Gözlerimi araladığımda gördüğüm şey gökyüzüne doğru uzanan upuzun ağaçlardı. Gökyüzü masmaviydi. Ağaçların yapraklarından üzerime doğru müthiş bir rüzgar esiyordu. O kadar tatlıydı ki, tenimi okşuyordu bu serinlik! Cennetten küçük bir köşe gibi. O sırada yanımda birinin sesini duymaya başladım.
Hadi kalk kızım, kendine gel! Kaç saattir baygın yatıyorsun burada! Kendine gelemedin bi türlü. Çok korktum!
Sennn! Burası neresi!
Korkma kızım benim annen!
Annem mi?
Tam o anda hatırladım her şeyi. Her şey gerçek! Tabi rüya içinde rüya görmüyorsam! Elimi çimdikledim belki bir kez daha uyanırım diye ama nafile!
Canım kızım ben annenim bana neden inanmıyorsun? Başka biri olsa bu kadar güvende olabilir miydiniz? Hem gerçekten de evindeymiş gibi hissetmiyor musun?
Evet, sanki evimdeymişim gibi ama değilim de gibi.
Gel bakalım koy kafanı şu dizlerime de şu anın bir manası olsun bari. Eski günlerdeki gibi. Oğlum sen de yaklaş...
Derin bir bakış attım annem böyle söyleyince. Gerçekten de annemin dizlerinde uyumayı çok severdim tıpkı babamda olduğu gibi. Zaten babama da bu alışkanlığım annemden sonra geçmişti.
Hatırlıyor musun doğum gününde baban sana kendi baş harfinin olduğu bir kolye almıştı. Sen de ağlamaya başlamıştın. Baban niçin senin adının baş harfini değil de kendi baş harfini almış diye küsmüştün, hatırlıyor musun?
Evet, çok iyi hatırlıyorum.
Baban da sana demişti ki:
Kızım bak! Birine hediye aldığın zaman eğer üzerinde bi isim olacaksa bu hediye verilen kişinin değil hediye veren kişinin ismi olmalı. Çünkü o hediyeyi üzerinde taşıdığında hediyeyi veren kişiyi de üzerinde taşımış oluyorsun. Hem insan kendi isminin olduğu bir şeye çok değer vermez ki! Sürekli kendinlesin değil mi, neden kendini görmek isteyesin ki? Ama sevdiğin birini bir şeylerde görmek insanı hep heyecanlandırır. Ben de beni bir ömür kalbinde taşıman için kendi adımın yazılı olduğu bir kolye seçtim.
Sen o gün babanı çok anlamamıştın galiba, ağlamaya devam etmiştin. Bu yaşananların olduğu günü iyi hatırladın değil mi?
Evet! Babam ne kadar haklıymış meğerse. Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Gerçekten de benim adım yazılı olsaydı belki bu kadar değerli olmayacaktı veya değerini unutacaktım.
Sonra da Karam sen ağlarken doğum günü pastanın kalanını yemişti. Bu kez de onun için ağlamıştın.
Ama n'apim çok lezzetliydi. Kendimi tutamadım. Hav hav hav!
Sahi madem şu an konuşabiliyorsun, neden benim pastamı yedin? En mutlu günümde beni o kadar ağlattın?
Kızım şimdi bunu tartışmanın sırası değil. Ben bunları çok iyi hatırlıyorum. Sence bunları hatırlayan biri yalancı olabilir mi?
17 oradan lafa atladı.
Zamanlar arası geçiş yapıp öğrenmiş olabilirsin.
Hayır 17, annem doğru söylüyor. Ben zaten onun anlattıklarından değil, ona ilk sarıldığım andan biliyordum gerçekten annem olduğunu. Her şey taklit edilebilir ama bir annenin kokusu asla taklit edilemez. Ama bu yaşadıklarımı kabullenmekte çok zorlandım.
Kuzum benimm! Seni çok seviyorum. Saçlarının kokusunu bile özledim.
Beni özlemedin galiba?
Hayır tabi ki de oğluşum. Özlemez olur muyum? Sizin hasretinizle uyuyamadığım kaç gecem oldu biliyor musunuz? Gel sarılayım sana da şöyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
617
AventuraBelen, babasının kendisine hediye ettiği köpeği ile sıradan bir hayat sürerken, ailesinin gizemli bir görev için seçildiğini öğrenir. Evlerinde, zamanın derinliklerine yolculuk yapabilen bir geçidin anahtarı vardır ve bu anahtar 617'dir. Belen ve ai...