21

156 14 1
                                    



Mia'dan:

Sabah telefonun sesiyle uyandım. Juliet'i uyandırmamak için hemen kalktım. Oflayarak telefonu aramaya başladım. Sabahın köründe kim beni rahatsız ediyordu. Yastığı kaldırdım fakat telefon orda değildi, ama dün gece buraya koyduğuma eminim. Durup sesi dinlemeye başladım. Aşağıdan geliyordu. Eğilip yere baktım. Evet, telefon yere düşmüştü. Hemen alıp kimin aradığına baktım.

'Monica'

Monica liseden arkadaşımdı ama Amerika'ya taşındığımdan beri onu göremiyordum. En son sınav sonuçları açıklandığında aramış ve Kore'de iyi bir üniversitede tıp kazandığını söylemişti. Babasını gözlerinin önünde kaybettiğinden beridir tıp okumak istiyordu. Bir anlığına babasının nasıl öldüğünü hatırlamaya çalıştım. Babası, gözünün önünde kalp krizi geçirip öldüğünü hatırladım. Monica bu olaylar olurken çok küçük olduğu için babası olmadan büyümek zorunda kalmıştı.

Daha fazla uzatmadan telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Alo"

"Alo, selam Mia. Nasılsın bakalım hiç aramıyorsun beni unutuldum galiba."

"Kusura bakma bu aralar baya olaylar oldu çok meşguldüm."

"Ben nerdeyim tahmin et."

"Nerdesin?.."

"Uçaktayım, Amerika'ya geliyoruz."

"Ne? Buraya mı? Kiminle geliyorsun?"

Biraz bağırmış olmalıyım ki Juliet gözlerini açmış bana garip garip bakıyordu.

"Olivia ile geliyoruuz."

"O en son Kanada'ya gitmemiş miydi?"

"İki ay önce Kore'ye geri döndü. Şimdi de seni görmek için Amerika'ya geliyoruz işte."

Monica, liseden beri Olivia'ya deli gibi aşıktı. Telefonda ismini söylerken bile heyecanla söylüyordu. İkisinin aynı uçakta 6 saat nasıl dayanabildiğini düşünemiyordum bile.

"Demek Olivia yanında."

"Şey.. evet öyle ama şey yani.."

"Neyse, neyse gelin. Size anlatıcağım çok şey var."

"Çok heyecanlandım lan kim bilir neler yaptın? Uçağın inmesine 2 saat var, gelip bizi alır mısın?"

"Ee şey.." kafamı çevirip Juliet'e baktım. Duymuş olucak ki kafasını 'evet' anlamında salladı. "Tabii, gelirim."

"Tamamdır o zaman. Şimdi kapatıyorum, 2 saat sonra görüşürüz."

"Görüşürüüz."

Telefonu kapatıp heyecanla Juliet'e döndüm. Meraklı gözlerle bana bakıyordu.

"Monica ve Olivia, liseden arkadaşlarım. Bugün Kore'den Amerika'ya beni görmek için geliyorlarmış. Biliyor musun, Monica Olivia'ya liseden beri aşık. O kızın hala nasıl vazgeçmediğini anlayamıyorum."

Juliet gülümseyerek beni dinliyordu. Derin bi nefes aldı ve konuşmaya başladı: "Beni bilmiyorlar dimi?"

"Şey evet daha söyleyemedim ama onları buraya getirip anlatabilirim."

"Bu eve mi gelicekler?"

"Senin için bi sorun olur mu?"

"Yani ben dışarda buluşursun diye düşündüm ama hiç sorun olmaz gerçekten. Eve getir, ben de tanışmış olurum hem arkadaşlarınla."

"Şey, peki bir kaç gün burda kalsalar sorun olur mu? Çünkü burda tek tanıdıkları benim ve onları otele bırakamam."

"Hm.. olur tabi kalsınlar."

"Teşekkür ederimm."

Yaklaşarak yanağını öpüp geri çekildim. Eski arkadaşlarımla görüşeceğim çok mutlu olmuştum. Kafamı yastığa gömüp gözlerimi kapattım. Niye erkenden gelmek zorundaydılar ki. Sabah sabah uyandırmışlardı beni.
Acaba Olivia ile Monica çıkıyorlar mıydı? Yok, yok Monica'nın sesi öyle gelmiyordu. Ben bu fikri düşünürken Juliet kollarını belime dolayıp sarıldı bana. Kafasını da göğsüme yaslayıp gözlerini kapattı. Bulduğu her fırsatta temas etmesi çok hoşuma gidiyordu. Elimi saçlarına atarak okşamaya başladım. Keşke sonsuza kadar böyle kalsaydık ama kalkıp hazırlanmamız gerekti. Arkadaşlarım bi kaç saate gelip bizi öğreniceklerdi, onlara nasıl açıklıcağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Gözlerimi açıp Juliet'e baktım.

"Nasıl açıklıcaz evlendiğimizi?"

"Havaalanına birlikte gidip hallederiz sıkma canını."

"Of, umarım iyi geçer.. Seni seviyorum juliet."

Ne diyorum ben amk. Juliet kafasını kaldırıp suratıma baktı. O da şaşırmıştı galiba. Ne var ya karıma seni seviyorum bile diyemicek miyim? Gülümseyerek cevap verdi, "Ben de seni seviyorum bebeğim."

(Ne? Ne? Ne?)

Şu an aşırı utanıyorum. Ne diyeceğimi bilmeden suratına bakarken Juliet dudaklarıma yaklaşmaya başladı. Hayır, hayır şu an olmaz utançtan hareket edemiyorum. Acaba geri çekilsem ne düşünürdü? Hayır, böyle bir şeyi yapamam. Yavaşça dudaklarımızı birleştirdi. Neyse ki karşılık verip ben de onu öpmeye başladım. Belimdeki soğuk eli daireler çizerek üzerimde geziyordu, ürpertiyordu. Öpüşü yumuşak ve yavaştı, bu daha da hoşuma gitmişti. Bi süre daha öptükten sonra geri çekildi.

"Mia yanakların kıpkırmızı olmuş."
Elimi hemen yanaklarıma atıp kapattım. Alev alev yanıyordu gerçekten de. Yine rezil oldum, aferin. Benim tenim niye bu kadar beyaz ya en ufak bişey olsa kızarıyorum.

Juliet yanağımdaki ellerimi alıp geri çekiltti. Yaklaşıp bu sefer de yanaklarımı öpmeye başladı. Hiç durmadan her yerini öpüyordu. Sağ yanağımı öptükten sonra derin bi nefes alıp sola geçti ve aynı şekilde öpmeye başladı.

"Juliet.." gülerek durdurmaya çalışıyordum. "Juliet dur hadi hahaha."

"Neden durayım ya öpemez miyim?"

"Öpemezsin?"

"Niyeymiş o?"

"Çünkü.. çünkü izin vermiyorum."

"Niye izin vermiyorsun?"

"Şeyy.. öyle, izin vermiyorum nedeni yok."

"İyi, gel durdur o zaman."

Juliet kafasını boynuma gömüp koklayarak öpmeye başladı. Hayır, çok gıdıklanıyordum şu an.

"Juliet gıdıklanıyorum." Ellerimi omzuna atıp itmeye çalışıyordum. Ama bir yandan da güldüğüm için bi türlü itemiyordum.

"Juliet tamam, tamam. İstediğini yap ama çekil şimdi çok gıdıklanıyorum."

Kafasını yavaşça boynumdan kaldırdı. Hala sırıtıyordu odun.

"Bana karşı koyamadın dimi hahahha"

"Çok komik. Gıdıklanıyorum diyorum niye çekilmiyorsun?"

"Çok güzel kokuyorsun çekilmek istemedim."

Karnımda hissettiğim hareketlenmelerin ne olduğunu bilen var mı? Hayır, kalbimin sesini duyan var mı? Gözlerimi kaçırarak utandığımı gizlemeye çalışırken Juliet odunu kahkaha atarak kalktı üzerimden.

"Niye gülüyorsun sen?"

"Hiiç."

"Ya söylesene."

Banyonun kapısını açıp içeri girmeden önce cevap verdi ve içeri kaçtı.

"Her iltifatta kızaran yanakların hoşuma gidiyor.."


Bölüm sonu..



.

Duman (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin