Gece çok güzel bir rüya gördüm. Ben yine bahçede oynuyordum. Akşama doğru olmuştu ve annem iş çıkışı eve gelmişti. Beni bahçede görünce hemen yanıma yaklaştı. Ellerinde poşetler vardı. Onları bir kenara bıraktı ve bana sımsıkı sarıldı.
Seni çok özledim Beloşumm.
Ben de seni özledim. Ama daha sabah birlikteydik. Bu kadar sarılmak fazla değil mi?
Hala çiçek gibi kokuyorsun.
Çiçek gibi mi, hangi çiçek? Gelincik mi, nergis mi ne? Ben gelincik kokusunu hiç sevmem mesela?
Ne kadar güzel gözlerin var senin?
Anne benim dediklerime neden cevap vermiyorsun? Bak abim de orada uyuyor. Gel onu da uyandırıp saklambaç oynayalım. Hem ne zamandır bizimle oynamıyorsun?
Annem beni duymamış gibi iki eli ile yüzümü sıktı ve beni çok sevdiğini söyledi. Devamında söylediklerini ise duymamaya başladım. Sanki televizyonu sessize almış görünüyordu her şey.
Beleeen! Hadi kalk, o köpeği de bahçeye çıkar. Hava açıldı. İçeride bu kadar durduğu fazla bile.
Abimin her şeyi bölen o sesi benim güzel rüyamı da böldü. Ne güzel annemle saklambaç oynayacaktık.
Abi ne var ya bırak da yatayım. Okul da yok. Senin derdin ne?
Abimin aşağı doğru inen ayak seslerini duyuyordum. Benim de yataktan çıkacak halim hiç yoktu. Öylece tavana bakıp annemi düşünmeye başladım. Ne güzel bir anneydi? Dünyanın en güzel annesi!
Sonra sağ tarafıma döndüm 17 de bana bakıyordu. Sanki artık uyanmamı istiyormuş gibi.
17'cik! Beni bekliyorsun değil mi? Uzun zamandır oyun oynayamıyoruz. Sen de haklısın canın sıkılıyor. Ama bugün senle istediğin kadar oynayacağız. Sana en sevdiğin yemekten de vericem.
Sonra yeniden düşüncelere daldım. Rüyamı devam ettirmeye çalışıyordum zihnimde.
Sonra annem gelip abimi uyandırdı ve ilk ben ebe olucam dedi. Saatlerce oynadık hiç yorulmadan. Sonra bize yaptığı meşhur muzlu pudinginden getirdi. Sonra ise puffff!
Annemi en son nerde gördüm biliyor musun Diego? En son bahçemizd...
Anneni ne kadar çok sevdiğini biliyorum Belişş!
Birden yataktan fırladım. O ses de kime ait, kim konuştu? Ortalıkta kimse yoktu. Pencereden dışarı baktım, etrafta kimse görünmüyordu. Galiba abimin bi oyunu yine b...
Kimsenin oyun yaptığı yok Beliş.
Yavaşça kafamı çevirdim 17'ye doğru yaklaştım. Kafamı dibine kadar soktum usulca. Herhangi bir ses yoktu.
Bu ses senden mi geliyor 17?
Evet! Ben söyledim.
Nee! Seenn.. Oooo! Senn konuşabiliyor muydun? Nasıl konuşabilirsin?
Neye şaşırıyorsun, hiç mi konuşan köpek görmedin?
Ne görmesi, sen bi köpekle konuşan insan gördün mü hiç?
Evett! Çok gördüm.
Nasıl ya? Ben galiba kafayı sıyırdım ya da hala rüya görüyorum. Saklambaç oynarken en son ben ebe oldum. Galiba bu rüyanın devamı.
Hayır Beliş, bu rüya değil. Biz köpekler insanlarla konuşabiliyoruz. Hatta diğer hayvanlar da konuşabilir. Mesela hayvanat bahçesine gidip muz verdiğin maymunlar hatta o çok binmeyi istediğin atlar bile. Ha insanlar anlayamayabiliyor o ayrı!
Madem konuşabiliyorsun kaç aydır buradasın neden benimle hiç konuşmadın?
Aslında konuşuyordum da sen duymuyordun ve duyan tek kişi de sensin. En azından şu an için.
Nasıl duymuyordum?
Eğer sağır değilsem şu an gayet iyi duyuyorum.
Her şeyin bir sebebi vardır muhakkak. Sadece şu an için bilmiyoruzdur. Neyse öğrendiğine göre fazla uzatma da hadi aşağı inelim. Bana en sevdiğim yemeği verecektin! Hadii!
Allah'ım bi de yemek diyor. Burada her şey normalmiş gibi bi de uzatma diyorsun. Hayatımda son günlerde ilginç şeyler olmaya başladı. Bir şimşek, bir mektup sonra da bu!
Neyse hadi inelim. Madem verdiğim sözü de duymuşsun. İnsanlar verdikleri sözlerde dururlar.
Biz daha çok dururuz. Sen ne zaman top attın da ben getirmedim. Bi düşün bakalım.
Evet o da doğru.
Artık benimle konuşan bi köpeğim vardı Hem çok mutluydum hem de içimdeki o korkuyu hala atamadım. Zaten masallarda da konuşmuyorlar mı? Benim de masal gibi bir hayatım var. Benim onlardan neyim eksik. Hihohaha!
Direkt bahçeye indik ve 17'nin yemeğini verdim. Ben de o yemeğini yerken salıncağımda oturup onun yemeğini yiyişini izledim. Hayat çok tuhaftı. Gerçekten çok tuhaftı.
O sırada babam çöpleri atmak için bahçeye çıktı.
Ne yapıyorsun canım? Sallanmıyorsun da, öylece neyi izliyorsun? Hasta mısın yoksa?
Babam benim her hareketimden neyim olduğunu anlayabilirdi. Ama bu sefer iş başkaydı.
Yok canom hasta değilim... Bi şey denemek istiyorum. Bi dakka bekler misin?
Sonra 17'ye seslendim.
17! Yemeğini bitirdin mi?
Yok, az kaldı. Hep etrafa döktüm, onları da yiyorum. Bi kaşık verseydin böyle olmazdı.
Iıııı. Bi dahakine unutmim de önlük de takayım. Hihohaha!
Kızım seni bekliyorum, içerde bir ton işim var. Gerçekten bir ton. Ton balığı çıkarıyordum yemek için. Heheheh!
Güzel espri. Az önce dikkatini çeken bir şey oldu mu?
Evet oldu.
Allah'ım şükürler olsun kafayı yememişim. Ne duydun?
İlk defa bi esprime güzel dedin.
Hay ya! Evet evet. Ton balığı seni bekler hadi git de arada 17 dadanırsa kilograma dönüşür yoksa.
Hehehe. İşte bu da güzel espri!
Belişş! Beni sadece sen duyabilirsin. Yemeğim de bitti. Allah'tan sen espri yapmadan bitmişti yoksa yarım kalabilirdi. Ben dadanacakmışım...
Senin de bu esprilerine sadece ben katlanıcam demek o zaman.
Hee hee heee!
Hee hee derken sırıtarak ağzından salyalar damlıyordu.
17 akabinde evinin önüne geçip güneşin tadını çıkarmaya başladı. Ben de öylece bahçede kalakaldım salıncağımda bir başıma. Salıncak denilen şey için iki kişinin olması gerekmiyor mu? Biri sallayacak biri sallanacak. Yoksa ismi salınmayacak olurdu. Evet işte salıncak isminin hakkını veren o kişi! Babamm! İşte göründü kapıdan. Benim için geliyordu. Rüzgar tenini okşuyordu sanki ağır çekimde. Saçları dalgalanıyordu dicem de pek sallanacak bi saçının olduğunu söyleyemem. Hihohaha!
Belooşş! Şu çöpleri atar mısın? Ortalığı temizledim şu leşe bak. Hepsi sizin halılarınızın üzerinden çıktı.
Tam bir hayal kırıklığıııı! Öylece bakakaldım sadece. O arada abim pencereden bana seslendi.
Kız şarj aletimi bulamıyorum. Gördün mü?
Ben hala babama bakıyordum.
Baba bu sana niye öyle bakıyor?
Ben de anlamadım. Bugün tuhaflığı tuttu.
Kız, babamdan kafanı kaldırıp beni de bi gör.
Ben onun güneşiyim çünkü. Güneşten kafasını kaldıran başka bir şey göremez. Heheheh!
Ayyy baba! Bu ne özgüven. Bahçedeki çimler soldu. Ver de şu çöpü atayım ben en iyisi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
617
PertualanganBelen, babasının kendisine hediye ettiği köpeği ile sıradan bir hayat sürerken, ailesinin gizemli bir görev için seçildiğini öğrenir. Evlerinde, zamanın derinliklerine yolculuk yapabilen bir geçidin anahtarı vardır ve bu anahtar 617'dir. Belen ve ai...