- Hazırlandın mı kızım?
Aybike gülümseyerek annesinin yanına yaklaştı kendisi koyu yeşil bir elbise giyip babasının hediyesi olan takımlarından takmıştı.
Ne giyerse giysin içinde çok güzel duran insanlardan olduğu için asla kıyafet konusunda sıkıntı çekmezdi.
Eh bunu biraz da Niko'dan aldığı güzel genlere borçluydu.Niko ise güzel kızını beğeni ile izleyip elini saçlarına doğru uzattı.
Kızın alnına gelen kendisinin bire bir aynısı olan sarı saçlarını düzeltti.- Evet, artık ağabeyimin özel misafirini görmeye gidebiliriz. Dedi Aybike. Ve Niko ile beraber kendilerini hazırda bekleyen arabaya yerleştiler, konaktan üç hizmetçide onlara eşlik ediyordu.
Gilbert üstüne tuttuğu lacivert rengi elbiseyi kaşları çatık bir şekilde incelemeye başladı.
Yakışır mıydı?
Yok yakışmazdı. Başka bir kıyafet seçip bu sefer de onu üzerine tuttu. Evet işte bu yakışabilirdi.
Karar verdiği sade ama zarif, sarı kıyafet takımı tam onun tarzına göreydi.O kıyafetlerini giyerken bir yandan da gelecek olan misafirlerin yanında nasıl konuşacağını ve nasıl davranacağını toparlıyordu.
Kesinlikle çok uysal ve nâzik olmalıydı. Karşı tarafın güvenini kazanmalıydı.
Ne de olsa onların güvenini kazanmak demek Yavuz Paşanın da güvenini kazanmak demekti.
Saçlarını da düzelttikten sonra hazırdı, şimdi sıra beklemeye gelmişti.Beklerken boş durmak istemediği için hizmetçiler gelmeden kendi kıyafetlerini kendisi toplamaya başladı.
Aradan yarım saat bile geçmemişti ki Milena içeri girip hızlı hızlı konuşmaya girişti.
- Gelmişler. Sanırım yanlarında Paşanın başka bir kardeşi daha vardı. Güzel bir oğlandı, ama annesini göremedim. Sizi bahçedeki çardakta bekliyorlar.- Peki tamam geliyorum.. Ah dur biraz Osmanlıca da "hoş geldiniz" nasıl deniyordu. Dedi Gilbert resmen Türkçeyi unutmuştu. Genelde çoğunlukla Milena ile kendi dilinden konuşurdu kendi aralarında Sırpça konuştukları için de doğal olarak bazı türkçe kelimeleri unutabiliyordu.
- "Hoş geldiniz".
Gilbert onu başıyla onaylayarak yanlarındaki hizmetçi ile beraber bahçeye çıktı.
İki kişi oturuyordu çardakta, arkalarında ise ayakta bekleyen elleri önünde bağlı dört kadın vardı.
Bu oturan ikiliden biri daha önce de tanıştığı Aybike'ydi ötekisi ise genç kızdan yaşça biraz daha büyük fakat ona çok ama çok benzeyen tıpkı onun gibi masum yüzlü bir gençti. Başka kimse yoktu.
Gilbert çardağa girmeden önce bunları düşünürken "acaba Paşanın annesi bu mu?" diye geçirdi içinden. Fakat bu mümkün olamazdı, bir kere bu oğlandıKüçük bir nefes vererek çardaktakilerin yanına geldi.
- Hoş geldiniz. Dedi Gilbert. Öbür taraftan da tanımadığı bedene bakıyordu. Kim olduğunu hala çözemediği beden.- Hoş bulduk. Dedi Aybike sevinçli bir sesle ve yanında ki Niko'yu göstererek konuştu.
- Tanıştırayım, validem Niko. Kendileri sizi epey merak etmişti.Gilbert duyduklarına inanamadı yoksa kadın mıydı bu?
Ama yine de çok genç gözüküyordu. Böyle naif bir bedenden Yavuz gibi bir adamın çıkması imkanı yok olamazdı.Niko genç oğlanın kendisine hayretle ve bakışlarında ki anlamayan ifadeyke bakmasında ötürü hafifçe kıkırdadı. Belli ki çocuk bazı şeyleri tam olarak anlamamıştı.
- Sizinle tanıştığıma memnun oldum yaşadıklarınız beni bir hayli üzdü fakat burada hak ettiğiniz muameleyi görmeniz için oğlumun elinden geleni yaptığını düşünüyorum. Dedi.Oğlanın burada esir tutulmasindan pek hoşnut değildi Niko fakat bu aynı zamanda siyasi bir meseleydi. Kocası ona az çok anlatmıştı. Babası feth ettikleri topraklara saldırmasın diye oğlanı burada tutmaya mecburlardı.
- Asil ben menûn oldum. Dedi Gilbert.
- Burada herhangi bir konuda sıkıntı yaşamıyorsunuzdur umarım. Dedi Niko.
Gilbert Gülümseyerek karşısındaki bedene baktı daha sonra da gözlerini yere indirdi. "Tek sıkıntım burada olmam" diyemezdi herhalde.
- Hayır efendim. Ama bazen dışarı çıkabiliyor ben sadece. Sürekli odada durmak çok sıkici.
Aslında Gilbert için tam olarak böyle değildi. Çünkü kaledeyken çıktığından çok daha fazla çıkıyordu burada ama asıl mesele bahçeye çıkmak değildi elbette.- Hiç tasa etmeyin. Bundan sonra kızım Aybike daha sık ziyaretinize gelecek. Hatta en kısa zamanda oğlumdan sizi bizim konağa getirmesini isteyeceğim bu sayede hem birbirimizi daha iyi tanırız hem de canınız sıkıldığında ziyaret edebileceğiniz farklı bir yer olur.
Çok sade ve akıcı bir dille konuşuyordu Niko üstelik sesi yumuşacıktı insanın içini rahatlatıyordu. Gilbert sevmişti Paşanın annesini çok sıcak kanlı birine benziyordu.
Aynı Aybike'ydi.Daha sonra cariyeler onlara gül lokumu ve şerbet getirdiler. Bu gül lokumunu gelirken Aybikeler getirmişti.
Gilbert ilk defa görüyordu lokum daha önce hiç yememişti. Başta biraz tereddüte yaklaşsada bir tane alıp tadına baktıktan sonra hayatı boyunca hiç bu kadar lezzetli bir şey yemediğini fark etti.
Şuan bütün lokumları yiyebilirim fakat ayıp olmasını istemediği için kendini zor tutarak 3-5 tane yedi.Gilbert hiç beklemediği halde güzel bir gün geçirmişti.
O da bu çok beğendiği gül lokumu ve Paşanın tatlı annesi sayesindeydi.Bir kaç saat daha oturduktan sonra Niko ve Aybike yavaş yavaş kalkmaya hazırlandılar Gilbert biraz daha kalmalarını teklif etti birazdan Paşa da gelecekti onu da görmüş olurlardı.
Niko oğlanın bu ısrarı sonucu memnuniyetle kızına baktı ve teklifini kabul etti. Yanlarında ki cariyelerden biri kalacaklarını öğrenince ona göre yemek yapılmasını haber vermek için hemen mutfağa gitti.Çardaktakiler ise içeri geçmişlerdi.
İkindi Ezanı okunduktan bir süre sonra Yavuz Paşa da Teşrif etmişti. Son günlerde ieri çok yoğun için köşke çok az gelebiliyordu. Nihayet bundan sonra işleri daha da hafifletecek gibi görünüyordu.
Önceleri bu durumu hiç umursamazdı ama şimdi o çocuğu görmek için saatleri özenle takip ediyordu.- Hoş geldiniz Yavuz Paşam. Dedi Aybike kollarını açarak. Paşa gülerek kardeşini kollarının arasına aldı.
Daha sonra ise validesinin yanına gelerek elini öptü.
- Biz gelmesek senin bize geleceğin yok. Konuşan annesi ile mahçupca başını öne eğdi Yavuz Paşa.- Bağışlayın validem son günlerde işlerim sıklaştı, kendi evime bile uğrayamaz oldum. Bunu derken göz ucuyla da oğlana bakmıştı.
- Hoş geldiniz Paşam. Dedi Gilbert kısık bir sesle. Öyle ki hemen yanındaki adam bile onu zar zor duymuştu.
- Hoş gördük. Diye cevap verdi ona Yavuz Paşa. Bir süre başı önde oğlanı konuşmadan izlerken kendine gelip hazır olan sofraya davet etti herkesi.
Sofraya ilk önce Yavuz Paşa ve annesi oturmuş herkesten önce Niko başlamıştı yemeğe ondan sonra öbürleride yemeklerini yemeye başladılar.
Aybike yemeğini yerken bir yandan da annesine kaş göz yaparak ikiliyi birbirine nasıl yakıştırdığını anlatmaya çalışıyordu.Paşa baş köşede oturmuş Niko ve Aybike sağına Gilbert ise soluna oturmuştu.
Gilbert kaçamak bakışlarla adama bakmaya çalışırken Paşa ile göz göze geldi. Bunu fark eden Aybike annesine dönüp manalı manalı sırıttı.Yemek bittikten sonra Paşa her ne kadar kalmaları için ısrar etsede Niko akşam ezanı okumadan evine gitmek istediğini en kısa zamanda Gilbert ile beraber kendilerini akşam yemeğine beklediğini söyledi.
Yavuz Paşa ve Gilbert onları arabalarına kadar uğurlarken anne kız işe akıllarında kurduklarını bibirlerine anlatmak için arabanın harekete geçmesini bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR BXB
Non-FictionBabasının kalesinde sessiz sedasız, yalnız yaşayan Gilbert, Türklerin kaleye saldırmasıyla daha neler olduğunu bile anlamadan kendisini Yavuz Paşanın konağında esir olarak bulur. ( Kitap tarihten bağımsızdır.)