BÖLÜM OTUZ DOKUZ: Söz

235 49 119
                                    

Ben geldiimm! Gerçekten hepiniz mükemmelsiniz ya, beklediğimden daha da hızlıca doldurdunuz oy sınırını. Sizleri çokça seviyor, bölümü bırakıyorum❤️‍🔥

Bolca yorum yapmayı unutmayıınn🔥

Karşımdaki kadın yere kapanmış şekilde yalvarmaya devam ederken alt dudağımı ısırdım. Güçlü dur Perla... Güçlü dur.

"Kraliçem," dedi yatağa biraz daha yaklaşıp. "Yalvarırım beni öldürmeyin! Kraliçem, kraliçem yalvarırım. Kimseye söylemem, unuturum. Saklarım, ben söylemem."

Ellerimi saçlarıma geçirdim. "Sus, lütfen sus..."

Kadın beni duyup sustuğunda kendimi sıkmaktan kaskatı olmuştum.

Ne yapacağım şimdi? Ne yapacağım?

Bir süre sadece derin derin nefes alıp verdim. Mahvolmuştum. Rex gitmişti, Rex yoktu.

Böyle duramazdım, hiçbir şey olmadan burada duramazdım.

Ne de duygusuz bakmıştı bana...

"Kaç aylık?"

Biliyordum, biliyordum. Savaştan önceki gece olanları zihnim bir bir önüme getiriyordu. Savaşta benimleydi, kendimi zehirlediğimde benimleydi. İki aylıktı.

"Sanırım iki aylık kraliçem."

Gözlerimi kapattım, rüya olsun istedim. Her şey bir rüya olsun.

Gösterme, acını gösterme. Yavaşça ayağa kalktım.

"Çık," dedim. Sesim netti.

Kadın yeniden yere kapandı. "Kraliçem, yalvarırım. Kral beni öldürtür. Beni yaşatmaz."

Korkuyordu, Rex herkesin korktuğu o adamdı. Acımasızdı, onun için alınacak canların bir önemi yoktu, diğer tüm insanlar onun için değersizdi, onların bir hikâyesi ya da ailesi yoktu.

"Ben halledeceğim," dediğimde kadın ağlamaya başladı ve ayağa kalktı. Saygılı bir şekilde geri geri yürüyüp dışarı çıktı. Kocaman odada tek başıma kalınca düşüncelerim yavaş yavaş beni zehirlemeye başlasa da hızlıca koltuğun üstüne bırakılmış elbiseme yöneldim. Üstümdeki geniş beyaz hasta kıyafetini çıkarıp kendi elbisemi giydim.

Kapıya ilerleyip açtığımda gözlerim kapımda nöbetçi gibi dikilen Annabel'e kaydı.

"Kraliçem," dedi saygıyla başını eğip.

Rex neredeydi? Bu kadar kolayca uzaklaşmış mıydı? Kolyeyi bile hissedemiyordum. Yanımda olsa olmaz mıydı? Ne yapmam gerektiğini bilmiyorken o neredeydi?

"O kralına söyle," derken Annabel'in kaşları çatıldı. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve sesimdeki bu hırçınlık onu garip bir şekilde şaşırmıştı çünkü Rex'den bahsediyordum. "Odamdan çıkan o hekim kadına zarar vermeyecek. Anladın mı beni?"

Annabel şuan sinirlenmek ile olayı anlayamamak arasında gidip geldiğini belli eden bir yüz ifadesine sahipti. Ben sadece üzgündüm ve üzgün olduğumu gizleyebileceğim tek şey hırçınlığımdı.

Sonunda kraliçesi olduğumu hatırlamış gibi başını eğdi. "Anladım kraliçem. Emredersiniz."

Hiç beklemeden sarayın avlusuna indiğimde Rex halen yoktu. Annabel'in arkamda olduğunu belli eden adım seslerini duyabiliyordum.

Dışarının zifiri karanlığına çıkınca "At arabası ayarla bana," dedim Annabel'e doğru. Bir asker gibi giyinen kadın birkaç adım uzağındaki Karanlık Saray'ın muhafızına bir şeyler söylediğinde çok geçmeden mükemmel bir at arabası ayaklarımın ağzına kadar geldi.

Cehennem Ateşinin VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin