Gilbert hemen yanında ki Milena ile ellerini önünde bağlamış yavaş adımlarla yürüyordu.
Bu saray gibi köşkün bahçesi de tıpkı kendisi gibi kocaman ve gösterişliydi.
Gilbert hayatı boyunca ismini bile duymadığı çiçekleri ve ağaçları bu bahçede görüyordu.
Bahçenin hemen ortasında ki etrafı yine çiçeklerle bezeli süs havuzu ise ayrı bir güzellik katıyordu buraya.Gilbert çaktırmadan arkasına dönüp peşlerinden gelen iki cariyeye baktı.
Bu kızlar onları, başları önünde nereye giderlerse takip ediyorlardı.Gilbert tekrar önüne dönerek memnuniyetsiz bir ifadeyle Milena'ya baktı.
Bu kızlar peşlerindeyeken nasıl kaçabilirlerdiki?Milena ise çaktırmadan etrafa bakıyor tıpkı efendisi gibi, kurtulmanın bir yolunu arıyordu.
Fakat nafile burası asker kaynıyordu.
Nereden kaçacaklardı.Bahçenin arka taraflarına doğru yürürken Gilbert gördüğü manzarayla gülümsemesini tutamadı.
Bu koskoca alanın çıkışına yakın yerlerde sadece tek bir asker vardı.Sevinçle Milena'nın koluna girerken arkalarındaki kızlardan biri konuştu;
- Efendim artık geri dönme zamanımız geldi sayılır.
Gilbert hayal kırıklığıyla kıza dönüp;
- Ben biraz daha dolaşacak. Dedi.Ve o bunu der demez bahçede ki tek asker birden öksürüklere boğularak yere düştü.
Gilbert ve cariyeler adamın yanına koşarken Milena da etrafta ki diğer askerlerden yardım istiyordu.
Kısa bir süre içinde bir asker koşarak yanlarına geldi. Yerde yatan adamın durumunu kontrol ettikten sonra cariyelerden biri ile onu götürmeye başladılar.
Sarı saçlı cariye giderken öteki arkadaşına Gilbert'ı odasına bırakmasını söyledi.Gilbert giden adamın arkasından endişeyle bakarken yanına gelen cariye koluna dokunarak;
- Efendim hadi artık gidelim... Der demez Milena elinde ki odunu kızın başının arkasına vurdu.Gilbert dehşetle düşen kıza doğru eğilip yaşayıp yaşamadığını test ederken öfkeli bakışlarını Milena'ya çevirdi.
- Ne yaptın sen!
İyi ki kız yaşıyordu.
Milena hemen eğilip Gilbert'ı kolundan tutarak onu kendisi ile beraber koşturmaya başladı.- Bu bizim için tek fırsat olabilirdi efendim.
Beraber uzun duvarın önüne geldiklerinde Gilbert sarmaşık dallarına tutunarak Milena'nın da yardımıyla duvarın üstüne çıktı.
Elini genç kıza uzatarak onu da kendisi ile beraber yukarı çekerek duvardan aşağı atladılar.
Ve hiç vakit kaybetmeden koşmaya başladılar.Konağın dışı ormanlık bir araziydi. Diğer evler ise buradan uzakta gibi gözüküyorlardı.
Ara vermeden koşarlarken Milena nefes nefese durmak zorunda kaldı.
Gilbert kızın koluna girerek kendisi ile beraber zorla onu da yürütmeye çalıştı fakat kendisi de çok yorulmuştu.Durup bir ağacın arkasına saklanarak nefeslerini düzeltmeye çalıştılar.
- Hadi Milena dayan, bu ormandan çıkmalıyız. Dedi Gilbert.
Bir yandan da etrafına bakınıyordu.Vakit öğleyi geçiyordu hava kararıdı birazdan gece vakti bu ormanda nasıl hayatta kalacaklardı?
Gilbert başını iki yana sallayarak düşüncelerinden kurtuldu Milena'yı da kolundan tutarak bu sefer koşmadan ama hızlı adımlarla yürüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR BXB
Non-FictionBabasının kalesinde sessiz sedasız, yalnız yaşayan Gilbert, Türklerin kaleye saldırmasıyla daha neler olduğunu bile anlamadan kendisini Yavuz Paşanın konağında esir olarak bulur. ( Kitap tarihten bağımsızdır.)