"Son dakika... Terör lideri Ali Kayışçı, tam on gün süren çatışma sonucunda yakalanmış ve adalete teslim edilmiştir. Karaca Köyü sivilleri güvenli bir bölgeye sevk edilmiştir." Televizyon ekranındaki kadın kuru bir sesle konuştu. Önündeki kağıtları arada karıştırıyor, cümlelerini okuyordu. Elindeki tek bir kağıtta durduğunda, yüzündeki düz ifadesi değişti anında. Gözleri kasılarak kaşlarını kaldırdı, boğazını temizledi. "Çatışma sonucunda bir kadın ve iki erkek olmak üzere üç sivil, bir askerimiz şehit oldu. Yaralıların sayısı sekizi geçti. Türkiye'nin başı sağ olsun."
Kadın kafasını kaldırdı, koyu gözlerinde hiçbir yansıma belli olmazken ekrana bir süre baktı. Masasının üzerindeki elleri birbirine kilitlendi, sonra ekran bir anda karardı. Anıl, üzerinde duran yorganı biraz daha kendine çekerken arkasındaki bedeni göremese bile hissedebiliyordu. Küçük kardeşi elindeki kumandanın kırmızı tuşuna basmış ve televizyonu kapatmıştı. "Bunları izlemeye daha ne kadar devam edeceksin abi?" Kardeşinin sesi oldukça sinirli gelmişti kulağına.
Anıl, oturduğu koltukta biraz daha kayarak iyice yayıldı. "Önümde canlı ve kanlı birisini görene kadar." İçi o kadar umutsuzlukla doluydu ki konuşurken son nefesini verircesine çıkıyordu sesi.
Kardeşi Ufuk, hırslı adımlarla abisinin yanına ilerledi. Gözleri, saçları ve yüzü aynı Anıl'a benzemesine rağmen kişilikleri oldukça tersti. Buna rağmen birbirleyle o kadar iyi anlaşıyorlardı ki etraftakiler çoğu zaman nazar dualarıyla kendilerini kuşatırlardı. Buna rağmen geldiğinden beri abisinin ruhu ölmüş gibiydi, uzun zaman sonra bu neşeli adamı yıkılmış gördüğünden olsa gerek oldukça endişeliydi Ufuk.
Tam karşısında dikildi, ellerini belinde sabitlerken yüzündeki sinirle bakıyordu Anıl'a. "Biz ölü müyüz senin gözünde o zaman?" Üzerine bastırarak söylediği kelimeler Anıl'ın doğrudan gönlünü sarsmıştı. Son günlerde o kadar çok 'ölüm' lafını görmüştü ki artık kulaklarını dikmek ve bir daha duymamak istiyordu. Solgun gözleri kardeşini bulurken direkt, aklına olanlar tekrar doluştu, gözlerine yaşlar birikti. Anlık değişen ruh halini izlerken şok içinde kaldı Ufuk.
Genç adam, abisinin yanına yavaş adımlarla geldi. Tam önünde durdu ve belini eğerek yüz yüze geldi Anıl ile. Yüzündeki şaşkınlığı atmaya çalışırken konuştu. "Zor şeyler yaşadığını biliyoruz abi, bize anlatmadığın çok şeyin olduğunu da. Yine de annemler senin için çok endişeli, küçük yeğenin bile üzüldüğünü gördükçe huzursuzlanıyor. Biraz kafanı dağıtman gerek. Akşam yemeğine çağırdılar annemler, hep beraber gidelim. Ne dersin?"
Anıl, kimseyi endişelendirmek istemediğinden anlatmadığı çoğu şeyi kendine saklamıştı sadece. Ne yazıkki karşısındaki adamın sözcükleri bunu başaramadığını gösteriyordu kendisine. Kimseye yük olmak istemediği için başını salladı yavaşça. Bununla bir gülümseme oluştu Ufuk'un yüzünde. Hızlıca doğrularken ellerini çırpmıştı. "Ben Eda'ya haber edeyim, Sude'yi hazırlasın. Sende kalk bir duşa gir." Dedi yanından ayrılırken.
Kardeşi gittiğinde salonun ortasında bir başına kaldı Anıl. Son günlerde oldukça kilo vermiş bedenini kaldırabilmek adına derin nefesler aldı. Ankara'ya geldiğinden beri çok bir şey yiyemiyor, sadece kardeşinin evindeki salonda yatıp kalkıyordu. Anne ve babasının suratını bile görmemişti daha. Belki sevdiklerinin arasına karışmak kendisine daha iyi gelir diye düşünüyordu. Bütün o olanlardan sonra... Belki de biraz olsun geçerdi aldığı yaralar.
Zar zor bedenini doğrulttu, ağrıyan her bir kasını hareket ettirmek için zorladı. Ağır adımlarla banyoya ilerledi. Vücudundaki tüm birikmişliği atabilmek adına sıcak bir duşa güvendi.
*
"Benim minik bebeğim! Annesinin kuzusu, nerelerdeydin yavrum benim?" İçini ısıtan sözleri dinlerken annesinin dizlerine doğru uzanmıştı Anıl. Üzerinden fazlaca zaman geçmiş olduğundan doyasıya yemek yemişler, sonrasında salona geçerek sohbet etmişlerdi ailesiyle. Odak nokta tabiki öğretmendi. Annesinin elleri saçlarını okşarken bir yandan, soruları yanıtlamaya çalışıyordu Anıl.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYAÇ BXB
Novela Juvenil"Seninle mezarlıkta görüşürüz belki. Yanında olmam, soğuk bir kalbe sahip olurum. Sırt üstü yatarım orada, senin gelmeni beklerim Anıl. Eğer... Bir şey olursa, eğer orada buluşursak, bil ki geldiğini görürüm." Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu genç...