bolum 17 ~ acidan olmek

650 48 178
                                    

Tek başımaydım. Koca şehirde 15 milyon kişi vardı ama tek başımaydım işte.

İstanbul'da beni evine alabilecek kimse yoktu. Helin ablamın yanına gitsem bana olanları zorla anlattıracaktı, sonra da abimle ilişkileri bozulacaktı ve ben de bunu hiç istemiyordum. Başka da gidebileceğim bir yer yoktu.

Gözlerimden akan yaşları bir kez daha silerek cadde üzerindeki açık taksi durağına yürüdüm. "Kolay gelsin abi, boşta taksi var mı?" Duraktaki abi kafasını okuduğu gazeteden kaldırıp bana baktığında bir adama seslendi. Yanımıza gelen adam, "Verin, ben bagaja koyarım. Elleriniz yaralı." diyerekten valizimi aldı ve açtığı bagaja koyup kapattı. "Teşekkürler..."

Mırıldandığımda 'Rica ederim.' Der gibi başını salladı, adam sürücü koltuğuna geçtiğinde bende arka koltuğa geçip oturdum. "Nereye?" diye sorduğunda duraksadım. Ben de bilmiyordum ki? Sanırım en iyisi Rize'ye, aile evine dönmekti. Tabii beni isterlerse. "İstanbul Havalimanı'na." Dediğimde adam kafasını sallayıp arabayı çalıştırarak sürmeye başlamıştı.

Sessiz geçen yolculuğun sonunda ücreti ödeyip adamın yardımıyla bagajdan valizimi almış ve havalimanına ilerlemiştim. Saat sabahın 5'i olduğundan çoğu uçağın kalkış saati yaklaşmıştı, havalimanı ise azda olsa kalabalıktı.

Adımlarımı hızlandırarak terminal giden yolcu katı kara tarafına yürüdüm. Boşta gördüğüm bilet satış acentesine doğru ilerlediğimde görevli kadın da beni gördüğü gibi kafasını kaldırıp gülümsemişti. Cüzdanımdan çıkardığım kimliğimi kadına uzattım.

"En erken tek yön bileti, Rize'ye." Kadın gülümseyip kafasını salladı, uzattığım kimliğimi alıp ve önündeki bilgisayarla uğraştı. İkinci kez bir yolculuk beni fazlasıyla yoracaktı.

Maalesef ki gün içerisindeki tek Rize uçağı akşam 9'daydı, bende akşama kadar beklemek zorunda kalmıştım fakat şu an, saat gece 11'i gösterirken Rize'deydim. Doğup büyüdüğüm yerde.

Taksi sayesinde de köye gelmiş, aile evimin kapısının önünde, ellerimde valizim ve çantam ile duruyordum. Rize'nin akşam soğuğu esen rüzgarla kendini belli ediyordu, her ne kadar soğuğu sevsem de şu an donuyordum. İçeri girmek istiyordum ama deli gibi korkuyordum.

Bir anlık içimde hissettiğim cesaretle zile bastığımda kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Bekledim, bekledim ama kapıyı kimse açmadı. Saat 12 gibi yattıklarını biliyordum, en azından ben gitmeden önce.

Biraz daha beklediğimde hâlâ kapıyı açan yoktu, boşa umut etmiştim. Valizimi tutup arkamı döneceğim sırada duyduğum anahtar sesiyle içimi kaplayan çocuksu mutlulukla kapıya döndüm. Dudaklarımdaki küçük bir gülümsemeyle açılan kapıya baktım, açılan kapının ardından ki Yeşim ablamla göz göze geldim.

"Kim gelmiş kızım?"

Arkadan ablama seslenen annemin sesi duyulduğunda birkaç saniye sonra yüzü de ablamın arkasında belirmişti. "Eşay?" Yüzündeki beni beklemediğini belli eden ifade dudaklarımdaki gülümsemeyi yok etmeye başlamışken hızlıca kendimi toparladım. "Rahatsız etmiyorum, değil mi?"

Yeşim ablamın beni baştan aşağı süzdükten sonra göz devirerek arkasını dönmesini izledim; "18 senedir rahatsız ediyorsun zaten..." diye mırıldanışını duysam da duymamazlıktan gelerek kapıdaki anneme baktım. "Hoş geldin annecim... Geç içeri." Diyerek kapıyı tamamen açtı ve kenarı geçti.

Yüzümdeki tebessümle valizimi tutarak içeriye girdim, ayakkabılarımı çıkarıp ayakkabılığa yerleştirdiğimde eski odama bırakmak için valizime doğru uzandım fakat annem omzumdan tutarak beni engelledi. "Sonra hallederiz kızım, geç içeri."

505 ~ Kenan YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin