Sizi hiç oyalamadan bölümle bırakıyorum, oy atamayı unutmayın biriciklerim❤️🔥
Gözlerimi açınca aldığım derin nefes boğulmuşum hissi veriyordu. Karanlık odayı hızla gözlerimle taradığımda hastane kanadında olduğumu fark ettim. Yanımdaki koltukta oturan ise Rex değildi. Kaşlarımı çattığımda sanki hiçbir şey hissedemeyecekmişim gibi gelen bedenimi zorlukla doğrulttum. Bir süre öylece bekledim.
Ölmemiştim.
Yaşıyordum!
Ayaklarımı sarkıtıp benim başımı beklerken uyuyakalan arkadaşımı dürttüm.
"Hektor," dediğimde resmen korkuyla gözlerini açtı.
"Of! Korktum," dedi gözlerini bir iki saniye kapatırken.
"Rex nerede?" diye sordum hiç beklemeden.
"Nasıl korkuttun hepimizi biliyor musun?" diye sitem ettiğinde ayağa kalktı. "Şu anılarını hatırlamanı durdurmalıyız."
"Rex nerede?" diye sordum yine.
Kendini suçlamış olmalıydı. Kendini suçlamasa şuan yanımda olurdu.
"Bilmiyorum," dediğinde buz gibi betona basıp dolabın içinden ayakkabılarımı alıp giydim.
Tam sırtımı sarı saçlı arkadaşıma dönmüştüm ki "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Rex'i bulmam lazım," dediğimde derin bir nefes aldı.
"Biraz yalnız kalıp aklını toplasa daha iyi olacak Perla," dedi tane tane.
"Senin geçmişini hatırlamanda kendini suçluyor."
Biliyordum, böyle hissettiğini biliyordum.
"Ben ona neyin iyi geleceğini biliyorum," derken hızlı adımlarla büyük kapıya yöneldim.
"Yalnız gitme," dedi bağırarak. "Beni zaten buraya sen yalnız kalma diye dikti," dediğinde sesi zor duyulacak kadar kısıktı.
"Gelmene gerek yok," dediğimde birden durup yüzüne baktım.
"Ben başımın çaresine bakarım," dedim sağ gözümü kırparken.
Kaşları çatıldığında bendeki bu birden gelen özgüveni anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Tilki senin peşinde," dedi unutmamam gereken o büyük engeli bana hatırlatırken.
"Biraz da ben onun peşinde olayım bakalım," diye mırıldandım kendi kendime ama Hektor da duydu.
"Değişiksin," dedi halen kaşları çatılı halde bana bakarken.
Evet, aynen de öyleyim.
"Sen yat uyu hadi," dedim sevecen bir şekilde ona gülümserken. "Ben senin yanına yine geleceğim."
Başını aşağı yukarı salladığında gülümseyerek arkamı dönmüştüm ki birden kolumu tuttu. Beni tekrardan kendine döndürdüğünde kollarını bana doladı. Hatta öyle sıkı sarıldı ki bir an alçılı kolum yeniden çatlayacak sandım.
"Seni çok özledim," dedi usulca. Anlamış mıydı?
Sağlam olan kolumu ben de onun beline doladığımda "Yeniden merhaba Hektor Storm," diye fısıldadım.
Yavaşça geri çekildiğimde bile aramızdaki duygusal bağ kopmamıştı. Uzun zaman sonra ikimiz de birbirimizi anlıyormuşuz gibi gülümsedik ve ben hızla hatta koşar adım merdivenleri inmeye başladım.
Adımlarım onun kapısının önünde durduğunda kapıyı resmen döver gibi yumruklamaya başladım. Ne ses geldi ne de kapıyı açan oldu. İçerideki mavi ateşi hissedebiliyordum, kolye buradaydı ama o burada yoktu ve ben nerede olduğunu biliyordum. Koşarak en alt kata indiğimde hemen akademinin ana kapısının şifresini söyledim ve açılan kapıdan dışarı çıktım. Hiç vakit kaybetmeden ormana yöneldiğimde sanki yıllardır buradan geçmemişim gibi hissediyordum. Ağaçlar rüzgarda sallanıp garip sesler çıkarıyordu, ne de garipti nefes alıyor gibi hissediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/338347782-288-k240959.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Ateşinin Varisi
Fantastik"Kızımız halkımızı uyandıracak." Kaderi daha doğmadan belirlenen kız, cehennem ateşinin efendisi... "Hakkın olan okula gel." Ne yazık sadece hakkım olan okul mu bununla mı yetinecektim? İntikamım onu kim alacaktı? "Kayıp krallığın kızı, lanetli kra...