenler ve hepsini bir arada yayınlarım.
Ayrıca, bu kitap Asaf'ın başının etrafında geçiyordu. Ana kahramanı Asaf diyebiliriz. Biz sadece onun ailesinin nasıl oluştuğunun ve babalarının aşklarını okuduk.
Ve Asaf'ın iki abisinden söz etmek gerekirse; onlar Kamil ve Hakan'dı.
Tadında kalmalık bir final oldu gibi düşünüyorum, sizlerin düşüncesi ne?
Söylemek istediğim çok şeyler olmasına karşın... Kısa kesmek iyi olur sanırım.
Bu kitabı okuduğunuz için teşekkür ederim, yarım kalıp gidecek bir hikayenin sonunu sizler sayesinde getirdim.
Sonraki hikayelerde ve belki de Anıl ile Tugay'ın eşlik ettiği masallarda görüşmek umuduyla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYAÇ BXB
Teen Fiction"Seninle mezarlıkta görüşürüz belki. Yanında olmam, soğuk bir kalbe sahip olurum. Sırt üstü yatarım orada, senin gelmeni beklerim Anıl. Eğer... Bir şey olursa, eğer orada buluşursak, bil ki geldiğini görürüm." Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu genç...