BÖLÜM ON BİR: "Savaş"

1.4K 174 79
                                    

Bismillah, sağ elle bölümü size atıyorum. Bir bölüm yazmışım var ya... Çok geç attım kusura bakmayın lütfen. Şehir değişikliği yaptım, laptopa bakma şansım olmadı. Bölümler hakkında duyurular için "takip etmeyi" unutmayın. 

Bedenimi esir alan soğuk yavaş yavaş azalırken gözlerimi araladım. Yorgunluktan ölüyordum, nefesim halen düzensizdi. Kalbim dün gece kadar olmasa da halen sızlıyordu. Dün gece yanan mumların bazıları tükenmişti ve kalanlar da kızıldı.

Rahatsızca sağ tarafıma dönünce gözlerim sonuna kadar açıldı. Bunun burada ne işi vardı? Acıdan kasılan bedenimi zorlukta yatakta oturmak için zorladım.

Kaşlarım çatılırken aklımdaki tonlarca soruyla masamın sandalyesinin birini yatağımın yanına çekmiş ve kollarını gövdesinde bağlayarak uyuyan krala bakıyordum.

Şimdi çığlık atıp sapık var, odama girmiş diye mi bağırmalıydım?

Boynuma yapışmış saçlarımı çekip halen uyku isteyen gözlerimi ovaladım. Ayağa kalkacak gücüm yoktu. Rex'i uyandırmalı mıydım? Yatağa tekrardan uzanırken iki gündür yemek yemediğimi fark ettim. Benim canım hiçbir şey istemese de yemek yememekten artık karnım ağrımaya başlamıştı.

En azından kehanet günü bu gece bitecekti ve ben bir sonraki yıl daha ne kadar acı çekeceğim diye düşünerek gün sayacaktım. Rex'e bakmak için sağ tarafıma dönünce karanlık gözleriyle beni süzdüğünü fark ettim.

"Uyanık mısın varis?"

"Hayır," dedim alay eder gibi "Uyuyorum, görmüyor musun?"

Gözlerinde aşağılar gibi bir ifade oluşunca gözlerimi devirdim.

"Dün gece uyanıp uyanıp bir şeyler sayıkladığından emin olamıyorum, iyi bari uyuyorsan."

Sayıklıyor olabilirim, hasta bir insan ya da ateşi olan bir insan ne kadar saçma sapan sayıklıyorsa ben de o kadar sayıklıyordum. Bunu Nina sayesinde öğrenmiştim.

"Ne dedim?"

Aslında dediklerim hep aynıydı. Aynı isimler, aynı anılar ve katlanarak artan acı.

"Nina ölmedi, Archie dizlerim kanıyor, anne ne olur uya-"

"Tamam," dedim elimi kaldırırken. Her şeyi duymuştu, tüm acılarımı duymuştu.

"Sen niye benim odamdasın?" diye sordum hiddetle. Sinirli hissediyordum. Acılarımı birilerinin görmesi beni sinirlendiriyordu.

"Akademiyi patlatma diye geldim ama sen uyuyordun."

"Yani sen de odama mı girdin?"

Salağa bakar gibi bakınca uzandığım yerden doğruldum, kalbim acıyla çırpınca tekrardan yatsam mı diye bir düşünmedim değil.

"Nerden girdin odama?"

"Kapıdan," dedi heceler gibi. "Ben bir kralım pencereden mi gireceğim."

"Bin ber krılim benciriden mı giricim?"

Aynısını göle giderken de söylemişti ne krallıkmış arkadaş.

"Sana kralsın diye buyurun Rex Bey bu Perla'nın odasının şifresi diye odaların sözcüklerini mi veriyorlar?"

İğrenir gibi bakıyordu.

"Ağzını garip hallere sokup yamuk yumuk konuşunca iğrenç oluyorsun, biri demediyse bile benden duymuş ol."

Ne gıcık bir varlıktı böyle.

"Hayır, odaların şifrelerini vermiyorlar ama benim kulağım var ve seni duyabiliyorum."

Cehennem Ateşinin VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin