merhaba! bizzo geldik🍯
kendime gelmek adına derin bir nefes aldıktan sonra odamdan çoktan çıkmış olan adama hızlı adımlar atarak yetişmeye çalıştım. aramızda sürekli böyle yanlış anlaşılmalar olacaksa düzgün bir şekilde iletişim kurmamız mümkün olmayacaktı bu yüzden, bu konuyu halletmeden gitmesine, hatta bana kırgın bir şekilde uyumasına izin veremezdim.
kendimi açıklamam gerekiyordu, rahatsız olduğum kısım bana olan dokunuşları değil dokunuşlarının bana hissettirdiği şeylerdi.
hislerimden haberi yokken bana olan ufacık bir teması bile kalbimin yerinden çıkmasını sağlıyordu ve bu hisler ne kadar kabul etmek istemesem de bende güzel şeyler uyandırdığı için onu kullanıyormuş gibi hissetmiştim bir an için.
bunu istemiyordum.
koridora geçtiğimde, onun elindeki ceketini giyiyor olduğunu gördüğümde çıkan adım seslerim sayesinde yanına gitmekte olduğumu fark etmişti ve ceketinin düğmelerini iliklemek üzere hareketlenen eli durmuş bıkkınca iki yanına düşüvermişti.
konuşmak istemiyor muydu?
bu görüntü seslice yutkunmamı sağlarken kafamı geriye atıp seslice ofladım ve konuşmaya başladım. ''yanlış anladın, barış.'' dedim gergin bir şekilde suratına bakarken.
beni kafasını aşağı-yukarı sallayarak onayladıktan sonra dudaklarını araladı ve cevap verdi. ''peki, sen öyle diyorsan.'' demesi şaşkınlıkla ona bakmamı sağlarken dudaklarım da şaşkınlıkla aralandı gözlerimle birlikte.
ekstra bir açıklama yapmamı bile mi istemiyordu?
konuşmak için yeltendiğimde bunu fark etmişti ve bir elini kaldırarak susturdu beni ben daha konuşmadan önce. ''bak sarışın, aramızda sürekli böyle yanlış anlaşılmalar mı olacak? beni yoruyor böyle şeyler, gerçekten.'' demiş ve kafasını omzuna doğru eğdikten sonra üzgün bakışlarla bana bakmaya başlamıştı.
dediği şeyler doğru ve bir o kadar da üzücüydü.
onun kafasını böyle şeylerle yormak istemiyordum ama bu kez de benim kafam bulanıyordu.
kafamı onu onaylamak adına salladım ve konuştum. ''bu aralar kendimde değilim, biliyorsundur sen de. idmanlarıma odaklanamıyorum, güzel performans sergileyemiyorum, takımda sen hariç tam anlamıyla güvendiğim kimse yok, tek bir arkadaşım bile yok, bir yandan da sosyal medyadaki yorumlarla uğraşıyorum. bütün bunlar yetmezmiş gibi saçma sapan hisler ortaya çıktı-'' haftalardır biriktirdiğim şeyleri bir anda söylemeye başladığımda kurduğumu fark ettiğim son cümle aniden duraksamamı sağlamıştı.
gözlerimi sinirle kapatıp ellerimi yüzüme götürerek sertçe sıvazladım kendime gelebilmek için. ellerimi yüzümden çektiğimde meraklı ve bir o kadar da dalgın bir şekilde bana bakıyor olduğunu görmek tüylerimin diken diken olmasını sağladığında mahcupça ona bakmaya başladım.
derin bir şekilde yutkundum ve çok değil birkaç dakika önce sinirle giymiş olduğu ceketini tekrar çıkarmasını izledim.
''ne hisleri?'' diye sordu söylediğim onca şey arasından ilgisini sadece bu çekmiş gibi, ceketini koluna aldıktan sonra bana çevirdiği bedeniyle. bana doğru küçük küçük birkaç adım atmaya başladığında, asla yapmamam gereken bir şeyi yaptım ve ben de geriye doğru adımlamaya başladım.
o bana doğru yürüyor, ben de ondan kaçarmışcasına geriye gidiyordum.
bu hareketimi fark ettiğinde kaşlarının havaya kalkışına anbean şahit oluşum içimden küfürü basmamı sağladığında hızla adımlarımı durdurdum ve yumruğumu sıktım kendime gelebilmek adına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dibine kadar | semih & barış a.
Fanficbarış alper, semih'i, hiç kimsenin daha önce anlamadığı kadar iyi anlamıştı. bu kitaptaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.