39.🕊

272 25 23
                                    

Şuan Felix de Hyunjinde salonda telefonları ile ilgileniyordu. Felix birşey demese de Hyunjin telefonunu vermişti. Felix telefonunu kapatıp biraz çekinerek konuştu.

"Hyunjin.."

"Efendim Lix?"

"Şeyy, canım kiraz çekti de..."

Hyunjin duyduğu şeyle gülümseyerek yerinden doğruldu.

"Cidden mi?!"

Felix yavaşça başını sallayınca hemen yerinden kalkıp hızla mutfağa ilerlemişti. O kadar heyecanlanmıştı ki, evinde çalışanlar olduğunu unutmuştu. Hyunjin buzdolabını açıp, gözleri ile arasa da bulabileceği birşeyi eli ile didik didik aramaya başlamıştı. O böyle telaşla kiraz ararken arkasından ona seslenen çalışanla biraz irkilmişti.

"Bay Hwang, ne arıyorsunuz?"

"Kiraz varmı?!"

"Bay Hwang, bu evde kimse kiraz yemiyor ki?"

"Yokmu yani?"

"Evet."

"Gidin kiraz bulun hemen!"

"Hemen efendim."

Diyerek hızla çıkmıştı. Hyunjin de hemen salona gelip, koltuğa otururken konuştu.

"Şey.. kiraz yokmuş ama birazdan hemen getirirler biraz bekle tamam mı"

"Yoksa lazım değil ya-"

"Hayır! Şey yani getirirler birazdan bekle sen."

"Tamam."

Diyerek, başını eğip parmakları ile oynamaya başlamıştı. Felix bi şey daha söylemek istiyordu ama söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmıştı. Söylesem ne kaybederim' diyip söylemeye karar vermişti.

"Şeyy Hyun.."

"Efendim?"

"Jungkook hyung ve Tae hyung evleniyorlarmış?"

"A evet, onu söylemeyi unuttum."

"Bende g-gidebilir miyim?"

"Tabii ki! Sana gitmeyeceksin diyen oldu mu?"

"H-hayır ama yine de sorayım dedim.."

"Jungkook özellikle senin gelmeni istedi."

Konuşmadan sadece başını sallamıştı Felix.

-

Bir süre sonra, kıpkırmızı kirazları Felix'in önüne koymuşlardı. Hem kıpkırmızı hemde büyük büyüklerdi. Felix lezzetle yemeye başlamıştı. Hyunjin de onu hayranlıkla izliyordu. Felix ile bi anlığına göz göze gelince hemen bakışlarıni çekmişti.

-

"Felix.."

"Hım?"

"Hâlâ affetmedin mi beni?"

Felix, Hyunjin'in dediği şeye karşı gözlerini kaçırmıştı.

"Hayır"

"Kendimi sana nasıl affettire bilirim?"

"Seni affetmemi istiyorsan beni özgürlüğüme kavuştur."

"Bunu yapamam, istediğin yere gidip gelmekte, istediğini yapmakta özgürsün, ama lütfen benimle yaşa.."

"Seni görünce bana yaptıkların gözümde canlanıyor, bu durumda ben seni affedemem, psikolojimi bozdun benim, yüzünü bile görmek istemiyorum!"

Hyunjin bunu duyduğunda oturduğu yerden kalkıp Felix'e yaklaşmıştı. Yanına oturup ellerini yanaklarına koyacakken Felix irkilerek kafasını yana çevirip gerilemişti. Felix'in bu haraketine Hyunjin'in gözleri dolmaya başlamıştı.

Ellerini Felix'e dolayıp sarılmıştı. Felix ise ne geri çekiliyordu ne de sarılmasına karşılık veriyordu. Hyunjin'in dolan gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Gözlerinden yaşlar akarken konuştu.

"Ö-özür dilerim Felix, herşey için özür dilerim, p-pişman-ım.."

"Pişmanlık hiçbir şeye yaramıyor..."

__________

•Flashback•

Yine günlerdir hiçbir şey yemeyip, içmediği dönemdeydi Felix. Şuan ne verirlerse yiyecekti, açlıktan ölecek gibiydi.

Açlığın verdiği mide bulantısı ile yerinden kalkıp kapıya yönelmişti. Kapının önünde durup, gücünün yettiği kadar kapıya vurmaya başlamıştı.

"Kimse yokmu..?"

Bu halsiz sesini kendisi bile zar zor duyarken, başkalarına nasıl duyurabilirdi ki..?

"Kimse yokmu?!"

Bu sefer olabildiğince yüksek sesle konuşup, sertçe kapıya vuruyordu. Dışarıdan hâlâ ses yoktu. 'Jungkook hyung olsaydı böyle olmazdı' diye geçirdi içinden, arkasını kapıya yaslayıp yere çömeldi.

"Ben bunları hakedecek ne yaptım? Ne gibi ağır bi suç işledim de tanrı bana bunları yaşatıyor!"

Dolu gözlerinden yaşları firar etmeye başlamıştı. Her yeri dağıtmak istiyordu fakat bunu yapacak mecali de yoktu, odada sinirini çıkaracak doğru dürüst bir eşya bile yoktu.

-

Bir süre sonra kapı kilidinin açılma sesi gelmişti. Felix bunu duyması ile oturduğu yerden kapıdan biraz uzaklaşmıştı. Gelen kişi Hyunjin'di.

"Ölmedin değil mi?"

"Umrunda mı?"

Hyunjin'in sorusuna ters cevap vermişti Felix.

"Sana bi cesaret gelmiş ha?"

Elindeki tepsiyi yere bırakırken söylemişti bunu. Felix bi şey dememişti.

"Unutmuşum seni yaa, acıkmışsındır, yada acıkmadın mı? Geri götüreyim o zaman bunu"

Diyerek yere bıraktığı tepsiye elini yönlendirmişti ki Felix'in konuşması ile durdu.

"Hayır hayır! Acıktım..."

Sonlara doğru sesi kısılıp, başını eğmişti. Hyunjin sırıtarak eğildiği yerden doğrulmuştu. Sırtını duvara yaslayıp küçüğü izlemeye başladı.

"Ye o zaman hadi"

Felix tepsiye baktığında, çocukken yememek için direndiği şeyleri görmüştü. Onları hâlâ sevmiyordu fakat şuan önüne taş koyulsa yiyecekti. Eline kaşığı alıp yemeye başladı. Bu sırada tepesindeki çift gözleri hissedebiliyordu. Yemek yerken birinin sizi izlemesi çok rahatsız edici, değil mi?

"Böyle izleyecek misin?"

"Evet."

"Bu rahatsız edici"

"Umrumda mı sence?"

Felix derin nefes alarak yemeğini yemeye devam etti.

"Ahh Lix, ihanet etmeseydin çok güzel bir hayatımız olacaktı.."

Hyunjin'in bunu demesi ile, yediği yemek Felix'in boğazında kalmıştı. Öksürerek bardaktan su içip, Hyunjin'e bakmıştı.

"Ben sana ihanet etmedim Hyun, neden inanmıyorsun bana?"

Hyunjin sinirden gülerek, yere eğilip Felix'in saçından kavrayarak kendine çekmişti.

"Ne buldun Sam de? BENİM ONDAN NEYİM EKSİK?!"

Hyunjin bağırırken, küçüğün saçını daha sert çekmeye başlamıştı. Felix elini Hyunjin'in eline koyup ayırmaya çalışıyordu ama sadece çalışıyordu. Saçlarının koparıldığını hissetmişti.

"B-bırak acıtıyorsun.."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bölüm bitti ehe-

Bir sonraki bölüm düğün olcakkinee.

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayınkineee

I Will Be Your Last Regret / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin