oylar azaldı haliyle,
bizbize kalmışken yorumları arttıralım mı🥲kıvırcık saçlı adam çocuğun cümleleriyle ne yapacağını bilemezken sessiz odaya yarım bir gülüş bırakmış ve birkaç santimetre ötesinde duran surata ellerini yerleştirmişti. parmaklarının altında duran yumuşacık yanaklar, barış alper yılmaz'ın çok değil birkaç saat önce uzak kalmalıyım dediği çocuğa olan hislerinin oldukça yoğunlaşmasını sağlıyor, kendisine verdiği tutmamasında en büyük etken oluyordu.
yorgunca derin bir nefes aldı ve bir elinin tersini semih'in yüzünde gezdirmeye başladı. semih kılıçsoy,, adamdan gelen bu ilgiyle gözlerini kapatmış, yüzünü de adamın eline yaslayarak bu ilginin tadını çıkarmaya başlamıştı.
kimin hoşuna gitmezdi ki?
"işleri daha da zorlaştırma, sarışın." diye konuştu kısık sesiyle adam.
semih kılıçsoy, adamın bu cümlesiyle adamın yanındayken bedenini saran tüm huzurun ani bir bıçak darbesiyke bir anda kesildiğini hissetmiş gibiydi.
gözlerini açarak şokla kırpıştırmaya başladı, ne diyordu? zorlaştırmak mı? kendini tutamadan gülmeye başladı ve kafasını hafifçe geriye çekerek alınlarının temasını kesti.
"ne demek istiyorsun?" diye sordu adamın cümlesine anlam veremediğini belli eden bir surat ifadesiyle gülerken. adamın dudaklarını aralayıp konuşmaya başlayacağını fark ettiğinde bir elini kaldırmış ve adamın ağzına daha çıkmamış olan lafları tıkmıştı. oturduğu yataktan kalktı ve vücudunu adama çevirdi. adam ise öylece yatakta oturuyor semih'ten gelecek olan cümleleri merakla bekliyordu.
"sana diyorum ki; hiçbir şey umrumda değil, sana seni sevdiğimi söylüyorum. ama senin bana söyleyebileceğin tek şey bu mu? işleri zorlaştırma semih mi? anlamıyorum, bana karşı hislerin olduğunu söyledin, deneyelim dedin. normal gelmiyor." dedi. cümlenin başlarında oldukça gür olan sesi sonlara doğru kısılmıştı. omuzları düşmüş bir şekilde karşısındaki adama bakıyor ve ondan mantıklı bir cevap bekliyordu.
barış alper yılmaz, iki elini yüzüne kapatarak yüzünü sertçe ovuşturmuş ve derince iç çekmişti. kafasını iki yana salladı ve dudaklarını araladı. "ben yapabileceğimi düşünmüştüm. bir an için bile olsa, yaparım dedim..." demesiyle semih kafasını hızla ona çevirdi.
ne sikimden bahsediyordu?
sinirden kızaran suratıyla adama bakmayı sürdüren semih, barış'ın dengesizliklerine anlam verememişti.
anlamıyordu?
beş dakika bile geçmemişken ne olmuştu birdenbire? kısık bir sesle konuşmaya başladı. "yanlış bir şey mi yaptım?" diye sordu ve cevap beklemeden, tekrar konuştu. "çok fazla yakınına girdim diye, rahatsız mı oldun?" diye sordu.
adamın ona cevap vermeden bakışlarını parkede gezdirmesiyle midesine yumruk yemiş gibi hissetti genç çocuk.
kafasını salladı sakince, içinde fırtınalar kopuyordu oysa ki.
stresten paramparça ettiği dudaklarını dilinin yardımıyla ıslattı ve konuşmak için o gücü toplamaya çalıştı.
birkaç saniye sonrasında dudaklarını araladı bedenini saran gerginlik ve pişmanlıkla. "yemin ederim sana bir daha dokunmam, özür dilerim. uzaktan da severim ki zaten ben seni, önemli değil." demesiyle adam yutkunmuş ve bir elini sertçe yatağa geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dibine kadar | semih & barış a.
Fiksi Penggemarbarış alper, semih'i, hiç kimsenin daha önce anlamadığı kadar iyi anlamıştı. bu kitaptaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.