26. Bölüm

3.2K 258 102
                                    

Şule Bilgiç
Telefonuma gelen bu mesajı defalarca kez okudum.
Bu saçma mesajda neyin nesiydi?
Miranın kaybolmasıyla benim ne alakam vardı? Kendimi bir anda tedirgin hissetim. Suçlu olmadığım halde kendimi suçlu hissetmiştim. Bu iğrenç bir histi.

"Sıçayım!"diye küfür ettim. Burada herhangi bir suçum yoktu. Neden bu kadar kendimi suçlu duruma sokmuştum?

Numarayı direkt aradım. Telefonun açılmasını bekledim.

"Şule Bilgiç," dedi hiç tanımadığım bir ses. Bu bir erkek sesiydi.
Adımı ve soyadımı biliyordu. Bu da beni tanıdığını gösterirdi. Bir kaç şey daha söyledi ama sesi öylesine boğuk çıkmıştı ki söylediği kelimeleri anlamakta zorluk çekmiştim. Bu mesele mirayla ilgili olduğu için her şeyi aklıma not almam gerekiyordu.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bu yabancı ses kahkaha atmaya başladı. Beni korkutuğunu zannediyordu.

O iğrenç kahkasını unutmam mümkün değildi.

"O iğrenç kahkahınızı kesin! Attığınız bu mesaj nedir? Mirayla bir ilginiz mi var?" Küfür etmediğim için kendimi tebrik ettim.
Tekrardan o iğrenç kahkahasını attı.
"Fransadayım."
Bunu ona sormamıştım ki. Nerde olduğu umrumda bile değildi.

"Bu yer sana bir şey hatırlatmalı." Dedi ve ben daha kelime etmeden telefonu suratıma kapattı. Adi herif! Defalarca kez aramama rağmen açmamıştı. Telefonu gidip kendine soksun. Oruspu çocuğu!

Telefona boş bir şekilde baktım. Polise gitmem gerekiyordu. Bu arayan kişiyi bulmaları gerekiyordu ve benim onu sorguya çekmem gerekiyordu.
Kapı çalınca gidip açtım gelen kişi Nesrinin dedektifiydi. Belkide ondan yardım almam gerekiyordu.
Önce bu durumu sakince düşünmeliydim sonra harekete geçecektim.

"Kocan artık karşı daireye geçebilir. Matmazelle operasyonumuz başarılı geçti."
Kafam o kadar doluydu ki. Dedektifin dediği hiçbir şeyi anlamadım.

İçeriye geçti mutfağa gidip kendine kahve yaptı. Bu sırada beni gözlemliyordu.

"Şule Hanım iyi misiniz?" Diye sordu. Atakan da salona gelmişti. Hazan'ın bir tane zıbınını eline almış kokluyordu.

"Benim bebeğim uyuyor."dedi.
Zıbına sıkıca sarıldı ve derin bir iç çekti.

"Yanına gidip öpücem" tam gidecekken dedektif onu tişörtünden tuttup çekti.

"Tek baba sen değilsin! Bırak rahat uyusun."
Atakan ters bir şekilde dedektife baktı.
"Sarı kafanın dedektifi! Hemen elini tişörtümden çek. Kızımın yanına gideceğim çünkü babayım ben! Ya uyurken bir yerine zarar verirse. Gidip hemen kızımın odasına kamera takacağım!" Dedi panik bir şekilde.

Hazanın odasına kamera takmak bana tuhaf gelmişti. Bundan emin değildim.

Dedektif bana bakıp Atakanı gösterdi.

"Bak güzel kardeşim, bu adam iyi değil. Babalığı fazla abartıyor."

Atakan siyah gözlerini bana çevirdi.
"Şule sence ben abartıyor muyum?" Diye sordu masum bir şekilde.
Bir saniye bile düşünmeden
"Yok," dedim.
Sadece bu meselenin uzamasını istemiyordum. Atakan, Hazan'a giydirdiği bir elbiseyi asla tekrar giydirmiyordu.

Çamaşır makinasına atmamıza bile izin vermiyordu. Nedeni ise yumuşatıcı ve toz deterjan zararlı olabilirmiş.

Hazanı kimse öpemiyordu. Çünkü Atakan izin vermiyordu. Bu izin bir tek bana ve kızlara geçmiyordu.

Tabii Hazanı öptükten sonra Atakan banyoya gidip altı kere zavallı bebeğimin yüzünü yıkıyordu.

"Ben bu zalimin çocuğu olsaydım kesinlikle dava açardım."
Atakan sadece her şeyin kontrolünü eline almayı seviyordu.

KUM SAATİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin