Birkaç saat önce...Birilerinin ailesi olmak, bu rütbeye yerleşebilmek adına çok fedakarlık yapmaya gerek yoktu. Duygular samimi olurdu, sevgiyi hissederdin ve güven yüreklere yerleşirdi. Kan bağına sahip olmasan bile, her gün gördüğün insanlar aile sıfatını alınlarına yapıştırırlardı. Beraber gülmek, beraber ağlamak bile doğal bir durum olurdu. Yaşadığın yer küçük, yatağı sert olsa bile ailenin yanı senin yerindi.
Tugay, çift katlı demir ranzaların arasında, bir kolunu yaslamışken destek almak adına onlardan birine, böyle düşünüyordu. Çok fazla gürültü kulağını boğuyor, askerlerin bedenleri ciddiyetsizlik barındıran hareketlerde bulunuyor olsa da bunları önemsemiyordu. Yüreğinin bir kısmını bırakmış gibi hissettiği şu birkaç haftada epeyi toparlanmış, tanık olduğu samimi şakalaşmalar kendisini tekrar evindeymiş gibi hissettiyordu.
Bu samimi şakalaşmalar genellikle ufak bir kavga ile sonuçlanıyor ve yüzlerde gülümseme oluşturuyordu. Artık alışagelinmiş olan bu olaylardan birisi ise tam gözlerinin önünde oluyordu komutanın. "Aşkım... Aşkım kalk! Baban bizi bastı!" Dün akşamdan beri saçma sapan bir plan kurgulayan Tarık, hemen Kamil'in yatağının başında uyuyan bedene doğru bağırdı. Yüzünde pislik diyebileceğiniz bir gülümsemeyle Laz adamın üzerine doğru eğilmiş, planını uyguluyordu.
Bu çocuk parazit olmak için doğmuş bu dünyaya, diye düşündü Tugay. Her durumda eğlenmeyi biliyordu rezil herif. Dün Kamil uyur uyumaz yattığı yerden kalkmış, uykusu ağır olan zavallı adamın yorganının nevresimini değiştirmişti. Üzerinde Winx üyesi olan Stella yer alıyordu. Özellikle bu kızı barındıran nevresimi alırken 'Kamil ağam sarışın sever.' demişti Tarık.
Tugay, aklındaki dönüp duran saçma anıyı silip attı. Bütün dikkatini ne olacağını görebilmek adına Tarık ve Kamil'e verdi. Odanın içerisinde bulunan, bir süre önce kendilerine katılan Burak'ın askerleri de bu ikiliyi izliyordu dikkatlice.
Kamil'den tepki alamayan Tarık, derin bir nefes daha doldurdu ciğerlerine. "Aşkım!" Tiz bir sesle bağırdığında, amacına ulaşırcasına Kamil zıplayarak uyandı. Ağzında küfürler mırıldanarak etrafına korkuyla bakıyordu.
"Baban diyorum!" Tekrar bağırdı Tarık. Yüzünde pis bir sırıtış ile uykulu adamın halinden epeyce keyif alıyordu.
Kamil, derin nefesler vererek etrafını kolaçan etti. Kendisine gülerek bakan yüzleri bir bir inceledi. Durumun farkına vararak korkusu biraz olsun yatıştı. Kaşları çatıldı. Yavaşça gözleri yorganına kaydı. Nevresimdeki parıltılı figürü gördüğünde ise cıvataları iyice yandı. "Amına koyayım Tarık." Fısıltısı çok kısıktı, askerler ne dediğini anlayamasalar bile tahmin etmişler, kahkahalara boğulmuşlardı.
"Şaka kanka." Tarık, bulunduğu yerden birkaç adım geri kaçtığında ise Kamil onu tamamen idrak etmiş, yorganı üzerinden attığı gibi ayaklanmıştı.
"Bu şakayı yapan ellerini, ağzını, yüzünü siktum Tarık! Ha bu sefer seni mısır ununa bulayıp tavaya atmazsam..!" Kamil tek elinde sıkıca kavradığı yastığı, bütün hıncını almak istercesine Tarık'a doğru fırlatmış, bundan kaçamayan Tarık'ın afallamasından faydalanarak kendisi de üzerine doğru atlamıştı. Odanın içerisinde olan boğuşmayı izleyen yüzler, gülmekten kızardı. Söylediklerinin ciddiyeti şivesiyle beraber uçup gitmiş, Tarık'ın bile gülerek yere yığılmasına sebebiyet vermişti.
Tugay, birbiri üzerine atlayan genç adamları suratında oluşan gülümseme ile izledi. Köyden döndüklerinden beri belki de ilk defa bu kadar çok gülüyorlar, bütün huzursuzluklarını unutuyorlardı. Onları bölmek istemiyordu elbet komutan, bu yüzden biraz daha oyalanmalarına izin verdi. Kamil'in yastıkla boğduğu ve iki büklüm ondan kaçmaya çalışan Tarık'a izin verdi. Hep bu şekilde mutlu kalabilmelerini diliyorsa bile içten içe biliyordu ki, vazifeleri gereği her an bu güzel anılar un ufak olup birer kabusa dönebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYAÇ BXB
Teen Fiction"Seninle mezarlıkta görüşürüz belki. Yanında olmam, soğuk bir kalbe sahip olurum. Sırt üstü yatarım orada, senin gelmeni beklerim Anıl. Eğer... Bir şey olursa, eğer orada buluşursak, bil ki geldiğini görürüm." Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu genç...