XIII

162 20 3
                                    

annem: bu telefonlar neden açılmıyor beren hanım?

annem: zaten yazlıkta tek başınasın

annem: aklımız sende kalıyor

annem: ara beni çabuk

Çatalımı karpuza batırdıktan sonra gözlerimi telefonumdan ayırıp şöyle bir etrafa baktım. Emre sandalyesinde ters oturmuş sesini fullediği TVde magazin programı izliyordu. Arada bir boşalan çatalını omzundan Selim'e, salatalık batırması için uzatıyordu. Selim hiç sorgulamadan ona ayak uyduruyor, aynı anda da hala uykulu uykulu etrafa bakan Oğuz'u dürtüyordu. Bu komikti. Çünkü sigarasını dudağına birkaç dakika önce sıkıştırmıştı ve eli o andan itibaren asla boşalmamıştı. Oğuz'un tabağını dolduruyor, Emre'nin çatalına salatalık batırıyordu. Ve bunları yaparken hiç susmuyordu. Kelimeleri dudaklarının arasındaki sigara ve TV sesi yüzünden pek anlaşılmasa da ona odaklandığınız zaman bir tek boş homurtularını duyuyordunuz. Beyninize batıyordu.

Karpuzumu ısırıp tekrar telefona döndüm.

beren: anne arayamam şu an

annem: sebep?

beren: kahvaltı yapıyorum

annem: dün neden açmadın telefonunu

annem: iki saat boyunca seni aradım

beren: evet anne gördüm 10 dakikalık aralarla yüz kez aramışsın

annem: açsaydın telefonunu kızım

beren: arkadaşlarlaydık

annem: tabii sat sen bizi

annem: arama yok konuşma yok haber verme yok

annem: yakında yüzümüze de bakmazsın sen

beren: ne alaka anne öyle bir şey mi dedim şimdi

annem: hayırsız

annem: bir tane cocugum var zaten o da beni umursamıyor

Bıkkınca verdiğim nefes dudaklarımdan taşarken telefonu kilitleyip yanımdaki yeşil koltuğa attım. Tahammül seviyem bir anda sıfıra inmişti. Emre'nin tabağının yanında duran kumandaya uzandım ve kırmızı tuşa bastım. Ev bir anda sessizleşti. Anlık sessizlik Selim'in de söylenmeyi bırakmasını sağlamıştı. Dışarıdan gelen kuş cıvıltısı ve insan sesleri, açık camdan içeri doldu.

"Dünya varmış amına koyayım." dedi Oğuz. "Beynim eriyordu."

Ona başımı salladım. Çatalımda kalan karpuzu ağzıma tıktığımda Emre de oturduğu sandalyede döndü.

"On saattir ayıl diye uğraşıyorum." diye söylenmeye devam etti Selim. Bu kez sigarası küllüğün kenarındaydı. Çatık kaşlarıyla bana döndü. "Ne sikime o kadar içtiniz? Tamam azıcık sarhoş olun sıkıntı yok da adınızı unutmanıza ne gerek vardı anasını satayım ya! Sizi eve getirene kadar canımız çıktı."

"Doğru diyor," diye ona katıldı Emre.

"Aman! İki koca adamsınız taşıyın üç kişiyi bir zahmet."

"Üç sarhoş kişiyi."

"Neredeydiniz ki siz?" dedi Oğuz ağızına peynir atarken.

"Hiçbirinizi bulamadık, arabayı az ileriye çekmiştik uyuyorduk."

"Ne söyleniyorsun o zaman yarram? Mışıl mışıl uyuyormuşsun işte. Ben evin içinde kafam bir milyon Selin'i arıyordum." dedim çatalıma tekrar karpuz batırırken. Selim ağzını konuşmak için açmıştı ki merdivenden gelen sesle hepimiz o tarafa döndük.

Gökkuşağı | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin