- Nasıl olur bu! Hekim nerede kaldı? Diye bağırdı Yavuz Paşa.
Öğrenir öğrenmez buraya o kadar hızlı gelmişti ki yolda onu gören İskender Paşa da endişelenerek onun peşinden gelmişti.- Hekim geldi Paşam.
Hızla içeri giren yaşlı hekim, Yavuz Paşanın başında beklediği ateşler içinde olan gözleri kapalı çocuğa yaklaştı.
Çantasını yanında ki yardımcısına vererek oğlanın ısırılan bileğini açtı. Zehir daha da ilerlemesin diye etrafı sıkıca sarılan kısımda yılanın ısırık izleri kapkara gözüküyordu.Hekim gözlerini kısıp kaşlarını çattı. Bu tür bir zehri daha önce hiç görmemişti çabucak çantasını açtı zehri boşaltmayı deneyecekti ama sonradan fark etti ki bunun için çok geçti.
Yaşlı hekim yutkunarak başını ovdu panzehir yapmalıydı ama zehri çözemiyordu ki bir türlü bazı ilaçlarla geçici süreliğine zehrini ilerlemesini durdurdu.
-Paşam, ben bu zehri ilk defa görüyorum bilmediğim bir tür. Zehrini ilerlemesini bir süreliğine durdurdum lâkin yapabileceğim başka bir şey yok.
- Ne demek yok! Diyerek adamın üstüne yürüdü Yavuz Paşa.
Hemen yanında ki İskender Paşada onu sakinleştirmeye çalışıyordu.-Başka bir hekim bulmamız gerek.
Fakat çok zamanları yoktu. Ya diğer hekimde bu zehri çözemezse İşte o zaman Gilbert için çok kötü olacaktı, tabii Yavuz Paşa için de.O sırada İskender Paşa aklına gelen fikirle hemen yanında ki adama dönüp konuştu.
- Benim tanıdığım iyi bir hekim var. Merak etme Paşam onu alıp geleceğim eminim ki o bu zehrin dermanını bilir. Dedi ve Yavuz Paşanın onu başıyla onaylaması ile beraber hızla konaktan çıkarak gri atına atladı. Arkasından gelen adamlarına burada beklemelerini söyleyerek atının yularını kavradı.Daha köye varmadan elinde sepetle yürüyen oğlanı görünce çevik bir hareketle atında atlayıp çocuğun yanına geldi İskender Paşa ve direk konuya girdi.
- Benimle gelmen lâzım Yura, hayde acele et. Dedi oğlanın kolunu tutarak.- Ne yapıyorsun be? Delirdin mi, nereye götürüyorsun beni? Dedi Yura adamın elinden kurtulmaya çalışarak.
- Yolda anlatırım çabuk ol.
- Yardım edin adam kaçırıyorlar! Diye bağırdı Yura.
Oğlanın bu hareketleriyle sabır dileyerek gözlerini kapattı genç adam ve durumu aceleyle açıklamaya başladı.
- Bak çocuk, bir an evvel seninle beraber Yavuz Paşanın konağına gitmemiz icap eder orada ölmek üzere, yardımına muhtaç bir zat var. Şimdi söyle gelecek misin?- T-tamam.
Dedi oğlan ne diyeceğini bilemeyerek ve genç adamın yardımıyla onun atının üzerine bindi.Tam İskender Paşanın önünde oturuyordu. Bu yakınlıkta oğlanın sırtı Paşanın sert gövdesine değiyordu.
Yuları kavrayarak atı hareket ettirdi Paşa.Nihayet konağa geldikleri zaman Yura hemen oğlanın kaldığı odaya gelmiş ve direk yarayı incelemişti. Evet bu zehri biliyordu.
- Onu iyileştirebilecek misin?
Diye sordu Yavuz Paşa.- Merak etmeyin, panzehiri kolaydır hemen şimdi yapacağım.
Yanındaki bazı otlar ve ihtiyar hekimden aldığı ilaçlarla panzehiri kaynatıp hazırlamıştı. Zaman kaybetmeden oğlanın bileğine güzelce yaydıktan sonra birde içmesi için bir ilaç hazırladı, bütün bu süre boyunca İskender Paşa oğlanı hayranlıkla seyretmişti.
- Umarım en kısa zamanda iyileşir sadece biraz dinlenmesi gerekiyor iyiki çok geç kalmamışız.
Dedi Yura.
- Fakat yinede kontrol etmek şart üç gün boyunca bu ilacı içirin zehrin tamamen yok olduğundan emin olmak gerekir bende kontrol etmek için geleceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR BXB
Non-FictionBabasının kalesinde sessiz sedasız, yalnız yaşayan Gilbert, Türklerin kaleye saldırmasıyla daha neler olduğunu bile anlamadan kendisini Yavuz Paşanın konağında esir olarak bulur. ( Kitap tarihten bağımsızdır.)