ve son düzlüğe ulaşmadan hemen önce,
tüm kaybettiklerimize 🥂
"Alfanın Isabélla'sı"
LP- Lost on You
Jeongguk ona sarılıp odayı terk eden Bayan Kim'le birlikte tekrar büyük, işlemeli aynadaki yansımasına dönerken ayakları yerden kesilmek üzereydi. Her daim sivri kâküller olarak dağılan kısa tutamları düzgünce ortadan ikiye ayrılmış, alnının iki yanına dökülüyordu. Üzerindeki açık kahverengi pantolonu ve beyaz, salaş keten gömleği eliyle düzeltti. Gözleri amansız bir güzellikte parlıyor ve omegasının ay ışığını ardında barındırıyordu. Her ne kadar ruh bağları sayesinde bu törene ihtiyaçları olmasa da Taehyung'a herkesin içinde aşkını ilan etmek, alfanın aşkını kabul etmek toy omegayı heyecanlandırıyordu.
Parmaklarının üzerinde sabırsızca yükselip alçaldı ve tatlı telaşının alfanın aşkıyla yorulan kalbini hızlandırmasına izin verdi. Bir kez daha yükseldiği sırada boynuna sürten gömlek etiketi tenini huylandırmış, gözlerini kapatıp elini geriye atarak ona ulaşmaya çabalamıştı. O etikete ulaşmaya çalışırken hazırlandığı odanın kapısı bir kez daha tıklatıldı. Jeongguk Bayan Kim'in tekrar geldiğini düşünerek gülümsemiş, "Girebilirsiniz!" diye bağırarak yükseldiği parmak uçlarından inmişti.
Gözlerini aralayıp iç etiketi düzeltmek için yardım isteyeceği sırada, kapıdaki bedenin aynadaki yansımasını görmesiyle dudaklarındaki tebessüm soldu ve parmakları gömleğinin yakasında öylece kalakaldı.
İlk önce bariz bir endişe yer edindi ay parçası yüzünde. Kaşları havalandı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Sonra amansız bir özlemle yüreği kıvrıldı. Yılların hayal kırıklığı sadece birkaç saniyede gözlerine yansırken yutkundu ve aynadaki aksi yanıltıcıymış gibi ardına döndü.
"Merhaba..."
Jeonrae tek bir makyaj kalıntısının dahi bulunmadığı saf yüzüyle -Jeongguk ablasının makyaj yapmadığında çok daha güzel göründüğünü düşünürdü fakat bunu ona hiçbir zaman söyleyemedi- ve kırmızı elbisesiyle ellerini geriye atmış, onlarla ne yapacağını bilmediğini saklamaya çabalarken derin bir nefes vermişti.
Jeongguk'un kulakları uğuldamaya başladı. Peş peşe yutkunma refleksi körüklendi ve kirpiklerini birkaç defa, mahzunca kırpıp "Merhaba..." diye mırıldandı cılız bir fısıltıyla. Sesi o kadar ürkek ve narindi ki, genç kadının dudakları ağlama dürtüsüyle hafifçe titredi. Yine de kendisini çabuk toparladı. Berbat bir yolla edinmiş olsa da Jeongguk'tan hislerini saklamak konusunda tecrübeliydi. Birkaç çekingen adımla kardeşine yaklaştı.
"Yardım edebilir miyim?" Titreyen elleri kendi ensesini işaret etti ve beceriksizce gülümsedi. "Rahatsız ediyor gibi görünüyor..."
Jeongguk birkaç saniye daha ona bakmayı sürdürdü. Kim'lerin ormanına öylece giremeyeceğini biliyordu. Bu orman onların kutsallarıydı ve tıpkı sürülerin kendilerine ait olan özel mülklerine davetsiz girilemeyeceği gibi, ablası da elini kolunu sallayıp öylece bu topraklara ayak basamazdı.
Onu Taehyung mu davet etmişti?
Jeongguk tepesinden tırnağına değin zihnini ve kalbini bulandıran sorularla dolarken içgüdüsel bir beklentiyle, basit bir baş onayı verdi ve gözlerini kaçırıp önüne döndü. Jeonrae'nin kendisine ulaşan adımları, tıpkı gözleri gibi hissettiği suçluluğun ağırlığıyla yavaşlamıştı.
Dokunsa kırılacak ve ortadan kaybolacakmış gibi bir hassaslıkla, ardında yer edindiği küçük kardeşinin omzunu kavradı. Parmaklarının ucu Jeongguk'un ense kökünde kıvrılıp tenine batan etiketi özenle düzeltti. Onları hemen çekemedi. Birkaç saniye daha Jeongguk'un omuzlarına tutunup başını kaldırdı ve kendisine önündeki aynadan hem ağlayacakmış gibi dolu, hem de kolay kolay sarsılmayacakmış gibi vakur bir tavırla bakan kardeşiyle göz göze geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
isabélla | taekook ✓
Fanfictionjeon jeongguk hayatındaki çoğu şeyden nefret ediyordu. omega ablasından, ablasının süs köpeğinden farksız kibar alfa nişanlısından, her akşam yemeğinde ikisine bahşedilmiş kutsal ruh bağları için el ele tutuşarak dua etmekten ve bütün bu mucizelerin...