7.

689 77 19
                                    


Gilbert giydiği sarı elbisesini düzeltirken Milena içeri girdi.
Genç çocuk gelen kıza küçük bir gülümseme sunup işine geri döndü.
Elini kızıl saçlarına atarak iki yana doğru taradı fakat böyle minik bir çocuk gibi gözüktüğünü düşünerek tekrar dağıttı.
Ofladı Gilbert böyle de güzel olmamıştı.
Yanında ki Milena'ya döndü. Kız her zamanki gibi hayran olmuştu efendisine.

Gilbert tam ağzını açmış konuşacakken içeri giren cariyeleri önce selam vererek odanın bir köşesine sofra kurmaya başladılar.
- Yavuz Paşa ile yiyecek.

Fakat cariye olmayan bir kız çocuğun yüzüne bile bakmadan bıkkın bir şekilde konuştu.
- Paşamız köşkte değiller.

Gilbert bu sözlerle kaşlarını çattı. Ne demek burada değildi?
-Nereye gitti?

İsmi Gülsüm olan kız çocuğun bu sorusuyla başını sıkılmış gibi salladı. Zaten hiç sevmiyordu bu çocuğa hizmet etmeyi birde soruları ile uğraşıyordu.
- Bilmeyiz. Dedi sert bir şekilde.

Yanındaki öbür cariye Gülsüm'ün tersine gülümseyerek cevap verdi.
- Çok uzun sürmez gelmeleri efendim. Eğer önemli bir şey varsa kendilerine haber gönderebiliriz.

Gilbert başını olumsuz anlamda sallayarak;
- Gerek olmaz. Dedi ve yatağının üstüne oturdu.

Paşa yoksa dışarı da çıkamazdı hiçbir şey yapmadan böyle eli kolu bağlı nasıl kurtulacaktı ki buradan.
Kızlar sofrayı kurduktan sonra odadan çıktılar Milena genç oğlana yaklaşarak koluna dokundu.
- Hadi efendim bir şeyler yiyin. Dedi.

Gilbert genç kıza uyum sağlayarak yerinden kalkıp sofraya oturdu. Fakat pek iştahı yoktu.
Milena ona yemesi için ısrar ederken odanın kapısı yine açıldı.
Ve içeriye biraz önce ona daha nâzik davranan cariye girdi.

Elinde tuttuğu mektubu oğlana uzattı genç kız.
Gilbert merakla mektubu açarken;
- Kimden? Diye sordu sevimli kıza.

- Paşamızın kız kardeşi, Aybike Hatun göndermişler.

Gilbert zar zor mektupta yazılanları anlamaya çalıştı. Osmanlıca biliyordu evet ama öyle aman aman da değildi bu konuda.
Yine de az çok anlamıştı yazanları.

- Ne yazmişlar? Dedi Milena.

Gilbert başını mektupta kaldırarak ona baktı.
- Yarin Aybike ve Annesi gelicek olmalı. Burda öyle yazyor.

Bu demek oluyor ki Paşanın annesi gelecek. Gilbert tedirgin olmamış değildi.
Kim bilir nasıl bir annesi vardı Paşanın. Umarım Paşaya değilde Aybike'ye benziyordur.

~

Yavuz Paşa saraya gitmeden önce Güralp Beye verdiği sözü hatırlayarak İskender Paşanın da yaşadığı büyük konağa gelmişti.

Gelir gelmez de Güralp Bey bizzat karşılaşmıştı onu.
Çok severdi Yavuz Paşa onu. Hem sever hem saygı duyardı Güralp Beye. Zamanında bu adamdan az ders almamıştı.

Güralp Bey, Paşa ile beraber sofraya oturduğu zaman hemen yanı başına da biricik eşi oturmuştu.
Yemekten önce biraz sohbet ederlerken nihayet İskender Paşada teşrif etmişti.
- Hoş geldiniz Yavuz Paşam sizi burada görmek ne büyük şeref. Diyerek gülümsedi ve Yavuz Paşanın yanına oturdu genç adam.

İskender Paşa ile çocukluğu beraber geçmişti Paşanın, babaları sayesinde ikili sıkı bir dostluk kurmuşlardı.

Leo tıpkı oğlu gibi mavi gözlerini Yavuz Paşaya çevirerek sordu.
- Devlet meselelerini konuşmayı bir kenara bırakalım artık.
Ee Yavuz Paşam valideniz nasıllar?

- Çok şükür iyiler. Gerçi bu son günlerde herhalde benimle ile ilgili olacak pek bir düşünceliler. Dedi Paşa çok sevdiği annesinin, kendisinin mutlu olması için uğraştığını biliyordu nihayetinde Niko artık oğlunun evlilik yaşına geldiğinin farkındaydı. Otuz yaşını geride bırakıyordu Yavuz Paşa.

- Elbette, analar evlatlarını ve geleceklerini onlardan daha çok düşünürler. Dedi Leo bunları derkende bir yandan yemeğine başlayan kendi oğlunu izliyordu.
- Nasipse en kısa zamanda ikinizinde düğününü görmek isterim.

İskender Paşa istemeyerek başını kaldırıp validesine baktı.
Eyvah, şimdi sıra kendisine geliyordu. Boğazını temizleyerek babasına hitaben konuştu genç adam.

- Sizin hususi ilgilendiğiniz Türkmen atları ne oldu beyim?

Yavuz Paşa konuyu değiştirmeye çalışan dostuna bıyık altından kısaca gülerek Güralp Beye çevirdi bakışlarını. Güralp Beyde oğlunun bu kaçamak sorusuyla eşine dönerek cevap verdi.
- İleride torunlarıma lâyık olacak bir şekilde yetiştiririm onları oğlum.

- Ne güzel. dedi İskender Paşa yemeğine geri dönerek. Yemek boyunca kendisinden gözlerini bir an bile olsun çekmeyen Leo yüzünden zar zor bitirebildi yemeğini.

Yemekler yendikten sonra Leo onlara biraz daha kalmaları için ısrar etse de Paşalar önemli işlerinin olduğunu söyleyerek ayaklandılar.
Gitmeden önce İskender Paşa hem babasının hem de validesinin elini öperken Leo oğlunun kulağına eğilerek konuştu.
- Hiç kurtuldum zannetme. Akşam konuşacağız bu meseleyi.

İskender Paşa gülerek konuştu.
- Siz merak etmeyin validem benim eşim hazır. Lâkin şuan kendilerini ikna etmeye çalışırım. En kısa zamanda kavuşursunuz inşallah torunlarınıza.

Leo giden oğlunun arkasından öylece bakarken beline dolanan kolların sahibine bakıp iç çekerek konuştu.
- Bir tek gözlerini benden almış, geri kalan her şeyi, bütün huyu suyu aynı babası.

Güralp Bey kısık sesle gülerek eşinin boynuna minik bir öpücük kondurdu.
- İster misin bir dahaki evladımız sana çeksin. Dedi.

Mavi gözlerin sahibi kendisini tutan kollardan kurtularak uzaklaştı.
- Hayır Güralp Bey kendinize gelin siz artık torun sahibi olacak yaştasınız. Güralp Bey kaşlarını çatarak eşine yaklaştı. Kendisiyle dalga geçtiğinin farkındaydı ne de olsa yaşına göre Güralp Bey hem daha genç gösteriyordu hemde çok daha dinçti.

~

- Türkler bu sefer çok ileri gitti. Dedi Tadej öfkeyle.

- Gilbert ellerinde baba ne yapabiliriz ki? Diye Sordu Kazimir.

Tadej oğluna yaklaşarak ellerini yeni evlenen oğlunun omzuna koydu. Gilbert için o da endişeleniyordu elbette ama şuan onun için topraklarını almak daha önemliydi.

- Büyük Sırp kralımız ile konuştum. Beklediği desteği aldığı zaman istediğim orduyu bana verecek. İşte o zaman Sırbistan'ın gücünü bütün Osmanlılara göstereceğim. Dedi.
Kazimir babasının bu sözleriyle dalgınca yere indirdi bakışlarını.

- Ama bu o barbarların Gilbert'ı öldürmelerine sebep olabilir. Biliyorsun baba o da Sırp hanedanlığının soyundan.

Tadej derin bir nefes vererek başını salladı.
- Evet doğru fakat bu yüce krallık için gerekirse her Sırp canından vaz geçmeli. Hem böyle bir sebepten ölmek onun için büyük onur olacak. Merak etme. Dedi oğlunu yatıştırmaya çalışarak.

Topraklarını kurtarmak için kendisinden bile vaz geçerdi Tadej.










ESİR BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin