7

701 61 12
                                    

DSH7

🧼🧼🧼🧼🧼

Alarmın kısık sesi odada yankılandı.

Bu sefer uyanıktım.
Gece boyunca uyuyamamış bir sağa bir sola dönüp 1129 numaralı deneği düşünmüştüm.

Evet ona böyle demişti Kutay bey.

Dün onun sırtından delici aleti çıkardıktan sonra bana bir bakış atıp havuzun içerisinde kaybolmuştu.

Ben de aceleyle işimi bitirip oradan ayrılmıştım.
Ama aklım hala ondaydı. Böylesine mucizevi bir canlıya yapılanlar çok fena vicdanıma dokunuyordu.

Kendi kendini iyileştirebildiği halde, hatta oldukça derin bir yarayı bile saniyeler içerisinde iyileştirebildiği halde vücudunda yara izleri vardı ve kim bilir ne ile yaralamışlardı onu. Belki de zehirli ve ilaçlı bir şey ile şiddet uygulamışlardı..

Bedenindeki o izlerin vücudunun bir parçası olmadığına emindim artık.

Dün ben odayı temizlemeden önce gece boyu işkence yaptıkları belliydi. Kimin yaptığını da tahmin edebiliyordum..

Sıkıntıyla yataktan kalkıp günlük hazırlığımı yapmaya başladım.
Bir yandan o işkence yuvasına gitmek istemiyor bir yandan da gidip onu görmek ve nasıl olduğuna bakmak istiyordum.

Hızlıca hazırlanıp sevim ablayı uyandırdıktan sonra minibüsü beklemeye başladım.
Gece boyu yağan yağmurun ıslaklığı yetmezmiş gibi yavaş yavaş aydınlanan hava da kapalıydı.
Ruh halimdeki kasveti yansıtıyordu sanki.

Minibüs düdük çalarak önümde durduğunda seri adımlarla binip her zamanki yerime oturdum ve buharlanan camdan göründüğü kadarıyla dışarıyı izledim.
O kadar dalgındım ki tesise geldiğimizi yanımdan geçerken omzuma çarpan biri sayesinde farketmiştim.

Herkes tek tek kartını okuttuğunda topluca kapıdan geçip giyinme odasına gittik.
Erkekler kısmına giriş yaptığımızda Mehmet'in çoktan geldiğini görüp yanına adımladım.
Dolaplarımız yan yanaydı.

Mehmet beni görür görmez selam verip konuşmaya başladığında selamını aldım ama dikkatimi ona veremiyor, bir an önce alt kata inmek için hızlı bir şekilde üzerimi değiştiriyordum.

Sadece Mehmet değil odadaki bütün erkekler sabah mahmurluğunu çabuk atlatmış, birbirleriyle sohbet ederek giyinirken odada ses cümbüşü oluşturuyorlardı.
Mehmet ise hem bana bir şeyler anlatıp hem de diğer arkadaşlarına sataşıyordu.

Giyinir giyinmez benden önce gelmesine rağmen konuşmaktan halen giyinememiş olan Mehmet'in omzuna dokunup kapıyı gösterdim.
Kafasını sallayıp karşı taraftaki arkadaşı ile girdiği laf dalaşına devam etti.

Hemen yan bölmeden temizlik malzemelerimi alıp odadan ayrıldım ve hızlı adımlarla koridoru geçip asansöre bindim.

İneceğim kata geldiğimde kapı açılır açılmaz Albayın yüzünü görmek korkutmuştu.

Agresif bir şekilde asansörü bekleyen adam beni görünce baştan aşağı süzdü. Temizlik kovasını sürükleyerek asansörden çıkıp yanından geçerken bile bakışlarını benden çekmemişti.

Gergin bir şekilde asansörün yanındaki merdivenlere doğru yürüdüğümde arkadan asansörün kapanma sesini duyup rahatladım.

Hızlı bir şekilde yerleri silerek  1129 numaralı deneğin bulunduğu odaya yaklaştım.
Odaya yaklaştığımda az önceki hızıma zıt bir şekilde yavaşlamıştım.

Ben yavaş yavaş yerleri silerek oyalanırken sonunda odanın kapısı açıldı ve tanıdık sima kapının ardından göründü.

Kutay beyin asık yüzü beni görünce biraz düzelmiş ve gülümsemişti.

"Yusuf odayı da temizler misin sana zahmet." dedi ve geriye çekilip içeri girmem için yol verdi.

Aradığım fırsat ayağıma gelmişti şimdi. Onu görmek istiyordum.

Kafamı sallayıp  tekerlek sesiyle beraber odaya girdim.
Kutay bey de sanki çıkmak üzere değilmiş gibi odada kalıp arkamızdan kapıyı kapatarak gözlerini üzerime sabitlemişti.

Ben temizlik yapana kadar burada mı kalacaktı yoksa..

Göz ucuyla kapının yanında ayakta dikilen adama bakıp gözlerimi yere çevirdim.

O an beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

Yerler kan gölüydü.
Onun mavi kanları her yere yayılmış yeri yeniden boyamıştı adeta.
İçimi öyle bir duygu sardı ki Kutay bey odada olmasa ağlayabilirdim.

Kendimi zor tutarak Kutay Beye arkamı dönüp yeri silmeye başladım.

" Korkunç değil mi?"

Aniden odada yankılanan ses irkilmeme sebep olmuştu.
Yere sürttüğüm paspası durdururken yüzümü ona dönmeden bekledim.

Bir kaç adımda yanıma gelip yerdeki mavi kana bakmaya başladı.

" Albay onu öldürmeden hıncını alamayacak gibi. Böylesine değerli bir canlıya zarar vermesi onun acınası gururunu tatmin eden bir ezik olduğunu herkese gösteriyor ama kimse bir şey yapamıyor..
.. Ben geleli yedi yıl oldu benden çok daha önceden beri burada çalışıyor ama sadist ve özgüvensiz bir piçten fazlası değil. Burada olmayı hak etmiyor.. "

Kin dolu sesi ve agresif bakışları ile yeri izlerken ben de yan gözle onu izliyordum.
Gözlerini havuza çevirdi bu sefer.

" Elleri kolları bağlı aciz bir canlıyı arkasındaki ordu ile alt ettiğini sanıyor. Ondaki mucizeyi ve üstünlüğü göremeyecek kadar kibirli..   Sikik Amerikalı... Tek faydası bu mucizeyi keşfetmek."

Sanki içine attığı tüm birikmişleri salıyor gibi hınç doluydu.
Haklıydı da.
Kutay Beye karşı olan ön yargılarım biraz yıkılsa da yine de temkinliydim.
Herkesten her şey beklenirdi sonuçta..

Tekrar konuşmaya başladığında bu sefer alenen ona döndürdüm bakışlarımı.

" Ona yardım ettiğin için teşekkürler." dedi.
Gerildim.
" Sırtındaki şeyi çıkaran kişi sendin ve o da buna izin verdi."

Aslında o şey istemişti çıkarmamı ama ses etmedim, edemezdim de zaten..

Bana bir bakış atıp arkasını döndü ve kapıya doğru adımladı.
Bakışlarımla onu takip ederken kapının yanında bir iki saniye bekledi.

" Aleti çıkaranın ben olduğunu söyledim. Uyuşturucularımız kısa süreli etki ediyor bu yüzden herkes inandı. Ama dikkatli ol, onunla iletişime geçtiğin duyulursa seni için hiç iyi olmaz.. Ve bir şey daha..."
Omzunun üzerinden gözlerini gözlerime dikti.

"... Albayın yaptığı şey illegal o yüzden kameralar hep kapalı "

Çıkmadan önce söylediği son şey bu olmuştu..

🧼🧼🧼🧼🧼

Okuduğunuz için teşekkürler. 💕

DERİN SULARIN HÜKÜMDARI B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin