13.🕊

265 29 0
                                    

Yüzüme vuran gün ışığı ile uyanmıştım. Elimin zonklamasını saymazsak bir yerim ağrımıyordu. Yataktan kalkıp banyoya girip işlerimi halledip çıktım. Üzerimi değiştirip kapıya yöneldim, belki bi' umut kilitli değildir diye. Vay be kilitli değildi.

Salona indiğimde Hyunjin telefonu ile ilgileniyordu. Beni görünce, bana dönüp biraz süzdü ve yine telefonuna geri dönerken yüzüme bakmadan konuştu.

"Git üzerine uzun kollu bir şeyler giy"

"Hı?"

"Bir şeyi iki defa tekrarlamayı sevmem. Duymadiysan arkandaki korumaya sorabilirsin."

Arkama baktığımda her zamanki taş gibi koruma duruyordu.

"Üzerinize uzun kollu bir şeyler giymenizi istediler efendim"

Diyince anlamış gibi başımla onaylayıp tam merdivene ayak basacaktım ki Hyunjinin konuşması ile durup ona döndüm.

"Süzüne biraz makyajda yap, solgun görünüyorsun."

Arkamı dönüp göz devirip yukarı çıktım. Üzerime uzun kollu bir şeyler giydiktem sonra odadaki aynanın karşısında dikilmeye başladım. Masanın üzerinde makyaj malzemeleri vardı. Ben kızmıyım ki makyaj yapayım be! Diye yüzüne söylemeliydim ama bilin bakalım ne yok? Cesaretin c'si bile yok ki.

Biraz kapatıcı uygulayıp dudağıma da biraz renk verdikten sonra yatağa oturup yine düşünmeye başladım.

Acaba abime her şeyi söylemeli miydim? Yada Hyunjin'in dediklerini yapıp bu evde mahkum gibi yaşamalı mıydım?

Ama onun dediklerini yapmazsam abimi de arkadaşlarımı da öldüreceğini söylemişti. Bu yüzden onun dediklerini yapacaktım galiba. Kahretsin ben niye bu kadar şanssızım!?

Derken odanın kapısı çalmıştı. Gidip baktığımda yakışıklı korumaydı.

"Bay Hwang aşağı inmenizi söyledi efendim"

"Tamam"

Diyerek çıkmıştım odadan. Aşağı indiğimde hyunjin aynı pozisyonda hâlâ telefonu ile ilgilenerek oturuyordu. Beni görünce bacağını patpatladı. Bende her zamanki gibi çekine çekine gidip dizine oturmuştum, o da tabiki kendisine çekip kasıklarına oturtmuştu beni.

Başını yine boynuma gömülmüştü. Kokumu içine çekiyordu. Kısa bir öpücük kondurup geri çekildi ve konuştu.

"Dediklerimi unutmadın değil mi?"

"H-hayır"

"Onun yanında böyle kekeleme olur mu?"

"Tamam"

"Aferin. Hep böyle uslu olursan sana zarar vermem, ama sen acıyı seviyorsun galiba?"

Bir şey diyememiştim. Orada onun kucağında utana utana otururken kapı çalmıştı. Bende hemen kucağından kalkmıştım.

Bir süre sonra ne zamandır görmediğim abim girdi içeri.

"Felix!"

"Hyung"

Diyerek koşup sarıldım. Tabii onun da bana sarılması ile yaralarım acımıştı.

"Ahh!"

Hemen benden ayrılıp yüzüme baktı.

"Ne oldu?"

"Şeyy, bir şey olmadı, ıı, elektriğin çarptı hyung"

Diyerek güldüm.

"Bir şey oldu sandım"

Diyerek o da gülümsedi.

"Otursanıza"

Hyunjin'in konuşması ile ona dönmüştük. Onaylayıp, ben onun yanına abim ise tam karşımızdaki tekli koltuğa oturmuştu.

"Eline ne oldu?"

"K-kestim"

"Nasıl kestin?"

"Kestim işte hyung kaza ile oldu"

"Hmm, neden buradasın?"

O an duraksadım. Ne demeliydim ki? Hyunjin elini belime koymuştu. Abim benim konuşmamı beklerken Hyunjinde her saniye belimi daha da sıkıyordu.

"H-hyung, ben Hyunjin'i seviyorum..."

Diyerek başımı eğip dudağımı pişman olmuşçasına ısırmıştım.

"Ciddi misin Felix"

"Evet"

"Burada kalamazsın! Kalk hadi gidiyoruz."

Bir Hyunjin'e birde abime bakıp konuştum.

"Olmaz, ben burada kalıcam."

"Ne dediğinin farkında mısın Felix?!, yürü hadi!"

Diyerek yerinden kalkıp beni yerimden kaldırmıştı.

"Hayır diyorum hyung!"

Bu seferde Hyunjin'e dönüp konuştu.

"Ne diye tehdit ettin kardeşimi ha!?"

Hyun tam konuşacakken ondan önce davrandım.

"O beni tehdit etmedi hyung, ben kendi isteğimle buradayım."

"Saçmalamayı kes Felix, ya şimdi benimle gelirsin yada beni unutursun, hangisi?!"

Bunu demesi ile gözlerim açılmıştı. Ne diyeceğimi bilemedim. Bir abime bir hyunjin'e bakıyordum. Hyunjin korkutucu bir şekilde bakıyordu.
Başımı eğerek konuştum.

"B-ben, burada kalacağım..."

"Tamam, sen bilirisin. Artık abin değilim Felix, unut beni!"

Diyerek omzumu işaret parmağı ile hafif itip kapiya yönelmişti. Bende tam arkasından gidecektimki hyunjin belimden tutarak kendine çekip durdurmuştu beni.

"Aferin sevgilim"

Gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Aaa ağkayacak mısın?"

Elimi yumruk yapıp göğsüne vurmaya başladım.

"Senden nefret ediyorum! Bıraksana beni artık! İstemiyorum seni!"

Hıçkırarak ağlarken söylemiştim bunları. O ise sadece gülerek izliyordu beni.

"Seni asla bırakmicam bebeğim, bırakacaksam sana neden bunları yaptırayım?"

Onun ellerinden kurtulup yere çöküp ağlamaya başlamıştım.

"Ağlama artık, hiç bir işe yaramayacak zaten"

"Neden bunu yapıyorsun bana, ben sana ne yaptım!?"

Kahkaha atarak yanıma eğildi ve saçlarımı okşayarak konuştu.

"Seni seviyorum"

"Bu sevgi değil! Senin ki sevgi değil! Gerçekten seven birisi sevdiğine zarar vermez!"

"Herkes öldürür sevdiğini"

Diyerek gitmişti. Ben ise hâlâ aynı pozisyonda ağlayarak oturuyordum sadece.

"Efendim... Bay Hwang odanıza gitmenizi söyledi"

"Sikmişim hwang'ını da hyunjin'i de bıktım artık!"

Bunları bir bir saymama rağmen tıpış tıpış odama çıkmıştım.

Kapıyı kilitleyip gözüme görünen her şeyi fırlatıp, odayı dağıtmıştım. Odadaki bir vazonun kırılması ile ortaya çıkan keskin camlardan birini alıp bileğime tutmuştum...

~♡♡♡♡♡♡♡♡~

14. Bölümü çok güzel yazmıştım ama bilin bakem ne oldu, silindi... Hevesimde silindi. Bugünlük 1 bölümle idare edin hevesim geri yüklenince yine yazarım.

I Will Be Your Last Regret / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin