29. Bölüm

1K 141 18
                                    

Nesrin Akkurt
Elimdeki kağıdı buruşturup çöp kutusuna attım.
Mira sen böyle ne yaşadın?

Çok kötü hissediyordum. Ben bu haberle bu kadar yıkıldıysam Mira'yı düşünemiyordum. Aklım duracak gibiydi. Mira hamile miydi?
Bebeği kimdendi?
Peki bunları niye bize anlatmamıştı? Kafamda bir sürü soru işareti vardı. Nefes almayı bıraktım. Bir süre kendime gelemedim.

Ah benim minnoşum.
Ah benim meleğim.
Bizim ufaklığımız çok acı çekmişti.

Yutkundum gözlerim dolmuştu.
Ağlamak istiyordum hemde deli gibi ama gözlerimden yaş gelmedi. Kalbim ağlıyordu.
"Mira sen bununla nasıl başa çıktın. Sen en ufak şeyde bile ağlayan birisin." Diye kendi kendime mırıldandım. Yoksa bu durum değişmiş miydi? Biz bunu fark etmemiş miydik?

Hatırlıyorum da bir ara evde çikolata kalmadığı için deli gibi ağlamıştı. Ev arkadaşı olduğumuz ilk zamanlardı. Şule bazen sesinin tonuna dikkat etmezdi. Aşırı disiplinli ve sert olurdu. Ben takmazdım ama Mira çok duygusal biriydi. Bizim sulu gözümüz Miraydı.

Mira'ya karşı birazcık ses tonunu yükseltince Mira ağlardı. Sonra hayatına böcek girdi. Ağlamaları sonradan azalmıştı.
Bu iyi miydi yoksa kötü müydü? Bunu şimdi sorguluyordum.

Ağlayan bir insan eğer ağlamayı bıraktıysa bu onun acı çektiğini gösterirdi. Acısı o kadar derindi ki bunu gözyaşları kurtarmıyordu. İçten içe yok oluyordu.

Elimi sertçe masaya vurdum.
O şerefsiz Mira'yı o kadar çok kırmıştı ki. Mira artık en ufak şeyde ağlamayı kesmişti. Peki beyinsiz arkadaşları olarak niye ben bunu geç fark ediyordum?

Buradan gitmeli ve Mira'ya sarılmam gerekiyordu.
Arkadaşlarım için her şeyi yapardım. Bugün acı bir gerçeği öğrenmiştim.

Mira hamileymiş...
Bebeğini beş günlüken kaybetmiş.

Bunu düşünmemle gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ben arkadaşımın acısını hissetmiştim.

Gözlerimden akan gözyaşlarımı umursamadım. Önce o pislikten hesap sormam gerekiyordu. O adinin belasını sikicektim. Hani küfür ettiğimiz zaman amına koydum deriz ya işte ben böceğin sikine koyucaktım.

Hemen bir taksiye atlayıp Alp denen böceğin evine gittim. Kapısının önüne gelince deli gibi kapıyı yumruklamaya başladım. Çok sert vurduğum için avuç içim kızarmıştı. Bu öfkemin intikamınıda alacaktım. Canımı kim yakıyorsa buna bedel olanın sikine koyardım.

Kapıyı hizmetçi açmıştı. Korkmuş ve şaşkın bir ifadeyle bana baktı.

"Buyurun kime bakmıştınız?" Dedi.
"Alp piçine! Nerde o? Evde mi?" Diye bağırdım. Ağladığım için rimelim akmış olmalıydı. Böceğe bunun hesabını da ödetecektim.

Hizmetçi kadın bana tuhaf bir bakış atarken onu itip içeriye geçtim.
Bu evi o pisliğin başına yıkacaktım. Buraya sonuçta boşuna gelmedim.

"Hanımefendi ama böyle giremezsiniz!" Diye uyardı. Gözlerimi devirdim.
"Bal gibide girerim! Alp nerde?"
"Polisi çağırmak zorunda bırakmayın. Kimsiniz?"
"Onun eceliyim. Onu öldüreceğim. Benim sevgilim polis! Onu buraya çağırırsam seni tuttuklatırım. Hemde hangi suçla öğrenmek ister misin? O böceği öldürüp suçu üzerine atıcam" dedim bütün ciddi ifademle.
Aval aval bana baktıktan sonra balık şeklinde ağzı açık kaldı.

Merdivenlerin başında Alp görününce koyu gözlerini şaşkın bir şekilde bana dikti.

"Sarı çiyan?" Burada ne işim olduğunu sorguluyordu. Karşısına geçtim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KUM SAATİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin