19

147 13 0
                                    


Gece juliet'i tek bırakmayıp yoğun bakımın önünde uyumuştum. Uyudum dediysem de 3-4 saat anca gözümü kapatabilmiştim.

Sabah olunca juliet'i kontrol edip duruma göre normal odaya alınabileceğini söylemişti hemşire. Tabii çok sevinmiştim ben de. Hala içimde bir burukluk olmasına rağmen juliet beni biraz olsun rahatlatabilmişti.

Saat sabaha karşı 7.48 ve ben oturmuş doktorların gelmesini bekliyordum. Dizlerimi kendime çekip kafamı da dizlerime yasladım ve boş duvarı izlemeye başladım. Bundan sonra nasıl olucak diye düşünmeye başladım. Ya kalıcı bişey kalırsa diye korkuyordum.
O zaman geldi juliet'in kokusu burnuma.. Gül, juliet'in teni buram buram gül kokardı. Banyoda güllü duş jelini görünce anlamıştım bu kokunun nerden geldiğini. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım hemen. Sol taraftan bana yaklaşan hemşireyi gördüm. Hayal kırıklığıyla baktım hemşireye. Çok gençti. Sarı saçlı, uzun boyluydu. Yaklaştıkça beliren mavi gözleri denizi andırıyordu. Demek ki gül kokusu bu kadından geliyordu. Tam önümde durup konuşmaya başladı. Parfüm sıktığı çok belliydi ama biraz abartmıştı ki iki metre öteden bile geliyordu kokusu.

"Juliet hanım normal odaya alındı. Oda numarası 1303. İleriden sağa döndükten sonra soldan 5. oda."

Hemen ayağa fırladım. Hemşireye bişey demeden gittim yanından. Koşarak odayı aramaya başladım.

"1. oda"
"2. oda"
"3"
"4"
"5"

Koşarken bir yandan da odaları sayıyordum.
Hemşirenin söylediği yere geldim. Kafamı kaldırıp odanın numarasına baktım. 1303
Yavaşça uzandım kapı koluna ve aşağı indirdim. Sessizce aralandı kapı. Oda karanlıktı. İçeri girip kapıyı kapattım. Tek ışık kalın perdeden geçen ışıktı. İlerleyip odanın ortasına geldim ve kafamı çevirdim. Juli uyuyordu. Saçı dağılmış, dudakları kurumuş şekilde yatıyordu yatakta. Yaklaşıp üstünü kenardaki çarşafla örttüm ve oturdum yanına. Juliet'in sol eline kaydı gözüm. Alçıdaydı. Dün yanına gittiğimde alçı yoktu. Yine ağlıcak gibi oldum. Boğazımda düğüm hissettim, konuşmamı engelliyordu. Yutkundum. İşaret parmağımı yanağına atıp okşamaya başladım.
O anda duydum kapının sesini. İki kere tıklatıldı ve kapı açıldı. Kafamı döndürüp kimin geldiğine baktım.
Koridordaki sarışın hemşire gelmişti, elinde de mavi bir tepsi vardı. Gülümseyerek juliet'in diğer tarafına geçti.
"Bişey mi oldu?" Gözlerimi açarak sordum. Kafasını kaldırmadan cevap verdi.
"Sadece kan alıcam. Doktoru istemiş." Elindeki pamukla juli'nin kolunu tutup sildi. İğneyi paketinden çıkarıp bi anda soktu. Öküz yavaş olsana. Juliet gözlerini sıkıp kolunu çekmeye çalıştı ama kadın çok sıkı tutmuş olucak ki başaramadı. Yavaşça gözlerini açtı juli.
"Juliet.. Juliet iyi misin?"
Gözlerini kısarak etrafa bakmaya başladı. Bişey arıyor gibiydi.
"Su." Diye mırıldandı. Hemen fırladım oturduğum yerden. Yatağın karşısındaki masada plastik bardağa su doldurup geri geldim yatağın yanına. Yavaşça elimi kafasının altına koyup kaldırdım. Su dolu bardağı dudaklarına götürüp içirmeye başladım. O sırada hemşire işini bitirmiş çıkıyordu. Biraz gıcıktı bu kadın. Ters ters bakıyordu bana. Juliet suyu içmeyi bırakınca kafasını geri yerine koydum.
"İyi misin biraz daha?" Diye sorup yanına oturdum yeniden.
"İyiyim ama midem çok bulanıyo Mia." Yüzünü buruşturmaya başladı.
"Narkozun etkisidir geçer birkaç saate."
Kafasını salladı ve gözleri etrafta gezinmeye başladı. Odayı inceliyordu.
"Ne zaman getirdiler beni buraya hiç hatırlamıyorum?" Odayı izlemeyi bırakıp yüzüme bakarak sordu. "Bana yeni haber verdiler. Bilmiyorum." Dedim kafamı yana yatırarak. Elini kaldırıp yanağıma koydu ve baş parmağıyla okşamaya başladı. Gözlerimi kapattım. Juliet her temas ettiğinde kendimi yavru kedi gibi hissediyorum. Kimseyi hiç bu kadar sevdiğimi hatırlamıyorum.

Eskiden kimse beni görmezdi, yok sayarlardı. Kendimi sürekli hayalet gibi hissederdim ama sanki sonunda juliet beni farketmişti.

"Yanıma yatsana birlikte uyuyalım." Elini yüzümden çekip yan tarafını işaret etti.
"Ya canını acıtırsam.. Yok hayır gelmiyim ben iyiyim böyle." Gözünü açmış olabilirdi ama hala iyileşmemişti. Üstelik doktor dün durumunun kritik olduğunu söylemişti.
"Ben iyi değilim ama böyle. Hadi gel yanıma."
Yavru kedi gibi bakmaya başladı. Ama nasıl hayır diyebilirdim ki. Derin bi nefes aldım.
"Tamam kay hadi geliyim."
Juliet gülümsemeye başladı. Elleriyle destek alarak yatakta bana yer açtı. Ben de yanına kıvrıldım. Ona zarar vermek istemiyordum. "Kafanı getirsene buraya." Eliyle göğsünü gösteriyordu. Tereddüt eder gibi olunca devam etti.
"Hadi ya, bak canım hiç acımıyor gerçekten." Daha fazla uzatmadan kafamı göğsüne yasladım. Kollarını bana doladı ve uzanarak saçımı öptü. Kalbim yine hızlı hızlı atıyordu. Bu kız benim başımı döndürüyor resmen. Bende kollarımı onun beline doladım.

"Sana bir şey olucak diye çok korktum juliet. Bir daha beni bırakma olur mu?"
Sesim küçük bir kızın sesi gibi çıkıyordu. Elini saçıma atıp okşamaya başladı.
"Söz veriyorum güzelim, seni hiç bırakmayacağım."
Gülümseyerek gözlerimi kapattım. Artık rahatça uyuyabilirdim..

...

3 gün sonra

Yazardan:

Mia ile juliet hastaneden çıkıp şehirdeki evlerine doğru gidiyorlardı. Max ön koltukta oturmuş arabayı sürerken juliet mia'nın omzuna yaslanmış dinleniyordu. Diğer evdeki eşyalar dün bu eve taşınmış, her şey hazır olarak bekliyordu. Mia kafasını çevirmiş camdan dışarıyı izliyordu. 4 gündür ikisi de çok yıpranmış ve derin bi uykuya ihtiyaçları vardı. Juliet'in eli hala alçıdaydı. Bilek kemiği kırılmış, doktorlar da ameliyat sonrası fark etmişlerdi.

Sonunda evlerinin önüne geldiklerinde max'a teşekkür edip evin bahçesine girdiler. Juliet, mia'nın koluna dolanmış, küçük bir çocuk gibi şarkı mırıldanıyordu. Mia çantasından anahtarı çıkarıp kilitli kapıyı açtı. Birlikte içeri girip ayakkabılarını çıkardılar ve mutfağa girdiler.
"Çok susadım Mia." Juliet koltuğa yayılarak devam etti. "Getirebilir misin?" 

Zaten ayakta olan Mia dolaptan bir bardak alıp su doldurmaya başladı. Juliet'in bileğindeki alçı hem kaşındırıyor hem de acıtıyordu. Diğer eliyle alçıya baskı uygulayarak kaşıntıyı geçirmeye çalıştı ama bu bileğini daha da acıtmıştı. O sırada mia gelmiş elindeki suyu uzatıyordu. Gözlerinin altı çökmüş, kıyafetleri kirlenmiş Mia, bir an önce banyo yapmak istiyordu ama ilk önce juliet'in ihtiyaçlarının tamamlandığından emin olmak istiyordu.

"Ben duş alıcam hadi sen de uyu biraz yukarda." Elini kafasına götürüp okşamaya başladı. Juliet bişey demeden uzandığı yerden kalktı ve mia'nın tam karşısında durdu. Uzanarak yanağını öptü ve geri çekildi. Yüzüne aynı masumca gülümsemesini yaymıştı.

"Benim de duş almam lazım ama sadece bir banyomuz var ne yazık ki. Hmm ne yapsak ki.." Elini çenesine götürüp okşamaya başladı juliet. Biraz düşünmüş gibi yaptıktan sonra devam etti. "Şey diyorun ya birlikte mi duş alsak acaba? Ama öylesine sordum yani."

Mia kaşlarını çatıp juliet'e dik dik bakmaya başladı. Elini kaldırıp omzundan hafifçe ittirerek "Maalesef hanımefendi ben evli bir kadınım."  Parmağındaki yüzüğü göstererek konuşmuştu. Bu sefer kaşlarını çatan kişi juliet olmuştu.
"Ben de evliyim hanımefendi ama üzgünüm ki cazibenize kapılmış bulunmaktayım."

Mia gülmeye başladı ama aklına gelen şeyle koşmaya başladı. Juliet onu oyalayarak duşa ilk giricekti ve mia bunu fark etmişti. Salonda tek kalan juliet ne olduğunu anlamayarak mia'nın arkasından gitmeye başladı ama geç kalmıştı. Mia banyoya girip kapıyı da kilitlemişti.

"Hey, niye koştun?" Juliet kapıyı tıklatıp merakla sordu. "Bişey mi oldu?"

"İlk ben duş alıcam hanımefendi, artık beni kandıramazsınız."
Dedi ve gülmeye başladı.


Bölüm sonu..



.

Duman (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin