merhaba çocuklar🥹
sizden biraz yorum ve oy istiyorum hayalet okuyucu olmayın!!!
barış alper, semih ile kendi otel odasının yatağında öylece uzanıyor bir yandan da kapanmak üzere olan gözleriyle elindeki telefondan reels izliyordu. gözleri kapanmak üzereydi çünkü, bedeni kendisini dinlenme moduna almak istemişti. dün soyunma odasında yaşanan tatlı anlar sonrasında ikili onları dakikalardır bekleyen takım otobüsüne son dakikada da olsa yetişmiş, hakan kaptan'dan azar işitseler de otele gelebilmişlerdi.
hakan da onların kaybettikleri maç yüzünden oldukça üzgün olduklarını düşünüp çok üstlerine gitmek istememişti, nereden bilebilirdi ki ikili oynaşmakla meşgul olduklarından gecikmişlerdi.
üstünden koca bir yük kalkmış gibi hissediyordu barış.
genç çocuk ile aralarındaki şeyin gelişmesi, hatta ilerlemesi onu öylesine mutlu etmişti ki, artık istediği tek şey semih ile yaşayacağı anların tadını çıkarmaktı. biliyordu, çocuğa alttan almak istediğini; bazı şeyleri yavaş ilerletmek istediğini söylemişti ancak parmakları semih'in pamuktan yumuşak tenine değince anlamıştı ki, gerek yoktu.
tüm endişesi boşaydı, çocuk ona karşı boş değildi.
barış'ın dikkati her ne kadar izlediği videoların üzerinde olsa da bir yandan da semih'i yokluyordu. genç çocuk kafasını onun göğsüne yaslamış, öylece huzurlu bir surat ifadesiyle uzanıyordu ve bu görüntü barış alper'in kocaman gülümsemesini sağlamıştı.
ve şu an izlediği semih kılıçsoy editlerinden fark ettiği kadarıyla, türk milleti semih'in hakkının yenildiğini düşünüyordu. bu iyiydi, izleyicinin dikkatini ve desteğini arkasına almıştı. bu içinin buruk bir neşeyle dolmasını sağlarken telefonunu komodinin üzerine bıraktı ve bir elini çocuğun saçlarına atarak okşamaya başladı.
"aşkım?" diyerek yokladı genç çocuğu ilk başta.
bu hitap şekli semih'in salakça sırıtmasını sağladığında, "hm?" diye cevap verdi uykulu bir ses tonuyla.
barış alper, semih'in uykulu ses tonunu fark ettiğinde küçük bir kahkaha atmış ve "çok mu uykun var?" diye sormuştu. kendisinin de uykusu vardı ama akşam üzeri türkiye'ye dönmek üzere binmeleri gereken bir uçak vardı. uyumaları, uyuyakalmaları uygun olmazdı.
ne diye ertelememişlerdi ki şu uçağı?
bu düşüncesi kendi kendine gözlerini devirmesini sağlarken kollarının arasındaki çocuğa ithafen tekrar konuştu. ''kendine eziyet çekme; uykun var, uyu. ben seni uyandırırım bitanem.'' demişti sakin bir ses tonuyla.
semih yastığı yerine koyduğu bedene daha da sıkı sarılmış ve kafasını ona doğru çevirmiş, ''uyursam, gitmezsin değil mi?'' diye sormuştu.
barış alper böyle bir soruyu beklemiyor olsa gerek, hafifçe tökezlemişti. ''ne? neden gideyim ki?'' dedi şaşkınlıkla.
"hiç gitme." diye cevap verdi çocuk uykulu sesiyle.
barış alper, şefkatle gülümsemiş ve elini semih'in hafifçe uzamış olan saçlarına atarak okşamıştı. semih'e cevap vermemeyi seçmiş ve semih'in ayak ucundaki yorganı tutup oğlanın üzerini örterek ayaklanmıştı.
semih uyurken kendisi de işlerini halletse iyi olacaktı.
''iyi uykular bebeğim.'' demiş ve banyoya doğru ilerlemişti.
aradan geçen birkaç saatten sonra üstündeki bedenle gözlerini aralayan semih boynunda hissettiği dudaklarla şokla kırpıştırdı gözlerini.
ne sikim oluyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dibine kadar | semih & barış a.
Fanfictionbarış alper, semih'i, hiç kimsenin daha önce anlamadığı kadar iyi anlamıştı. bu kitaptaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.