Özel Bölüm 1

43 4 0
                                    

"Git de anneni çağır, anca onunla kurtulursun!.. Aa, senin bir annen bile yok ki!" Çocuğun cırtlak sesi bütün sınıfta duyulduğunda, esmer oğlanın aklındaki bütün cevaplar bir bir yok oldu.

"Ne diyorsun sen ulan gerizekalı!" İnce bir kız sesi tam yanından geldi. Bütün bedeninin donduğunu hissediyordu, öyle ki yakasından tutup dibine çektiği çocuğun yüzünde kocaman bir boşluk bile görüyordu. Çocukluk arkadaşı olan Zeliş'in sinirli sesi bile zihnini temizlemeye yetmiyordu.

Gayet farkındaydı, bir annesi yoktu ve babası da başından itibaren kendisine destek veren öğretmeniydi. Yine de Asaf bunu sorun etmiyordu, lisenin ikinci yılındaydı ve her olan bitenin farkındaydı. Hafızası yarım yamalak olmasına rağmen unutulmaması gereken yaşanmışlıklar vardı ve hepsi kalbinin bir köşesindeydi.

Oysaki... Bu saçma sapan zorba sözler onu ağlatmamalıydı, değil mi?

Yanaklarından akmaya başlayan tuzlu su tanelerine anlam veremedi. Ne onları durdurabildi ne de sıkıca tutunduğu kumaştan ellerini çekip onları silebildi.

Zeliş büyük bir şokla baktı arkadaşına, ilk kez ağladığını görüyordu arkadaşının.

Sonra zil çaldı, boş olan ders bitti ve okulun çıkış saati geldiğinden koridordan gürültüler yükseldi.

Asaf yavaşça tuttuğu yakadan ellerini çekti. Gözyaşları yuvarlanırken bir şey demeden arkasını döndü. Sınıfın sessizliği bilinçaltını besledi, kendinde olmadığı her hareketinde belli olmasına rağmen öylece yürüyüp sınıftan çıktı.

Eve nasıl yürüdüğünü bilmiyordu. Çantasını sınıfta unuttuğunu bile çok sonradan fark etmişti. Apartmanın dönemeçli merdivenlerini çıkarken derin soluklar aldı. Demir kapının önünde durdu ve zile uzandı. Evde birilerinin olmasını umut ediyordu.

Kısa bir süre sonra kapı yavaşça açıldı, belinde bağlanmış mutfak önlüğü ile güçlü beden gülümseyerek karşıladı onu. Çok değil, bu adamın gülümseyen yüzü çocuğun gözyaşlarını gördüğü gibi kayboldu.

Seneler ardından ağladığını gördüğü velet kızarmış gözler ve çökmüş omuzlarla onu karşıladığında sinir beynine fışkırdı. "Neler oluyor?" Yoğun sesinden her an bir yere saldırabilirmiş gibi duruyordu. Askerin duruşu her zamanki gibi sertti.

Asaf, babasının evde olmadığını anladı. Şimdiye dek kapıya damlamış, askerin sorusunu duyduğu gibi endişe ile kendisine sarılmış olurdu. Bu yüzden rahatladı biraz daha. Kimseyi üzmek istemezdi.

Neredeyse askerin boyuna yetişmek üzereydi bu yüzden başını kaldırmadan gözlerine baktı. İkisi de konuşmadı. Sonra güçlü beden kapının ağzından çekildi ve Asaf'ın içeri girebilmesi için alan yarattı.

Onu bekletmedi oğlan, hızlıca içeri girip salona ilerledi. Yıllardır sürekli değiştirdikleri şehirlerden dolayı hiçbir zaman bağ kuramıyordu evlerine. Bundandır ki kendini attığı koltuğa ve içinde bulunduğu salona soğuk gözlerle baktı.

Asker, yavaşça önlüğünü çıkardı ve bir köşeye bıraktı. Hemen sonrasında Asaf'ın yanına oturdu. Sessizlik ikisini de sardı.

Bu adam ile çocuğun arasında kimsenin anlamadığı bir engel her zaman bulunmuştu. Evet, birbirlerinin yanında hep rahat ve içlerinden geldiği gibi davranıyorlardı fakat ufak bir uçurum her zaman orada dururdu.

Bu yüzden asker onun üzerine gitmedi, soracağını sormuş ve bekleme kararı almıştı.

Belki de bu işi sevgilisine bırakmalı ve kendisine ihtiyaç duyulduğu zaman tekrar denemeliydi?

Böyle düşünüyordu.

Kendini her zaman olduğu gibi şimdi de bir engele çarpmış gibi hissediyordu kocaman adam. Asaf, onun için bu engeli kaldırdığı vakte kadar beklemeye hazırdı. Bekliyordu da.

Ve şimdi beklediğini bir nebze olsun alabilirdi.

O engel, Asaf'ın dudaklarını aralamasıyla çatırdadı. "Ben... Annesizim değil mi Tugay?"

Sesi çatallı, buruk çıktı. Söyleyecek çok şeyi varmış gibi duruyordu bu yüzden sadece dinlemeye devam etti Tugay. "Annemin öldüğü günün kesik kesik zihnime akın etmesi, Tarık'ın beni kollarına almasını hala aşamıyorum ve bana hala hakaret etmeye devam ediyorlar. Anne ve babam yok ama bu bir kusur mu?"

Tugay, çocuğun ruhunun kederle dalgalandığını çıplak gözleriyle bile görebiliyordu. "Hayır..." diyebildi.

"O zaman neden? Neden eksik hissediyorum bu kadar? Anıl'a saygısızlık ediyormuşum gibi geliyor. Benim bir babam var. Herkes iki ebeveyne mi sahip olmalı bu hayatta?"

Çocuk sustu. Sorusu havada asılı kaldı ve ortam huzursuzlukla doldu. Sonra kısık bir sesle konuştu Tugay. "Sen iki babaya sahipsin Asaf." Oğlan kızarmış gözlerini askerin yüzüne çıkardı. Buğulanmış bakışlarıyla sorgularcasına baktı adama. "Sen ister kabul et... İstersen kabul etme. Kimsenin sahip olamadığı bir şeye sahipsin sen. Sen Anıl gibi birisinin gurur duyduğu çocuğusun..."

Devam etmeden önce elini Asaf'ın omzuna koydu. Güç vermek istercesine sıktı ve yüzüne ufak bir tebessümü yerleştirdi. "Ve hangi kan bağına, hangi biyolojik ebeveyne sahip olursan ol... Sen benim her zaman oğlum olacaksın. Tek oğlum ve her zaman rakibim."

Asaf, omzundan doğru bedenine yayılan sıcaklığı hissettiğinde daha fazla kendini tutamadı. Hıçkırıklar dudaklarından kaçarken bunca zamandır Tugay'a haksızlık yaptığını düşündü. Kollarını kaldırarak ona doğru atıldı, geniş omuzlarına sarıldı adamın.

Tugay, büyük bir gülümseme ile sarıldı oğluna. Aralarındaki engel paramparça oldu, kırıldı ve rüzgarla beraber havaya karıştı.

'Bu adamın güçlü bedeni asla yıkılmaz. Benimde ona benzemem gerekli, onun tek oğlu olarak.' Diye düşündü Asaf.

Dış kapının kapanma sesi geldi. "Bu kapı niye açık?" Tanıdık ses içeriden bağırdı ve elindeki anahtarla salonun kapısında gözüktü. Kumral saçları kulaklarının üstünde kesilmiş bir adamın figürü şaşkınlıkla donakaldı, gördüğü sahne dilinin tutulmasını sağladı.

Tugay, omuzuna sümüklerini bulaştırmış çocuğun yüzünü görebilmek için geriye doğru çekildi. İkilinin koyu gözleri birbirine değdi. Bu bakış oldukla anlamlıydı çünkü ikisi de birbirine sarılırken Anıl'a dönmüş ve gülümseyerek konuşmuşlardı. "Hoş geldin."

*

Selamlar, selamlar!

Oldukça uzun zaman oldu değil mi? Wattpad'in kapatılması büyük bir şok yaşattı maalesef ki. Neyseki bütün düzeni oturttuktan sonra buraya gelebildim ve söz verdiğim gibi özel bölümleri yazıyorum.

Umarım ki hala buralarda geziniyorsunuzdur.

Bölümle ilgili; eminim ki sonunda bu ikili güzel bir azarı yemişlerdir. Anıl'ın ikisinin de kulağının çekilme zamanının geldiğini düşündüğüne o kadar eminim ki...

Teşekkürler.

Bir sonraki özel bölümlerde görüşmek dileğiyle.

SAYAÇ BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin