☾ 13

3.9K 311 30
                                    

-Esha'nın Ağzından-

Gözlerimi yarım yamalak araladım, saçlarım gözlerimin önüne düşmüş, zaten görmekte zorlandığım alanı dahada karartmıştı.Gözlerime yukardan vuran sarı ışık onları yakıyordu ve acı yüzümü buruşturmama neden oluyordu.Bütün bunlara ek olarakta zonklayan bir başım vardı.Başımdaki ağrı dün gecenin sarhoşluğundan kalmıştı muhtemelen.

Tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum, yada bir şeye bağlı olup olmadığımı o yüzden ayağa kalkmak için yeltendim ve sandalyeye bağlı olduğumu en acı yoldan öğrendim.Ayağa kalkmaya çalışırken bağlı olan ellerim ipe sürtünmüştü ve derim biraz yanmıştı.Sarı ışığa alışan gözlerim, etrafı görüyordu artık.Burada  benimle birlikte Dixon, Aiden'de bağlıydılar...

Işık odanın sadece minik bir kısmını aydınlatıyordu, bir kapan içine tıkılmıştık ve sandalyeler, birbirimizi görebileceğimiz bir üçgen şeklide   yerleştirilmişti.Gri tavana ve taştan yere sahip olan odada pencere olmadığı, içerideki boğuk havadan  belli oluyordu.

Dixon, ben  tam olarak nerede olduğumuzu çözmeye çalışırken gözlerini  zar zor araladı ve o masum yüzlerinden birini takınıp etrafta göz gezdirdi.

"Nerdeyiz biz?"

Işık yüzünden açmakta zorlandığı gözlerine baktım ve kibarca (!) cevap verdim.

"Biliyormuş gibi görünüyor muyum dangalak."

Dixon, birkaç saniye bana baktı ve gözlerini devirdi.Bağlı olduğu sandalyeden birkaç dakika boyunca kurtulmayı denedi.Elbette çabalaması güzeldi, fakat Dixon o tip erkeklerden değildi.Biraz...çelimsizdi.

"Dixon.Lütfen.Kurtulabilecekmiş.Gibi.Çabalamayı.Kes."

 Dixon bana hak vermiş olacaktı ki çabalamayı kesti ve ofladı ardından sola doğru kafasını çevirip etrafta göz gezdirdi.Aiden'ın ne kadar içtiğini bilmiyordum ama hala uyanmamış olmasına bakılırsa dün bizden fazla içmişti.

Kapı sesi geldiğinde gözlerimi ümitsizce kurtulmaya çalışan Dixon'dan odanın karanlık kısmına diktim.Karanlık kısımdan, ışığın başladığı kısma gelene kadar ayak seslerinden başka bir şey duymamıştım.Işığa doğru son  bir adım attığında gelenin Mark olduğunu fark ettim.Alaylı bir sırıtış ve alaylı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Vay vay vay, sonunda şirinlerimiz uyanmış..."

Karanlık kısma geri  giderek buraya doğru bir demir masa çekti.Demir masanın üzerinde neşterler, keskin aletler, iğneler gibi Gümüş içeren bir çok şey vardı.Eline bir neşter alarak yanıma yaklaştı ve çenemden sertçe tutup yere eğmiş olduğum başımı kaldırdı.Çalı gibi görünen saçlarımdan bir kısım beni sertçe kaldırdığında yüzüme düşmüştü.Bu sefer kibarca ve yüzümü okşarcasına o saçları kulağımın arkasına aldı.

Dixon, beni şaşırtan bir şekilde  "Ona dokunma!" diye bağırdığında Mark, yüzümü incelemeyi kesti ve yavaşça gözlerini Dixon'a kaydırıp alaylı bir şekilde güldü.

"Neden ? Yoksa Güçlü Şirin, Şirine'sini mi kıskanıyor ?"

Bir saniye, Dixon dangalağıyla beni mi yakıştırmıştı ? Kesinlikle hayır !

İtiraz edercesine "Ne ?! Onunla sadece aynı mekanda kaldığım için konuşuyorum."

Çocuk, gözlerini birkaç saniyeliğine bana dikip tekrar Dixon'a çevirdi.

Dixon, yutkunup "Çünkü, o bir kız.Üstelik tipim değil." dediğinde adam gülmeye başlamıştı.Bense 'Demek öyle' adlı sinirli bakışımı ona attım.Mark, elindeki neşteri yüzümde biraz gezdirdikten sonra Dixon'a yaklaştı.

Cadı Akademisi ☾ Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin