Bugün Cemal Paşanın konağında büyük bir sevinç yaşanıyordu.
Çünkü Cemal Paşanın oğlu nihayet düşman topraklarında zaferle dönmüş, ilk iş olarakta ailesinin yanına gelmişti.
Cemal Paşanın sağ tarafında, 17 yaşında olmasına rağmen bugüne kadar pek çok beyden ve paşadan talibi olan fakat Paşanın çok sevdiği için kimselere vermek istemediği güzeller güzeli kızı Aybike vardı.
Güzelliğini ve naifliğini annesinden alan Aybike daha çok babacıydı.
Ne babası onun bir dediğini ikiletirdi ne de o babasının herhangi bir isteğini geri çevirirdi.Paşanın sol tarafında ise bu dünyada herkesten her şeyden daha çok sevdiği gözünden sakındığı, çocuklarının annesi biricik eşi vardı.
Niko.
O bu konağa köle olarak gelmiş fakat Cemak Paşanın el üstünde tuttugu sevgili eşi oluvermişti.Yavuz Paşa doğup büyüdüğü konağa girerken içinde ailesini gururlandırmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Onu ayakta bekleyenlerin yanına yaklaşıp ilk önce kendisine gülümseyen babasının elini öptü.- Hoş geldin oğlum. Dedi Paşa.
- Hoş buldum baba.
Daha sonra babasının yanında ki annesine dönerek onunda elini öptü genç adam.
Niko tıpkı kocasına da yaptığı gibi seferdeyken başına bir şey gelecek korkusuyla arkasından bolca dua ettiği oğluna hasretle sarılıp kokusunu içine çekti.
- Çok şükür sağ salim döndün oğlum.
Yavuz Paşa gülümseyerek annesinden ayrıldı.
Ve son olarakta çok sevdiği kardeşine de sarılıp ailesi ile beraber onun için daha bir gösterişli hazırlanan sofraya oturdu.Aslında bu Paşanın ilk zaferle dönüşü değildi, bundan önce de pek çok müjdeli galibiyet haberiyle konağa gelmiş her seferinde de aynı sevinçle karşılanmıştı.
Sofrada herkes birbiriyle sohbet etmiş büyük Bir keyifle yemeklerini yemişlerdi.
- Duydum ki seferden önemli bir esir getirmişsin oğlum. Dedi laf arasında Cemal Paşa.
- Evet babam Kraljevo valisinin oğludur kendileri.
Onu bizzat kendi konağında misafir etmekteyim.- Neden senin konağında kalıyor abi başka kalabileceği yer yok muydu?
Kardeşinin sorusuyla Yavuz Paşa uyarıcı bakışlarını genç kıza iletmiş susmasını işaret etmişti.
Biraz daha ailesiyle beraber vakit geçirdikten sonra annesinin kalması için ısrar etmesine rağmen bin bir tatlı söz ve en kısa zamanda tekrar geri döneceğini söylemesiyle nihayet dört gözle beklediği kendi konağının yolunu tuttu Yavuz Paşa.
~
Geldiği zamandan beri bağırıp çağırmıştı Gilbert.
Kaldığı oda da bir o tarafa bir bu tarafa gidip duruyordu.
Ona yemek getiren hizmetçileri tutmuş kendisini bir an önce buradan çıkartmalarını istemiş olumsuz cevap alınca da Yavuz Paşayı görmek istemişti.O kendisini buraya getiren adamın ismini de burada ki cariyelerden öğrenmişti.
Yavuz Paşanın bir kaç saat sonra geleceğini öğrenince de yapılacak hiç bir şey olmadığını anlayan oğlan odasındaki minderlerden birine oturdu.
Ne yapacaktı?
Buradan nasıl kurtulacaktı?Kaçmalıydı. Evet mutlaka kaçacaktı buradan.
Ama nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR BXB
Non-FictionBabasının kalesinde sessiz sedasız, yalnız yaşayan Gilbert, Türklerin kaleye saldırmasıyla daha neler olduğunu bile anlamadan kendisini Yavuz Paşanın konağında esir olarak bulur. ( Kitap tarihten bağımsızdır.)