23.

267 60 63
                                    


Bütün gece odasında durup ağlamıştı Gilbert. Bu olanların hiç yaşanmamış olmasını, iki gün önceki saadetine kavuşmayı istedi ama bu mümkün değildi.

-Efendim.
Dedi Milena sessizce içeriye girerek.

-İşim var Milena hazirlanmam gerek.

-Bir yere mi gidiyorsunuz?

-Evet Paşanın yanına gideceğim.

-O-o zaman ben çıkayım.
Diyerek oğlanın izniyle odadan çıktı Milena.

Oğlan kıyafetlerini giyerken dün asıl sormak istediği şeyi Paşaya sormadığı için bugün sormayı planlamıştı.
Fakat önce sakinleşmesi gerekiyordu.

Ya Paşa, benim bunlarla hiçbir alakam yok, derse ona hemen inanacak mıydı?
Şuan sadece bunu desin istiyordu oğlan. Kendini hazırladıktan sonra odasından çıkarken Milena nefes nefese yanına geldi.

-Ne oldu?
Diye sordu Gilbert kızın bu halinden bir şeyler anlamaya çalışarak.

-E-efendim Yavuz Paşa bahçede.

-İyi.
Dedi oğlan kızın yanından geçecekken Milena tekrar konuştu.
-Yanında da Gülsüm vardı.

Gilbert beyninden vurulmuş gibi oldu.
Ne işi vardı Paşanın o kızla?
'Belkide bu olayla ilgilidir' diye düşünüp hızlı adımlarla bahçeye çıktı.

Büyük bahçede onları ararken ikilinin arka tarafta konuştuğunu gördü. Paşa her zamanki kıyafetleri içindeydi ama arkası oğlana dönüktü Gülsüm ise dolu gözlerine rağmen gülüyor bir şeyler söylüyordu.

Titrek bir iç çekerek yanlarına gitmek için adımladı Gilbert,
Fakat tam o esnada arkası kendisine dönük olan Paşa kızı belinden tutup kendine çekti ve dudaklarını öpmeye başladı.

Bu görüntüyle oğlan düşmemek için yanındaki ağaca tutundu göz yaşları sicim gibi akıyordu. Fakat kendisi ağlamıyordu, o gözünü bile kırpmadan birbirini öpen ikiliyi izliyordu.
Soracak bir şey kalmamıştı artık.

Ağlayıp bağırıp çağırmak elinden geldiğince Paşaya vurmak onu hırpalamak istedi ama üzüntüsünden dolayı yerinden kıpırdayamadı bile oğlan.

-Gilbert.

Gözlerini kapattı çocuk arkasındaki bedenin ona ne ara bu kadar yaklaştığını bile fark etmemişti.

-Yalvarırım... Yalvarırım götür beni buradan Andrej.

Adam oğlanın bu sözleriyle elinden tutarak onu kendisi ile berber yönlendirdi.
Yaşadığı bu acıya dayanamıyordu oğlan. Ölmek istiyordu, acısı belki de sadece böyle dinebilirdi.

Andrej gözlerinden yaşlar akan oğlanı uzun zamandan beri kurduğu planla bahçede çıkartırken onu bu hale getirdiği için bu insanlardan bir kez daha nefret etti.



Birkaç saat sonra odasından henüz çıkan Yavuz Paşa gördüğü kıza seslenerek Gilbert'ın nerede olduğunu sordu.

Milena yutkunarak cevap vermek zorunda kalmıştı.
-B-bahçedeler.

Yavuz Paşa kaşlarını çatarak,
-O vakit sen neden yanında değilsin?
Dedi.

Kızdan bir cevap alamayınca az çok ne olduğunu anladı Paşa.
Öfkeyle bahçeye çıkarak adamları ile beraber etrafta oğlanı aramaya başladı ama ondan hiçbir iz yoktu.

Hemen bütün askerlerini hazırlatarak onu bulmalarını emretti.
Paşa Gilbert'ın kaçırıldığını düşünüyordu bu sefer, bu yüzden de çok endişeliydi.
Fakat bir an aklına gelen şeyle Milena'yı çağırttı Yavuz Paşa. Kızın tuhaf hallerini unutmamıştı.

Yanına gelen genç kızla konuştu adam sert sesiyle.
-Ne biliyorsan anlat.


~

Uyanır uyanmaz hazırlıklarını bitirdi Yura çok heyecanlıydı. Çünkü bugün İskender Paşanın ailesiyle tanışacaktı.

Annesine kısaca veda ederken köyün dışında kendisini bekleyen adamın yanına geldi.
İskender Paşa ilk iş olarak onu kollarına alarak sıkıca sarıldı.

-D-dur İskender, aileni daha fazla bekletemeyiz.
Oğlanın bu haliyle kısaca güldü Paşa. Ne de sevimliydi.

Yura adamı daha iyi tanımak istediğini söyleyince Paşa onu ailesiyle tanıştırmaya karar vermişti. Oğlan ailesini tanıyıncada evliliklerine giden yol kısalır diye düşünüyordu.

Büyük konağın önüne geldikleri zaman Yura heyecanla sıktı yanındaki bedenin kolunu.

-Benim güzel oğlanım bu kadar heyecana lüzum yok validem de babam da seni çok sevecek. Hiç şüphen olmasın.

Yura derin bir nefes vererek başını salladı. İçinden böyle olması için dua ediyordu. Ne de olsa bu kişiler sevdiği adamın ailesiydi.
Konağa girdiklerinde Yura iyice gerilmiş resmen adamın arkasına saklanmıştı. Nihayet konağın önüne geldikleri zaman Leo onları gülümseyerek karşıladı.

-Hoş geldiniz.

Yura dikkatle inceledi onu. Bu mavi gözlü güzel oğlan şimdi koskoca İskender Paşanın validesi miydi? Söylemese hayatta inanmazdı. Üstelik oğlan çok genç duruyordu.
Daha sonra yanlarına gelen başka bir bedenle Yura bu kişinin de İskender Paşanın babası Güralp Bey olduğunu öğrendi.

Güralp Bey de eşi gibi selam verip içeri davet etti onları.
Beraber geniş ferah Osmanlı tarzında döşenmiş bir odaya girdiler.
Leo cariyelere yemekleri getirmelerini söyleyerek oğlana döndü.

-Nasılsın oğlum?

-İyiyim efendim teşekkür ederim.
Dedi Yura çekingen bir sesle.

-Ne güzel hep iyi olursunuz inşallah. Sana kendimi tanıtmadım, ben Leo İskender Paşanın validesiyim artık seninde validen sayılırım.

Kızaran yüzüyle bir şey demedi oğlan şuan kendisini bu ortamda aşırı rahatsız hissediyordu. Yanındaki adamın varlığı yetmiyormuş gibi birde karşısında annesi ve babası vardı.

Sofra kurulana kadar Leo, Yura ile sohbeti geliştirmiş ona bitkilerle ilgilide pek çok soru sormuştu. Nihayet sofra hazırlanınca Güralp Bey'in buyur etmesiyle Yura rahat bir nefes vererek İskender Paşanın yanına oturdu.

Yemeklerini yerken de Güralp Bey konuştu.
-Yura oğlum biz seni çok sevdik. Seninde bizleri sevdiğini umuyoruz?

-E-elbette.
Dedi oğlan kekekeyerek. Onun bu haline İskender Paşa içi giderek bakmıştı. Validesi ve babası karşısında olmasaydı bu oğlanı...

-İkinizinde birbirinize layık birer eş olacağından şüphe yok. İskenderim de eminim ki seni hiç üzmeyecektir. İnşallah en kısa zamanda düğününüz görmek bizlere nasip olur.

- Ve çocuklarınızı da.

Bu sözlerle yediği yemek boğazında kaldı oğlanın utançtan kıpkırmızı olan yüzüyle öksürmeye başladı.

İskender Paşa bir yandan oğlanı sakinleştirmek için sırtına hafifçe vurup ayranını uzatıyor bir yandan da annesine 'bu da söylenecek söz müydü' der gibi bakıyordu.










Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ESİR BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin