⭐️
Dün Kenan'ın beni abimin yanına götürmesi ile karşılaştığım diğer oyuncular ile selamlaşmış ve daha sonrasında abimle beraber Berlin sokaklarında yürüyüşe çıkmıştık. Saat gece yarısına yaklaşırken otele döndüğümüzde abim Kenan'dan arabayı almış ve beni evime bırakmıştı. Bir sonraki günü maçı olduğu için o da hızlıca oteline dönmüştü. Şimdi ise üzerimde havlu ile yatağıma oturmuş telefonumda geziniyordum.
Maça bir saat kala hazırlanıp evden çıkarak stada gitmeyi planlıyordum. Bir yandan da aklımda ne giyeceğimin düşüncesi vardı. Kapı çaldığında kaşlarımı çatarak bakışlarımı kapıya çevirdim. Kim olabilir diye düşünürken ayağa kalktım ve kapıya ilerlemeye başladım. Belki de Helin ablam gelmişti? Kapıyı sonuna kadar açtığımda karşılaştığım kişi, Helin ablam değildi.
"Kenan-?"
Konuşmama fırsat vermeden hafifçe açılan gözleriyle kolumdan tuttuğu gibi içeri girip beni duvara yasladı ve kapıyı kapattı. "Bist du verrückt?!" (Sen deli misin?!)
Benden epey uzun olduğu için kafamı kaldırarak ona bakmam gerekiyordu. Nefesi yüzüme çarparken yanaklarım çoktan kızarmaya başlamıştı. Şu an çocuğun karşısında resmen ıslak ve havluya sarılmış vücudumla duruyorum!
"Öffnest du jedem, der mit deinem nassen, in Handtücher gewickelten Körper zu dir nach Hause kommt, die Tür...?" (Evine gelen her kişiye kapıyı, ıslak ve havluya sarılmış vücudunla mı açıyorsun...?)
Nefesini yüzüme vererek fısıldadığında gözlerim kocaman açılmıştı. Siktir, çok utanmıştım...
"Nein...?" (Hayır...?) Utançtan sesim öyle kısık ve titrek çıkmıştı ki... Neden böyle çıktığına anlam verememiştim. Başkası olsaydı bu kadar utanmazdım belki de ama neden konu Kenan olunca, sadece yanında bulunsam bile utanıyordum? Daha çocuğu dün tanımıştım. Niye böyle olmuştum ben?
Ve neden Kenan hâlâ dibimdeydi?!
Kafasını yukarıya kaldırarak tavana baktı, dilini iç yanağına bastırarak gezdirirken sinirle nefes verdi. "Geh und zieh dich an. Wir gehen ins Stadion." (Git ve giyin. Stadyuma gidiyoruz.) Gözlerini devirerek geri çekildi ve içeriye adımlayarak etrafa bakındı. Salonu bulduğunda içeri geçip üçlü koltuğa oturdu.
Koltuğa iyice yayılıp bacaklarını ve kollarını iki yana açarak kafasını geriye yasladı. Ben ise kıpkırmızı olmuş bir şekilde hâlâ duvara yaslanmış duruyordum. Kafasını benden tarafa çevirip yorgun bakışlarla bana baktı.
"Worauf wartest du? Beeilen Sie sich, ich kann nicht zwei Stunden auf Sie warten."
(Neyi bekliyorsun? Acele et, seni iki saat bekleyemem.)Utançla kafamı salladım ve koşarak odama geçtim. Kapıyı sertçe kapatıp kendimi yatağa fırlattığımda kafamı yastığa bastırarak çığlık attım.
Ne yaşamıştım ben amına koyayım...?
Kenan'ın acele et dediği aklıma geldiğinde hızla yataktan kalkıp duşa girmeden önce yatağın üzerine koyduğum iç çamaşırlarımı giydikten sonra kıyafet dolabımın önüne geçtim. Dolabı açıp açık mavi renkte baggy pantolon ve dün abimin tüm takıma imzalatıp verdiği milli takım formasını alıp giyindim.
Makyaj masama oturup ıslak saçlarımı tarayıp krem ve yağ sürdükten sonra belli belirsiz bir makyaj yaptım. Güzel olmalıydım, değil mi? Barış Alper Yılmaz'ın kız kardeşi olarak illa ki kameralara yansıyacaktım.
Hazırlanmam bittikten sonra beyaz, üzerinde kırmızı kalpler olan bez çantamın içerisine cüzdanımı ve gerekli olan şeyleri attıktan sonra birde dün abimin bana verdiği Türk bayrağını koydum. Yatağımın üzerindeki telefonumu alıp pantolonumun arka cebine koyup odamdan çıktım. Salon kapısına yaslanarak Kenan'a baktım. Gözlerini kapatmış hâlâ az önceki pozisyonda duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505 ~ Kenan Yıldız
Fanfic"Aslında sana şu an söylemek istediğim çok şey var ama bunları bile zar zor söylüyorum... Ben ölmek istemiyorum..." Fanfiction Song: 505 - Arctic Monkeys Kenan Yıldız Fanfiction, 05.07.2024 #1 505 ~ 13.07.24