Kendisini öpen adamla bir an için bütün vücudunun kontrolünü kaybetmiş gibi hareket edememişti oğlan.
Kocaman açılan gözleri kısa bir süre sonra yavaşça kapandı. Kendisini nazikçe öpen adam tam durmuştu ki bu sefer o hareket ettirdi dudaklarını.Bu durum Yavuz Paşanın hem şaşırmasını hem de başını yana eğerek öpücüğünü daha da derinleştirmesini sağlamıştı.
Paşa oğlanı belinden tutarak daha çok kendine çekti ellerini nereye koyacağını bilemeyen Gilbert sonunda Paşanın göğsüne yerleştirmeyi uygun görerek onu öpen adama karşılık vermeye devam etti.Şuan bu adamı neden öpüyordu?
Onu itmesi gerekmez miydi? Fakat çocuk tam tersine adama karşılık veriyordu.İlk ayrılan Gilbert oldu dudaklarını Paşanın dudaklarından ayırırken gözleri hâlâ kapalıydı öpüşürken nefessiz kaldığı için hızlı hızlı soluklanıyordu tabi bunda heyecanında etkisi vardı.
Yavuz Paşa gözlerini tıpkı oğlanın ki gibi kapatıp alnını onun alnına yasladı. Bu öpücük onun için çok şey ifade ediyordu. Paşa için bu Gilbert'ın da kendisinde gönlü olduğunu gösterirdi.
Hakikaten de öyle miydi?İkisi de hiç konuşmuyordu.
Gilbert bu sürede sadece düşünüyordu.
Ama hemen önünde duran adam ne yazık ki onun doğru düzgün düşünmesine engel oluyordu.- Gilbert-
- B-ben gitmeliyim.
Dedi oğlan. Hızla geri çekilip Paşanın odasından kaçar gibi çıkarken.
Çok saçma davrandığının farkındaydı, önce adama karşılık vermiş sonra ise hiçbir şey demeden Paşayı meraklandırarak yanında kaçmıştı. Ama zihnini toparlaması için buna ihtiyacı vardı.Koşar adım odasına girerken kapıyı arkasından kapatmış ve kapıya yaslanarak öylece durmuştu.
Paşa kendisini sevdiğini söylemişti dahası o, Paşayı öpmüştü.Gilbert yaslandığı kapıdan ayrılarak yatağının yanına geldi.
O da Paşayı seviyor muydu ki? Sevmese öper miydi?
Bunca zaman seviyor muydu Paşayı?
Zihni şu son bir iki gün boyunca o kadar yorulmuş kendisine o kadar çok soru sormuştu ki kendini toparlayamıyordu oğlan.
Belki ne karşılık vereceğini bilememiş kendini duygusal bir boşluğun içinde hissederek öpmüştü adamı.Ya da o an için bir cinsel arzu duymuştu Paşaya karşı. Öpücükten etkilenmişti bunu kabul ediyordu oğlan Fakat Yavuz Paşaya karşı bir aşk beslediği söylenemezdi ama hoşlanıyor denebilirdi belki. Paşayı ilk gördüğü an onu yakışıklı bulmuştu sonrasında ise Yavuz Paşanın kendisine olan daima saygılı, nâzik ve içten tavrı ona en başından beri kendini daha güvende hissetmesini sağlamıştı.
Bugüne kadar hep kaçmak kurtulmak istemişti Gilbert ama şimdi kararsızdı. Gerçekten hep evine dönmek istemiş miydi?
Her şey şuanda genç oğlan için o kadar karışıktı ki, daha aklında ki sorulara doğru dürüst cevap veremezken şimdi üstüne yenileri eklenmişti.Dahası sabah olunca Paşa ondan doğru dürüst bir cevap bekleyecekti.
Bütün gecesini uyanık kalıp düşünerek geçirecekti Gilbert.
Buraya gelmeden önce babasının kalesinde de bir nevi esir gibi değil miydi?
Oranın buradan farkı var mıydı.
Evet vardı burada onu seven insanlar vardı. Oysa ki orada varlığı görmezden gelinen istenmeyen bir fazlalık gibiydi.
İstenmeyen.Şimdi çıkıp tekrar evine dönse babasının bundan hoşnut olmayacağına adı gibi emindi.
~
Sinirli haliyle bir yandan işini yapıyor bir yandan da köyün girişini izliyordu Yura.
- Neyi bekliyorum ki.
Dedi kendi kendine konuşarak.İçinde bu anlam veremediği öfke komik bir şekilde onu daha da öfkelendirirken yanına gelen annesi sanki bunu daha da çok artırmak istermiş gibi konuştu.
- To car shu einai edo, to matti shu einai sto dromo. poion perimeneis? ( Elin işte gözün yolda. Kimi bekliyorsun?)
- Kapoios! (kimseyi)
Annesi inanmadığını belli etmeyerek devam etti.
- Senin şu yakışıklı bey nerede? Köyün bütün kızları merak ediyor.- İnan hiç umrumda değil anne.
Dedi Yura, başta kendini kaybederek biraz sesini yükseltsede sonra pişman olarak düzeltti.- O aslında bey değil, bir Paşaymış.
Oğlunun bu sözleriyle kadın hayretle kaşlarını kaldırarak baktı oğlana.
-Nasıl?- Bize kendini bey olarak tanıtmak istemişler.
Dedi iğneleyici bir şekilde.İskender Bey yani İskender Paşa yüksek rütbesini gizleyerek bu köylü çocuğuyla biraz oynamak istemişti, yani Yura'nın düşüncelerine göre.
Fakat gerçek bundan çok uzaktı.- Paşa hazretleri hevesini almış olacak ki şimdiye kadar çoktan burada olmaları gerekirken...
Devamını getirmemişti oğlan. Bundan ona neydi ki. Adamın gelmemesi onu neden öfkelendiriyordu.
Kendisini kullanılmış gibi hissediyordu oğlan. Daha fazla bir şey demeden işine geri döndü annesi de üstüne gitmedi.İkiside beraber keçi yünlerini düzeltirken köyün girişinden gelen seslerle oğlan hızla kafasını kaldırdı fakat gördüğü adam beklediği kişi değildi. Onu görür görmez yüzünü buruşturup annesinin duymayacağı bir şekilde içinden küfür savurdu.
Etrafında ki adamlarla beraber gülerek Yura ve annesinin bulunduğu tarafa doğru geliyordu Zarmi.Köyde neredeyse bu adama borçlu olmayan tek bir kişi bile yoktu.
Bu ikiyüzlü Yahudi, Yura'nın belkide bu hayatta en nefret ettiği kişiydi.Bütün köylülerin kıtlık zamanı düştükleri kötü durumu fırsat bilip hepsine borç vermiş şimdilerde ise o borçlar sayesinde resmen köyü yönetir olmuştu kimsede ona karşı gelmeye cesaret edemiyordu.
Zarmi verdiği faizli borçlar sayesinde köylüye istediğini yaptırıyor yardım ediyormuş gibi gözükerek tekrar faiziyle borç veriyordu.- Görüşmeyeli nasılsın Anastasia?
Annesi yüzünü buruşturmamak için kendini tutarak zoraki bir gülümsemeyle cevap verdi.- Sağ ol Zarmi. İyiyim, sen nasılsın?
- Seni görünce daha bir iyi oldum.
Anastasia istemeden de olsa borcu yüzünden bu adama daima iyi davranmak mecburiyetindeydi. Çünkü adamın verdiği borç faizle beraber şuanda toplam on dört katına çıkmıştı.
- Oturmak ister misin? Senin için bir şeyler hazırlayayım.Zarmi gözlerini bir an için varlığını hiç umursamayan çocuğa çevirdi. Kadının bu teklifini geri çeviremezdi elbette fakat oğlanın hiçbir şey demeden ayaklanarak çekip gitmesiyle vaz geçmişti.
Giden çocuğun arkasından bakarken kendince sırıtıyordu genç adam.Ayyy kötü bir bölüm oldu biliyorum evet, zaten geçiş bölümüydü.
Gençler şimdi şuraya bir açıklık getireyim biraz uzun olabilir ilk önce Gilbert'ın Türkçesinden bahsedeyim kısaca
Gilbert babasının kalesindeyken yan gelip yatmıyordu kitap okumayı çok sevdiğinden bahsetmiştik. Özelliklede farklı dilden kitapları okumayı çok sever neredeyse on dokuz yıllık hayatı boyunca tam dört dil öğrenmiş oğluşumuz.
Bunlardan biri de Osmanlıca.
Peki nasıl mı böyle konuşuyor?
Gilbert Osmanlıcayı iyi bilen hocaları ve Osmanlıca yazan onlarca kitabı sayesinde Türkçesinin epey geliştirdi etrafında Osmanlı İmparatorluğu'na gidip gelen hizmetkârları da ona bu konuda epey yardımcı oldu çünkü Gilbert küçüklüğünden beri Türkçeye ve Türklere büyük bir ilgi duyuyordu.
Fakat Türkçeyi ana dili gibi konuşan kimsesi olmadığı için o kadar da iyi değil konuşması.
Umarım anlatabilmişimdir.Sizi seviyorum 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR BXB
Non-FictionBabasının kalesinde sessiz sedasız, yalnız yaşayan Gilbert, Türklerin kaleye saldırmasıyla daha neler olduğunu bile anlamadan kendisini Yavuz Paşanın konağında esir olarak bulur. ( Kitap tarihten bağımsızdır.)