10

676 65 12
                                    

DSH 10

🧼🧼🧼🧼🧼

Albay dönmüştü..

Bu bir hafta rahat olmamızın en büyük sebebi Albay'ın Amerika'dan çağırılmış olmasıydı aslında.

Gölge zarar görmediği için çok fazla temizlik bile yapmadan onunla vakit geçirebiliyordum.
Ama şimdi ona tekrar zarar verebilirdi.

Odadan apar topar çıkmadan önce Gölgeye veda bile edememiştim. Onu öpememiştim..
Endişeden başım ağrımaya başladığında sırtımı dayadığım dolaba başımı yaslayıp derin derin nefes aldım.

Bugün tek işim koridoru silmek olduğu için erken bitirmiş giyinme odasında kara kara düşünmeye başlamıştım.

Tek tesellim Albayın bugün aşağı kata inecek vaktinin olmamasıydı..

Gölgeye sarıldığım için ıslanan tişörtüme bakıp hüzünlü bir nefes bıraktım. Sabahtan beri üzerimde olduğu için ıslaklığın çoğu gitmiş hafif bir nem kalmıştı şimdi.

Su onun bir parçasıydı ve ne zaman su ile ilgili bir şey görsem (elimi bile yıkasam) aklıma o geliyor ve yüzümde istemsiz bir tebessüm oluşuyordu.

Onu arkadaşım olarak görüyordum sanırım, onun da beni yakın gördüğünü düşünüyordum..

Yaslandığım yerden doğrulup sivil kıyafetlerimi giyinmek için dolabıma yönelirken kapı hızlı bir şekilde açılıp kapandı.
Omzumun üzerinden geriye baktığımda Mehmet'in asık yüzü ile karşılaştım.

Yavaş yavaş yanıma adımlayıp yanağımdan makas aldı.

"Bu Albay pezevengi seni çağırıyormuş Yusuf can." diyerek az önce kalktığım yerin yan tarafına oturdu.

Omuzlarımı düşürüp suratımı ekşittim.
Neden çağırıyordu ki bu herif beni..

Yoksa. Gölge ile olan yakınlığımı mı öğrenmişti?

Gittikçe içimde büyüyen korkuyla Mehmet'e baktım.

"'Neden çağırmış söyledi mi? "'

Seri hareket eden ellerimi okuyup kafasını iki yana salladı.
"Git bak bir, ne diyormuş dingil."

İçim şişmiş gibi derin bir iç çektim. Kapıya doğru yürüyerek çıkmadan önce Mehmet'e el selamı verdim.

Asansöre binip birinci kata bastığımda maalesef çok hızlı ulaşmıştım varacağım yere..

Koridorun en sonunda tam karşımda bulunan kapıya yürüdükçe kalbim sıkışıyor ellerim titremeye başlıyordu.

Nefret ediyordum o adamdan, hayatı boyunca hiç kimseye nefret duymamış biri olarak ilk defa bu duyguyu o adama karşı yoğun bir şekilde hissedebiliyordum...

Bir an önce olsun bitsin diyerek kapıyı hızla tıkladım ve "gel" sesini duyar duymaz içeriye girdim.

Albay benim girdiğimi görünce masadaki belgelerde olan elini çekip geriye yaslandı ve gevşekçe yayıldı.

"Gel Yusif gel"

İsmimi söylerkenki garip aksanına yüz buruşturmamak için kendimi zor tuttum.
Normalde uzun süredir burada yaşaması sebebiyle Türkçesi arada kaysa da gayet iyiydi ama isimler konusunda aynı şey geçerli değildi anlaşılan..

Masasına yaklaşıp karşısında ayakta durdum.

Arada oluşan sessizlikte gözleri bedenimde dolanıp yüzüme çıkmış bir süre de orada oyalanmıştı.
Rahatsızca  yerimde kıpırdanıp gözlerimi odada gezdirdim.

Sıradan, kahve beyaz ağırlıklı bir odaydı, masa, kitaplık türü şeyler ağaçtan yapılmış ve biraz eski duruyordu. Ama köşede daha da eski demir bacaklı, üzerinde kocaman kasası olan ve kullanılmayan eski bir bilgisayar bulunan, küçük bir masa daha vardı.

" Gel koltua otur." dediğinde gözlerimi ona çevirip çekingence karşılıklı koltuklardan sağımdakine oturdum.

"Sana teşekkur edemedim. Benim parmakları sen buldu. İyi iş  çıkardın." dedi gülümseyerek.

Bu gülümseme bile oldukça iticiydi. Onun her şeyi oldukça iticiydi..

Yine de başımı sallayıp teşekkürünü aldım.

İlginç bir şey görmüş gibi yaslandığı yerden sırtını ayırıp masanın üzerinden bana doğru yaklaştı.

" Sen konuşamıyorsun bu doğru mui?"  dedi merakla.

Tekrardan başımı sallayıp onu onayladım.

" hmm bu güzel.."

'Nesi güzel gerizekalı adam, konuşamıyorum ben!'

"... Sessiz insan severim, her zaman sessizsin sen de. Her zaman her yerde.. Yatakta bıle."

Gözlerini bir saniye bile yüzümden ayırmazken gittikçe tedirgin olmaya başlamıştım. Bakışları pisleşmiş ve iyice üzerime yoğunlaşmıştı.
Gözlerimi kaçırıp kaşlarımı çattım.

Gür bir kahkaha patlatıp masaya vurdu ve gülmesine devam ederken " Şaka yapıyorum" diyerek tekrar geriye yaslandı.

Kollarını sandalyesinin kenarına koyup " Teşekkurumu ettim çıkabilirsin." dediğinde hızla ayağa kalkıp kafa selamı vererek odadan ayrıldım.

Çok çok pis bir adamdı. Yaptığı ima da bir o kadar iğrençti.

Bozuk moralim ve asık suratımla giyinme odasına indiğimde Mehmet'i beni beklerken buldum. Neler olduğuna dair soruları geçiştirip üzerimi değiştirmeye başladım.

Kendim avutacağım tek şey  Gölge ile olan iletişimimden korktuğumun aksine habersiz olmasıydı...

🧼🧼🧼🧼🧼

Sonunda yazabildim, yazma hevesim cidden vardı ama vaktim yoktu, yayla bana yaradı 😊😊 tatile gitmeden bir bölüm daha yayınlayabilirsem yayınlamaya çalışacağım 💕💕

Okuduğunuz için teşekkürler 💕

DERİN SULARIN HÜKÜMDARI B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin